Fehim TAŞTEKİN
Karabağ savaşı karşısında pek temkinli tutumuyla bir sürü senaryoya mürekkep sızdıran Rusya nihayetinde tarafları masaya oturtup geçici bir ateşkese imza attırdı. Böylece Güney Kafkasya’daki ağabeylik rolünü yeniden tescilledi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Hem sahada hem masada olmaya devam edeceğiz” çıkışını tekrarlasa da Türkiye masada yoktu. Ankara’nın Azerbaycan’dan yana askeri, diplomatik, teknik ve silah desteğinden umduğu sonuçlardan birisi denkleme girmekti. Devlet Başkanı İlham Aliyev de çatışmaların başladığı günden beri Türkiye’nin çözümde rolü olması gerektiğini söylüyordu.
10 Ekim’de Moskova’da 11 saat süren toplantıdan çıkan dört maddelik mutabakatta taraflar Türkiye’nin masada olamayacağını kayda geçirdi. Metne göre insani nedenler ve esir-cenaze değişimi için 10 Ekim saat 12:00’de ateşkes başlayacak; ateşkese ilişkin somut parametreler ileriki tarihlerde açıklanacak; Minsk Üçlüsü başkanlığında taraflar masaya oturacak; müzakere formatı değişmeyecek. Üç ve dördüncü madde Türkiye’nin rolüne set çekiyor.
Mevcut müzakere formatı Minsk Başkanları ABD, Rusya ve Fransa’nın arabuluculuğunda Ermenistan ve Azerbaycan’ın taraf olarak masaya oturduğu bir süreçten ibaret. Süreci fiilen yöneten ve belirleyici olan Rusya. Burada ‘de facto’ bağımsızlığını ilan etmiş Karabağ adına Ermenistan konuşuyor. Erivan’ın “Karabağ da masaya gelsin” teklifine Bakü’nün yanıtı şu oldu: “O zaman Azerbaycanlı göçmenler de katılır.”
Ermenistan Türkiye’nin arabuluculuğunu kategorik olarak reddediyor. Rusya’nın da asla istemediği bir seçenek.
Mutabakattan sonra Rus RBK kanalına demeç veren Aliyev, “Türkiye'nin önemli rol oynayacağına dair hiç şüphe yok. Bunun hukuki mi yoksa fiili mi olacağı teknik bir konu. Çatışma yeni bir formatta çözülmelidir” dedi. Aliyev’in yardımcısı Hikmet Haciyev de, Minsk Grubu içinde ya da dışında bir formülle Türkiye’nin rol almasını umduklarını söyledi. Ne var ki kendi imzalarıyla bunun önüne set çekmiş oldular.
Türk hükümetinin mantığı şuydu: ‘Rusya, Ermenistan’ın hamiliğini yapsın, biz de Azerbaycan’ın garantörü olalım. Astana formülünü Kafkasya’ya kopyalayalım. İran da istiyorsa kenardan gazel okusun!’
Ama bu süreçte Aliyev ve Paşinyan’ın yanı sıra İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüşen Putin, Erdoğan’la bir kez olsun konuşmadan Moskova’da masayı kurdu. Krize orkestra şefliği yaparken Erdoğan’a kenarda keman çalmasını uygun gördü. Putin’in şimdilik yaptığı bu.
***
Şimdi yüzlerce insanın öldüğü, şehirlerin yine harap olduğu 15 günlük savaştan sonra elde ne var diye sormak gerekiyor.
Kuşkusuz Türkiye, Bakü’nün elini güçlendiren ‘baskı unsuru’ olarak hâlâ devrede. Bu baskı mekanizması çift yönlü etkiye sahip: Bir yanıyla Azerbaycan’a cesaret veriyor. Diğer yanıyla Rusya ile çalışmaya razı olup bunun için manevra alanı aradığı zaman Bakü üzerinde bir baskı unsuruna dönüşüyor. “Tek millet iki devlet” sloganlarıyla cephe ateşlenirken jeostratejik gerçeklik liderlere kalem kırdırtıyor. Aliyev bir taraftan, “Tüm ekipmanlar Rusya tarafından ücretsiz bir şekilde sağlanıyor; Paşinyan, Rusya bir kez daha Ermenistan'ı kurtarmaya geldiği için Putin'e teşekkür etsin" diyerek iğnelerken diğer taraftan Moskova’ya çaresizce umut bağlıyor: “Rusya'nın, Ermenistan'ı çözüm yoluna gitmek konusunda ikna edebileceğine eminim.”
