Ergun BABAHAN
Ergenekon dava sürecini hatırlayın. Darbe girişimiyle suçlanan generallerin yargılandığı davada CHP bütün kadrolarıyla aslan kesilmiş, Silivri’yi mesken tutmuştu. CHP’nin o kadroları da bugün aşağı yukarı aynı.
Ergenekon’da haksızlık yapıldığı iddia edilen kişi sayısı sınırlıydı. Bugün, sahte oylarla kazanıldığı ortaya çıkan referandumun kötülüğü ise tüm ülkeye, gelecek tüm kuşaklara olacak. Ancak CHP’den bu kez aynı şiddetle bir muhalefet örneği görmüyoruz, göremiyoruz.
Neden?
Çünkü CHP’yi Ergenekon davasında harekete geçiren güçler, referandumda çevrilen dolaplara karşı hareketsiz kalmasını, Hayır oyu veren kitlenin gazını almakla yetinmesini istiyor. Çünkü, CHP kurulduğu günden itibaren, devletle özdeşleşen karargahla bağlantılı olmuş, aradan geçen zamana rağmen bu bağı koparmayı başaramamıştır, zaten istememiştir.
Bu iddiamızı verilerle değerlendirelim:
- Referandum sonucu, kimilerinin iddiasının aksine HDP’nin hendek savaşlarında bölgede oy kaybetmediğini göstermekte. Olası bir seçim ve seçimlerde baraj sıkıntısı yaşamayacak tek parti olarak HDP görünmekte. Kürt coğrafyası bir bütün olarak HDP etrafında kenetlenmiş durumda. Metropol’ün yaptığı araştırmaya göre, Selahattin Demirtaş’ın onaylanma oranı, partisinin oyunun bile üzerinde. 2.5 milyon sahte Evet oyunu çıkardığınızda Kürt coğrafyasında HDP dışında bir partinin kalmadığı gerçeğiyle yüz yüze kalırsınız zaten.
- AKP başta İstanbul, Ankara olmak üzere ekonomik krizin etkisini doğrudan hisseden büyük metropollerde oy kaybediyor.
- MHP parti olarak varlığına resmen son verdi. Artık herhangi bir baraj aşma şansı yok. Zamanında yapılacak seçimin 7 Haziran benzeri bir tablo ortaya çıkarması kaçınılmaz. Yani koalisyon gündeme gelecek.
Parlamenter sistemin devamı durumunda, geçmişin hesabını sorma iddiasındaki CHP’nin tabanın da baskısıyla HDP ile bir koalisyon kurması uzun vadede kaçınılmaz hale gelebilir. Giderek güçlenen bir ihtimal bu. Böyle bir gelişme, HDP’nin hükümet ortağı, Milli Güvenlik Kurulu’nda temsil edilen en az bir bakanlığa sahip bir konuma gelmesi çok muhtemel bir olasılık. Bu seçimde olmasa da 2-3 seçim sonra gündemde olması kuvvetle muhtemel bir gelişme.
Başkanlık sistemi, sadece Kürtlerin Türkiye yönetiminde söz sahibi olmasını engellemekle kalmıyor, CHP’yi böyle bir ortaklığa girmekten de kurtarıyor.
CHP’nin 2.5 milyon oyun sahte biçimde kullanıp referandumun kaderini değiştirmesi karşısında hanım hanımcık bir tepki göstermesinin ana nedeni bu. Devlet, CHP’yi ‘‘Bugün Erdoğan başkan ama yarın kimin olacağı belli olmaz. Kesin olan tek şey, bir Kürdün Kürt kimliğiyle cumhurbaşkanı olamayacağı’’ önermesiyle ikna etmiş.
12 Eylül’ün Kürt siyasetinin önünü kesmek için bulduğu yüzde 10 barajı artık işlemiyor. 12 Eylül’ün bugünkü aklının bulduğu çare, parlamentonun devlet işleyişi üzerindeki etkisinin sıfırlanması, devletin denetiminde olacak bir başkana devredilmesi.
Akılda tutulması gereken bir başka gerçek, Kürtlerin Irak’ta bağımsızlık hazırlığı yapmakta olduğu, Suriye’de ise fiilen böyle bir konuma gelmiş bulunması olmalıdır.
Abartıyorsun diyenlerin hatırlaması gereken gerçek şudur:
- Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP, Suriye-Irak tezkerelerinde ne yaptı?
- Fırat Kalkan'ı operasyonunda nasıl bir tavır aldı?
- Dokunulmazlıkların kaldırılmasına hangi yönde oy kullandı?
- Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta, HDP’li milletvekillerinin tutuklanmasına, sayısını artık unuttuğumuz çoklukta belediye başkanının görevden alınıp yerine kayyum atanmasında ne tepki gösterdi?
Bu soruların cevabı, CHP’nin Kürt politikasının AKP’den veya devletten bağımsız olmadığının göstergesidir. Ayrıca unutmamak gerekir ki, bu partinin genlerinde de, seçmeninde de bu tutum hakimdir. Pazar günü Hayır diyen CHP’lilerin azımsanamayacak bir kısmı Erdoğan nefreti ve laiklik kaygısıyla böyle bir tavır almıştır. Ancak siyaset mühendisliği ile bir 30-40 yıl daha kazanmayı hesaplayanların göremediği gerçek şudur:
- Türkiye, 12 Eylül Türkiyesi değildir.
- Kürtler, 12 Eylül Kürdü değildir.
- Kürt Siyasi Hareketi 12 Eylül’deki noktasında değildir.
- Türkiye Kürt'lerinin akrabalarının yaşadığım sınır komşuları Irak ve Suriye 12 Eylül’deki noktada değildir. O ülkede yaşayan Kürtlerin konumu da aynı değildir.
- Hepsinden önemlisi, Kürt silahlı hareketinin Amerika ile ilişkisi bambaşka bir yerdedir.
Bu nedenle, toplumsal sorunları mühendislik yöntemleriyle çözmeye kalkışmak o sorunları içinden çıkılmaz hale getirmekten başka bir sonuç vermez. 12 Eylül sonrası gerek Kürt siyaset ve toplumsal gelişiminde, gerekse muhafazakar siyaset ve toplum kesiminde tanıklık ettiğimiz olaylar bunun kanıtıdır.
CHP ve devlet dediğimiz ortak akıl, Kürt halkının Erdoğan’a ‘Hayır’ demesinden rahatsız değildir. Neye ‘Evet’ diyeceğinden endişelidir ve başkanlık sistemi bunun yolunu kesme aracı olarak gündeme getirilmiştir. CHP’nin bu konudaki muhalefeti kozmetik bir muhalefet olmaktan ileri gitmeyecektir.
Kürt meselesini demokratik yöntemlerle çözmeye hazır olmayan bir toplumsal kesimin demokratik, laik bir hukuk devleti hedefi sadece hayalde kalmaya mahkumdur.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021