DOĞAN ÖZGÜDEN
Türk Ordusu’nun Güney Kürdistan’da başlattığı yeni kırım operasyonuna karşı iki hafta önce yazmış olduğum “Asuri-Arami-Süryani-Keldani’ye kesintisiz soykırım: Bu kaçıncı Seyfo?” başlıklı yazım üzerine Belçika’da soykırım inkârcılığına karşı uzun yıllar birlikte mücadele verdiğimiz Belçika Asuri Enstitüsü yöneticisi dostum Nahro Beth-Kinne, İnci’yle benim Türkiye’deki ve sürgündeki mücadelelerimiz üzerine bir belgesel hazırladı.
Nahro bundan 14 yıl önce, 30 Haziran 2006’da, sanatçı dostumuz Robert Alaux ile birlikte Asuri-Arami-Süryani-Keldani soykırımı Seyfo üzerine bir belgesel hazırlayarak Brüksel’deki Basilique’de kamuoyuna sunmuş, o toplantıda ben de Türkiye’deki soykırımlar üzerine bir konuşma yapmıştım. O konuşmam, daha sonra ırkçı medyada hakkımda açılan bir linç kampanyasında gerekçelerden biri olarak kullanılmıştı.
O etkinlikteki konuşmam, Anadolu toprağının bu en eski ulusuna karşı işlenen bir haksızlığı da tamir etmeyi amaçlıyordu.
2005’te, 1915 soykırımının 90. yıldönümü dolayısıyla Brüksel’de Ermeni, Kürt ve Türk demokratik kuruluşları olarak basın toplantısı, konferans, konser, tiyatro gösterisi de içeren bir dizi etkinlik düzenlemiştik. Maalesef o tarihte tüm etkinlikler Ermeni soykırımı üzerine yoğunlaşmış, bir iki yan referans dışında Asuri-Arami-Süryani-Keldani soykırımından söz edilmemişti.
Aslında gerek Osmanlı döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde Anadolu’nun Türk ve müslüman olmayan uluslarına ve de alevi halkına karşı işlenen soykırım ve pogromlar konusunda ilerici ve demokrat çevrelerde sürdürülen suskunluk, hatta inkârcılık, sürgüne çıktığım ilk günlerden beri yüreğimi yakan bir acıdır.
Nahro’nun Seyfo Center’de yayınlanan yeni belgeselinde, bu acıyı içten bir özeleştiriyle paylaşarak şunu söyledim: “Ben Türkiye medyasında önemli yerlerde bulundum, sosyal mücadelede de, siyasal mücadelede de… Ne yazık ki Türkiye’den ayrılıncaya kadar soykırım meselesi üzerine hiçbir bilgilenmem olmadı, soykırımın inkârına karşı çabamız da olmadı, çünkü bilmiyorduk, öğretilmedi, üyesi olduğumuz siyasi partiler, bizden önceki kuşaklar da bize bir şey öğretmedi.”
Türkiye’deki 35 yıllık yaşamımda farklı kökenlerden, inançlardan çok sayıda arkadaşım, meslektaşım, yoldaşım oldu. Demiryolcu çocuğu olduğum için ilkokulu okumak üzere gurbetçi gönderildiğim köylerden biri, Kayseri’nin Muncusun köyüydü. Özünde bir Ermeni köyü olan Muncusun, soykırım ve tehcirden sonra Rumeli muhacirleri yerleştirilerek tamamen Türkleştirilmişti. Binlerce yıllık Ermeni varlığının üstüne ölü toprağı serpilmişti.
Orta ve lise öğrenimini yaptığım başkent Ankara’nın yoksul mahallelerinde Ermeni, Rum, Kürt, Yahudi arkadaşlarım oldu. Ara sokaklarda çaput topla tek kale futbol oynadık, Hergele Meydanı’nda birlikte çember çevirdik, yaz aylarında Mebus Evleri’ne giderek bahçelerinden elma hırsızlığı da yaptık… Aramızda her şeyi konuştuk, hatta bacak kadar boyumuzla 1946 ve 1950 seçimlerinde CHP-DP tartışmalarına bile girdik, ama 1915 üzerine hiçbir konuşma, hatta en küçük bir ima dahi olmadı.
