Elif ÇAKIR
İki ay önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, 13 yıl önce demokrasi ve özgürlükler konusunda önemli gelişmeler var diyerek ‘denetimden’ çıkarttığı Türkiye’nin 13 yıl aradan sonra hukuksal ve siyasal planda yeniden ‘denetime’ alınması gerektiğine karar vermişti. (25 Nisan)
Avrupa Birliği, geçtiğimiz hafta da Türkiye için ‘mali denetim’ kararı aldığını açıkladı. (7 Haziran)
AB’nin son iki ay içerisinde arka arkaya verdiği iki kararı peş peşe okuyalım:
- Siyasi denetim
- Mali denetim
AB’de mali kaynakların doğru bir şekilde yönetilip yönetilmediğini kontrol eden ve denetleyen bir kurum olan Lüksemburg merkezli Avrupa Sayıştayı yaptığı açıklamada verdiği kararı şöyle gerekçelendiriyor: AB katılım öncesi yardımların yüzde 40’ından fazlasını Türkiye’ye yapıyor. 2007-2013’te Türkiye’ye 4,48 milyar avro kaynak tahsis edildi, bunun 2,68 milyar avrosu taahhüt edildi, 2,19 milyar avrosu ise ödendi, 2014 yılından beri ilave olarak 1,65 milyar avro daha Türkiye için tahsis edildi. Türkiye’nin reformlar ve katılım süreci için aldığı bu yardımları yerinde kullanıp kullanmadığını Sayıştay olarak inceleyeceğiz.
***
Avrupa Birliği, kuruluşundan itibaren daha güçlü bir mali yapıya kavuşmak ve ortak bir politika oluşturmak maksadıyla hem üye hem de aday ülkeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarını azaltmak, üye ülkeler arasında ekonomik ve sosyal uyumun sağlanarak bir standartta buluşulabilmesi için ‘uyum politikaları’ başlığı altında ‘hukukun üstünlüğü’, ‘demokrasi’, ‘özgürlükler’, ‘eğitim’, ‘sağlık’, ‘altyapı’, ‘istihdam’, ‘beslenme’, ‘sosyal politikalar’ gibi alanlarda bir takım şartlar ileri sürüyor.
Öne sürdüğü şartların ülkelerin kendi dinamikleriyle yerine getirebilmesinin zor olabileceğini de göz önünde bulundurarak Avrupa Birliği kendi kaynaklarından ilgili ülkelere mali destekte bulunuyor.
Türkiye’de bu kapsamda diğer aday ülkeler gibi Avrupa Birliği’nin mali yardımlarından faydalanmaktadır.
***
Siz, ne var bunda denetlenmesin mi haklı tepkisini gösterebilir ya da denetlenmekten daha doğal ne olabilir ki diyebilirsiniz elbette.
Görünüşe göre haklısınız.
O halde şu soruyu soralım: AB, daha düne kadar Türkiye’nin 2007 yılından bu yana aldığı yardımları yerinde ve etkili bir şekilde kullandığına hükmederken bir anda ne oldu da Sayıştay’ın düğmesine bastı?
Hem de 2 yıl değil, 3 yıl değil tam 10 yıl geriye dönerek hesap inceleyeceğiz dedi?
Bir anda ne oldu da ‘gözünden bir şeylerin’ kaçmış olabileceğini düşündü?
Oysa ki Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Ofisi’nin (OLAF) 2010 yılından bu yana AB fonlarının Türkiye’deki kullanımına ilişkin şikayetlerinin neredeyse tamamına takipsizlik kararı vermiş.
Mesela 2015 yılında 4 soruşturma açılmış ancak AB fonlarına yönelik hiçbir olumsuz unsur bulunamamış.
Avrupa Birliği’nin finansal çıkarlarını korumak ve AB kaynaklarının en iyi şekilde kullanımını temin etmek üzere kurulan ve her yıl yüzlerce vaka üzerinde soruşturma yürüten OLAF raporlarında Türkiye için olumsuz bir görüş yok iken ne oldu da AB ‘mali denetim’ kararı verdi.
Mesela çok değil bir yıl önce 2016 (Ağustos) yılında ‘AB fonlarının usulsüz’ kullanıldığına yönelik yapılan suç duyurusuna ‘doğrudan ya da dolaylı olarak bir yolsuzluk tespit edilemediği’ gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği yine 2016 OLAF raporunda yazılı. (2016 OLAF Raporu) https://ec.europa.eu/anti-fraud/sites/antifraud/files/olaf_report_2016_en.pdf
Dahası AB Sayıştayı’nın belirttiği mali yardımların büyük bir bölümü zaten yeni fasıllar açılamadığı için Türkiye tarafından kullanılamıyor.
Tekrar soralım:
Velhasıl Avrupa Sayıştay’ını harekete geçirecek, ‘mali denetim’ kararı verdirecek elinde yeni bir delil yok iken Avrupa Birliği neden Sayıştay düğmesine bastı?
Avrupa Sayıştayı’nın kılı kırk yararak ‘geçmişe dönük’ hesap incelemesinden bir şey çıkar mı?
Çıkmaz. Çünkü zaten Ulusal Ajans AB fonlarını verirken kalem kalem zaten kılı kırk yararak inceleyerek, kontrol ederek, sağlamasını yaparak veriyor. Türkiye’nin de ‘uyum politikaları’ kapsamında 2007 yılından bu yana yaptığı reformlar ortada. Bu bağlamda Türkiye’nin veremeyeceği bir hesap olduğunu zannetmiyorum.
AB’de buradan bir şey çıkmayacağının farkında.
Peki, AB o halde neden Sayıştay düğmesine bastı diyorsunuz değil mi?
AB ile Türkiye ilişkilerinin her geçen gün gerilmesinin ve Avrupa Birliği’nde de giderek Türkiye’ye yönelik tepki seslerinin yükselmesinin bir neticesi.
AB tarafında Türkiye’ye yönelik iki farklı yaklaşım var. Bir yanda ‘Türkiye’ye ihtiyacımız var’ diyen rasyonel yaklaşım, diğeri ‘müzakereleri donduralım’, ‘askıya alalım’, ‘mali desteği kısalım, keselim’ diyen tepkisel taraf.
AB’nin verdiği ‘mali denetim’ kararında referandum sürecinde gerilim yaşadığımız Hollanda, Almanya ve Avusturya’nın parmak izlerinin olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.
Ancak bir yanda da Türkiye’nin AB üyeliğine başından bu yana karşı çıkanları haklı çıkartırcasına ‘sen bilirsin’ parmağı sallayan ülkemizi de unutmamak gerekiyor.
AB ve Türkiye; iki taraf da attıkları adımlarla geri dönülmez bir şekilde yol ayrımına doğru yaklaşıyor. Hızla.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024