Tercümesi denedik, savaşla olmuyor, belki Ruslar isterse bir şeyler olur!
Rusya’yı hesaba katan tercihin altında kuşkusuz Moskova-Bakü ilişkilerini biçimlendiren önemli değişkenler yatıyor. Azerbaycan 1990’dan beri iyice düşünülmüş bir siyaset izliyor. Bu bakımdan eski Sovyet alanında Ukrayna ve Gürcistan’dan ayrışıyor. Sovyet çemberinden geçmiş eski kurtların çizdiği bir rota bu. İktidarı babası Haydar Aliyev’den devralan İlham Aliyev de bu rotadan çıkmadı. 2004 ve 2014’te Ukrayna’da, 2003 ve 2008’de Gürcistan’da, hatta 2018’de Ermenistan’da olduğu gibi Azerbaycan’da Rusya ile hesaplaşan siyasi çıkışlar yaşanmadı. Bakü NATO ve AB ile iyi ilişkilerine karşın Moskova ile ipleri koparacak bir eksen kaymasına gitmedi. Azerbaycan’ın ‘temkinli’ yaklaşımlar içeren Türkiye ile ortaklığı da Rusya ile iyi ilişkilerinin yerini almadı.
Azerbaycan’ın görece bağımsız çizgisi, Moskova’nın Bakü-Ankara ilişkilerine soğukkanlı yaklaşmasını sağladı. Ruslar Gebele Üssü'nün sözleşmesinin uzatılmamasını da mesele yapmadı. Elbette Bakü kendini NATO sularına kaptırıyor olsaydı durum farklı olurdu. Beri tarafta Rusya, Ermenistan’la müttefik. Ama Ermenistan’ı batı eksenine kaydırmak isteyen siyasi kanatlar yüzünden Moskova ile ilişkiler sırat köprüsünden geçiyor. Paşinyan bu tür bir dalgayla geldi. Yani Rusya ile ilişkilerde Bakü’de görülen ince işçilik Erivan’da yok. Erivan’a sunduğu garantilere rağmen “Ermenistan için Azerbaycan’ı kaybetmek” Rusya için bir seçenek değil.
***
Fakat son savaş, krize Rusya’yı çok zorlayan yeni boyutlar ekledi:
Birincisi Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ile koruma garantisi sunduğu Ermenistan’ın doğrudan saldırıya uğraması ihtimali belirdi. Rusya çatışmalar Karabağ’la sınırlı kaldığı sürece müdahil olmayacağını deklare etti. Bununla Azerbaycan ve Türkiye’ye kırmızı çizginin nerede başladığını gösterdi.
İkincisi Rusya ve İran’ın Suriye’de savaştığı gruplar paralı asker olarak Kafkasya’ya taşındı. Rusya bu grupları hedef almaktan kaçınmayacağını bütün taraflara hissettirdi.
Üçüncüsü Türkiye’nin askeri-teknik destekle yetinmeyip savaşa doğrudan müdahil olma riski.
Bu türden bir boyutlanma özünde Türkiye’nin ayağına Kafkasya’da yer açılmasını, özelde Karabağ’da denkleme girmesini, genelde Rusların oyun kuruculuk tekelini paylaşmasını gerektiriyor.
Periferide Türk etkisinin artması Rusların temel endişesi. Bunu bertaraf etmek için iki şey yapmaları gerekiyordu: Çatışmaya müdahale etmek ya da Minsk sürecini diriltmek.
Birincisi ciddi tuzaklar barındırıyor. O yüzden Minsk üzerinden giderek çatışmayı dondurma seçeneğine başvurdular.