Gençliğimin İzmir’i… Yüksek öğrenim gördüğüm, gazeteciliğe başladığım kent… Hellenistik çağda kurulan, asırlarca Roma ve Bizans kenti olmuşken 15. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra da ekonomik hayatiyetini büyük ölçüde Levanten, Rum, Ermeni ve Yahudilere borçlu olan İzmir’de de ne öğrenci derneğinde, ne çalıştığım muhalif gazetede, ne sendikalarda, ne bizim kuşağa sol düşünce ufkunu açan tevkifattan geçmiş komünist dostlar çevresinde, ne de 1962’de katıldığım Türkiye İşçi Partisi’nde 1915 soykırımından tek kelimeyle dahi bahsedildiğini anımsamıyorum. Karadeniz bölgesindeki 1919 Pontüs soykırımından da, Ege bölgesindeki 1922 Rum soykırımından da… İstanbul gibi İzmir’de de tüm dehşetiyle yaşanan 6-7 Eylül 1955 pogromundan sonra bile, ünlü deyişte olduğu gibi hafızai beşer bu konularda nisyan ile malul kalmayı sürdürdü…
Ya İstanbul? Çalıştığım gazetelerde, militanlığını yaptığım, hatta 1964’teki 1. Kongresi’nde Merkez Yürütme Kurulu’na seçildiğim Türkiye İşçi Partisi’nde Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani dostlarım, meslektaşlarım, yoldaşlarım oldu… 12 Mart 1971 darbesinden sonra Türkiye’den ayrılıncaya kadar 1915 soykırımının, bırakın ciddi şekilde gündeme alınmasını, söyleşi düzeyinde bile sözünün edildiğini anımsamıyorum.
O yıllarda sosyalist ülkelerde bulunan, Bizim Radyo ve Yeni Çağ dergisi gibi yayınlarını izlediğimiz Türkiye Komünist Partisi’nden de, merkez yönetiminde Ermeni kökenli üyeler bulunduğu halde, 1915 Soykırımı konusunda herhangi bir açıklama ya da eleştiri gelmiş değildi.
Özellikle soykırımın 1965’teki 50. yıldönümünde başta Lübnan olmak üzere çeşitli ülkelerde Ermeni Soykırımı’nı anma etkinlikleri düzenlendiği haberleri Türk medyasına da yansıdığı zaman da 1. Dünya Savaşı yıllarında emperyalistlerin kışkırtmasıyla halkların birbirine kırdırıldığı yorumlarıyla yetinilmiş, İttihat ve Terakki’nin can alıcılığından, katillerden çoğunun da cumhuriyet döneminde iktidar kadrolarına yerleştirildiğinden bahseden olmamıştı.
1915 soykırımı ve tehcirinin Türkiye solunun gündemine girmesi ancak 70’li yılların sonlarında başlayan kitlesel Asuri, Ermeni ve Kürt göçünün yerleştiği ülkelerde örgütlenmesi, daha önce bu ülkelerde oluşmuş diyasporalarla ilişki kurması ve güç birliğine girmesi sonucunda gerçekleşebildi.
70’li yılların ikinci yarısında Türkiye İşçi Partisi’ni desteklemek üzere Avrupa’da kurduğumuz Demokrasi İçin Birlik o dönemde, sonradan Brüksel Kürt Enstitüsü adını alacak olan Tekoşer ile sürekli güç ve eylem birliğindeydi. Kürt, Ermeni, Asuri soykırımları konusunda Kürt dostlardan çok şey öğrendik.
Ancak o dönemde 1915 soykırımının tanınması ve inkârcılığa karşı mücadele konusunda tavır koymamız o kadar kolay olmadı.
12 Eylül darbesinden sonra Demokrasi İçin Birlik Avrupa Komitesi’nin yayın organı olarak Belçika'da Tek Cephe adında bir gazete çıkartıyorduk. 1981 Mart’ında Asala örgütü Paris’te iki Türk diplomatını öldürmüş, ardından da Ermeni soykırımının Türkiye tarafından tanınmasını isteyen bir bildiri yayınlamıştı.
Bu olay üzerine Demokrasi İçin Birlik Fransa Komitesi Ermeni soykırımı ve Asala eylemleri konusunda hayli uzun bir analiz yazısı hazırlayıp Avrupa komitesine göndermişti. Yazıda Asala eylemleri, hem bireysel terör olduğu, hem de Türkiye’deki faşist cuntanın ırkçı propaganda ve baskıları meşru göstermesine olanak sağladığı için eleştiriliyor, ancak Ermeni soykırımının Türkiye tarafından tanınması gerektiği de vurgulanıyordu.
İki sayı sürecek yazının birinci bölümü yayınlanınca o sırada Brüksel’de konuğumuz olan TİP Genel Başkanı Behice Boran büyük tepki göstermişti. Buna rağmen Demokrasi İçin Birlik Avrupa Komitesi olarak Fransa Komitesi’nin yazısına sahip çıkmış, ikinci bölümü de Nisan 1981 tarihli sayıda hiçbir değişiklik ve kısaltma yapmadan yayınlamıştık.
Tek Cephe’nin ulusal baskılara karşı mücadele tavrını sonraki yıllarda da İnfo-Türk bültenleriyle ve kitaplarıyla sürdürdük O sırada yakın ilişkide bulunduğumuz Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Ernest Glinne, 20 Eylül 1983’de Türk Hükümeti’ni 1915 soykırımını tanımaya çağıran bir önergeyi parlamento başkanlığına sundu.
3 Ocak 1985’te de Fransa’nın A2 Televizyonu, “Çizmeler altında Türkiye” adlı bir belgesel yayınlandı. Belgeseli izleyen tartışma bölümünde Paris Kürt Enstitüsü adına Kendal Nezan, İnfo-Türk adına da ben, Türkiye’de Kürtlere, Ermenilere, Asuri-Keldani’lere ve demokrat düşünceli Türklere yapılan yeni baskılar hakkında ayrıntılı bilgi vererek Avrupa’yı bu baskılar karşısında sesini yükseltmeye çağırdık.
Ekim 1987’de yine Info-Türk olarak Türkiye’de tüm baskı ve zulüm uygulamalarının yanı sıra Kürtlere, Ermenilere, Asuri-Keldanilere uygulanan soykırım ve baskılar konusunda da ayrıntılı bilgi veren Black Book’u (Kara Kitap) yayımladık.
O dönemdedir ki Belçika Demokrat Ermeniler Derneği, Belçika Asuri Enstitüsü ve Avrupa-Ermeni Federasyonu’nun kurulması, 1915 soykırımın tanınması için Ermeni ve Asuri diyasporalarının on yıllardır sürdürdüğü mücadeleye de yeni bir güç kattı.
2005’teki 90. yıldönümünü dört örgüt olarak anmışken, 2015’teki 100. yıldönümününde ortak bir bildiriyle 1915 soykırımının tanınmasını birlikte isteyen örgütlerin sayısı 10’u aşıyordu:
Avrupa Süryaniler Birliği, Belçika Alevi Birlikleri Federasyonu, Belçika Arami (Süryani) Federasyonu, Belçika Asuri Enstitüsü, Belçika Demokrat Ermeniler Derneği, Belçika Göçmenler Kollektifi, Belçika Kürt Dernekleri Federasyonu, Brüksel Halkevi, Brüksel Kürt Enstitüsü, Brüksel Kürt Kültür Merkezi, Güneş Atölyeleri, Info-Türk, Yezidiler Evi.
Hemen belirteyim… Türkiyeli sürgün örgütleri soykırımlara ve soykırım inkârcılığına karşı mücadelenin sadece geldiğimiz ülkenin toprağıyla sınırlı olmadığının bilincindedir. Hele bu mücadelenin örgütlendiği yer sömürgeci tarihi kanlı sömürü, soykırım ve siyasal cinayetlerle lekeli Belçika gibi bir ülkeyse?
Her şeyden önce son ırkçılık karşıtı gösteriler sırasında heykelleri kan rengine boyanan, bazı yerlerde kaidesinden sökülerek depoya atılan Belçika devletinin ikinci kralı Léopold II’nin 19. yüzyıldaki sömürgeci cürümleri…
İki yıl önce de yazmıştım:
“1884-1885 yılları arasında düzenlenen Berlin Konferansı’nda Belçika’nın Kongo üzerindeki hâkimiyeti tanınmış ve Bağımsız Kongo Devleti kurulmuştu. Belçika Kralı Leopold II, sahip olduğu tapular sayesinde Kongo’yu kendi özel mülkü haline getirmişti. Afrika’yı medenileştirme iddiasıyla yola çıkan Léopold II, Kongo’daki fildişi ve kauçuk gibi zenginlikleri sömürebilmek için çeşitli koloni düzenleri kurmuştu.
1890’lı yılların başında Avrupa’da gelişen sanayi ile birlikte kauçuk yeni bir zenginlik kaynağı olmuştu. Kauçuk ağacının olgunlaşması uzun yıllar aldığından, o dönemde kauçuk ağaçlarına sahip en geniş ülke olan Kongo’da Léopold II tarafından kanlı bir sömürü sistemi kurulmuştu.