Esasen Ruslar ‘renkli devrim’ projelerinden beri Batı’nın Kafkasya’da elini-kolunu kesmek için her şeyi yaptı. Fransa ve ABD’nin bölgede tekrar aktifleşmesi Rusların canını sıkacaktır. Fakat Türkiye’nin önünü kesmek için Minsk çıkışı en kestirme yol. Ayrıca Karabağ Ukrayna ve Gürcistan’daki krizlerden farklı olarak Batı’nın Rus rolünü benimsediği bir yer.
Azerbaycan açısından bakılırsa silahlı çözüm denemesi çok az miktarda toprakların geri dönüşünü sağladı. Bir de müzakerelerin daha ciddiye alınmasını. Tabi bu idealize edilen ve kitleleri harekete geçiren hedeflerin çok gerisinde bir sonuç. Yine de kısmi zafer Bakü’ye yeni bir manevra alanı açıyor.
***
Moskova mutabakatı ateşin kesilmesini temin edemese de müzakere masasına dönüş için istikamet verdi. Yeni müzakere sürecinden ne tür parametreler çıkacak? Bu parametreler üzerinden işgal altındaki topraklar, Karabağ’ın statüsü ve kaçkınların dönüşü gibi çetin meselelerde uzlaşma zemini bulunabilecek mi? Bildiğimiz, bu meselenin çok çetin olduğu, tarafların birlikte yaşama inancını yok ettikleri ve ölmeyi taviz vermeye yeğledikleridir.
Şu ana kadar bilinen parametreler birkaç dönemeç geçirdi.
2007’deki Madrid parametreleri güç kullanma ya da tehdidinden çekinme, toprak bütünlüğünü koruma, eşit haklar ve halkların kendi kaderini belirlemesi ilkelerini içeriyordu.
2009 ve 2012’deki müzakerelerde şu prensipler eklendi: Karabağ’a kendi güvenlik ve öz yönetimini garanti eden geçici bir statü verilmesi, Karabağ etrafındaki toprakların Azerbaycan’a iade edilmesi, Ermenistan ile Karabağ arasında bir koridor açılması, Karabağ’ın nihai statüsünün belirlenmesi, iç göçmen ve mültecilerin evlerine dönüş hakkının korunması, barış gücü dahil uluslararası güvenlik garantilerinin tanınması.
Taraflar bu prensiplerin içini birbirine zıt yorumlarla dolduruyor. Ermenilerin statünün belirlenmesinden umduğu referandumla Karabağ’ın bağımsızlığının tescili ve nihayetinde Ermenistan’la birleşme. Azerbaycan’ın statü söylemi ise pazarlıklara bağlı olarak ‘kısmi özerklik’, ‘güçlendirilmiş özerklik’ ve ‘özerk cumhuriyet’ arasında geziniyor. Sonuncusu sadece bir kez Aliyev’in ağzından çıktı. “Karabağ Azerbaycan’dır” tezinden de asla taviz yok. Azerbaycan, Karabağ’daki Ermeniler ile Karabağ’dan kaçmış Azerbaycanlılar için ayrı ayrı oylama düzenlenmesinde ısrar ediyor. Karabağ’da Ermeni çoğunluğunun tercihini geçersiz kılacak bir veto mekanizması bu. Haliyle Ermenistan bunu reddedip Ermeniler ve Azerbaycanlılar için tek oylama öneriyor. Karabağ’da hakim yapı ile Ermenistan’a yön veren Karabağ asıllı siyasetçiler Karabağ’ı bağımsız kılma kararlılığının yanı sıra 7 rayon üzerinde idari-hukuki yetkiyi genişletmenin peşinde. Ki Ermenistan ile Karabağ arasındaki kritik güzergâhı sağlam tutmak için bir dizi Ermeni yerleşimi de inşa edildi. Bazı konularda Erivan’a rağmen adımlar da atılıyor.
Bu kördüğümün çözümü ciddi bir müzakere süreci, yaratıcı yaklaşımlar ve cesur liderlik gerektiriyor. Maalesef çözüm radikal ve hamaset düşkünü kliklerin elinde esir.
Yazarlar
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları





































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025