Kongolu işçilerden sömürüye isyan edenlerin elleri ve ayakları çapraz kesilerek diğerlerinin itaat etmeleri sağlanmaya çalışılmıştı. Üretim kotasını dolduramayan Kongolu erkekler yakalanamadığında, askerler bu kişilerin eşlerinin veya çocuklarının ellerini kesmişti. Tüm bu yaşananların etkisiyle 1880 ve 1920 yılları arasında Kongo'daki nüfusun 20 milyondan 10 milyona düştüğü tahmin ediliyordu."
Kongo’nun acısı, Léopold II’nin uluslararası tepkiler karşısında bu ülkeyi şahsi mülkiyeti olarak tutmaktan vazgeçerek Belçika’nın sömürgesi haline dönüştürmesiyle de bitmeyecekti. Tüm Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkelerinde güçlenen anti-emperyalist mücadelenin sonucu olarak Kongo da 1960 yılında bağımsızlığına kavuşacak, ancak yeni devletin kurucu lideri Patrice Lumumba, üzerinden bir yıl dahi geçmeden, Kral Boudewijn’in saltanatı döneminde, CIA ile işbirliği halindeki Belçika gizli servislerinin bir komplosuyla devrilecek, tutuklanıp işkence gördükten sonra bir ormanda kurşuna dizilecek, ardından da naaşı ateşe verilerek yok edilecekti.
Boudewijn’in günahları bununla da sınırlı değildi… Lumumba devrildikten sonra Kongo’yu yıllarca demir yumrukla yöneten Mobutu’ya, İspanya’da faşist diktatör Franko’ya sürekli arka çıkan kral daha da ileri giderek Şili’de Allende iktidarının yıkılmasını amaçlayan CIA projelerinin finansmanına da katkıda bulunacaktı.
Boudewijn 31 Temmuz 1993’de İspanya’da öldükten sonra yerine geçirilen kardeşi Albert II’nin saltanatı döneminde de Belçika’nın ikinci eski sömürgesi Ruanda’da 6 Nisan 1994’ten itibaren korkunç bir soykırım yaşanacak, ülkenin Hutu çoğunluğu Belçikalı sömürgeci kalıntılarının kışkırtmasıyla 1 milyona yakın Tutsi’yi hunharca katledecekti.
İki gün önce, 30 Haziran’da, Kongo’nun bağımsızlığa kavuşmasının 60. yıldönümünde, sadece Lumumba’nın katledilmesi değil, Léopold II’nin saltanatı dönemindeki kanlı sömürü de, Ruanda’daki soykırım da gündeme geldi.
Belçika’nın şimdiki kralı Philippe, hanedanın geçmişine duyulan tepkileri yatıştırmak için Kongo’nun şimdiki cumhurbaşkanına büyük dedesi zamanında işlenen cürümlerden dolayı üzüntülerini ifade eden bir mesaj göndermekle yetindi. Ama özür falan dilemedi.
Kamuoyundaki tepkiyi yatıştırmak için geçici başbakan Sophie Wilmés, konunun “özür dileme” de dahil bir parlamento komisyonunda ele alınacağını vurgulayan bir açıklama yaptı.
Özür dileme de yeterli mi? Ya heykeller? Her göze çarpışta o kanlı sömürgeci geçmişi anımsatan putlar?
Ruanda soykırımı döneminde tahtta oturan Albert II’nin sağda solda heykeli olmadığı için pek dert değil… Ama ülkenin dört bir yanına dikilmiş Léopold II ve Boudewijn heykelleri müzelik olmadığı, buna karşılık Lumumba’nın heykelleri hak ettiği yerlere dikilip ismi meydan ve sokaklara verilmediği sürece Belçika’da “Black Lives Matter” öfkesi asla dinmeyecek.
O öfke, on yıllardır birlikte yaşadığımız, demokrasi, barış ve eşitlik mücadelesini paylaştığımız Belçika halkının öfkesi, 1915 soykırımının tanınması için mücadele veren biz Türkiyeli sürgünlerin de öfkesidir.
Eğer Belçika’da soykırımcıların heykel ve anıtları sökülüp atılacaksa, Türkiye’de 1915 soykırımının planlayıcısı ve uygulatıcısı İttihat ve Terakki’cilerin heykel ve anıtları da mutlaka tarihin çöplüğüne atılmalıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
9.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
13.07.2025
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024