Gülay GÖKTÜRK
KCK dün yaptığı son çağrıyla kararını artık şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya koydu. Kandil’deki savaş ağaları çatışmasızlığa son vermeye ve yeniden teröre dönmeye karar verdiler. Öcalan’ın çözüm süreci için verdiği sürenin bittiği gün, ANF ajansı üzerinden yaptıkları açıklamada “terör olaylarına karşı yapılan yasal düzenlemelere karşı sokaklara dökülme” çağrısı yaptılar.
Şu cümleler “Başkaldırı Çağrısı’ndan:
“AKP hükümetinin kararıyla Türk devletinin yapacağı tutuklamalara karşı konulmalıdır. Hiçbir tutuklamaya izin verilmemelidir. Her tutuklamaya serhıldanla (başkaldırıyla) cevap verilmelidir. Hiçbir kimsenin polis ve asker tarafından gözaltına alınmasına izin verilmemelidir. KCK operasyonlarında gösterilen sessizlik gösterilmemelidir. Tek bir insan bile evinden, işyerinden ve sokaktan alınamamalıdır. Her gözaltına alma girişimine karşı direnilmeli ve bu direniş sadece bir ilçe veya ille sınırlı kalmamalı tüm Kürdistan ve Türkiye'ye yayılmalıdır.”
Hiç kimsenin gözaltına alınmasına, tutuklanmasına izin vermemek... Ne kadar da meşru bir talep!
Dikkat ederseniz, bu defa “terör olaylarına karşı yapılan yasal düzenlemelere karşı mücadele” temasını ortaya atarak, cepheyi genişletmeyi; sadece Kürtleri değil, bütün muhalif kesimleri harekete geçirmeyi hedefliyorlar.
Esasen, Gezi’yle Kobani’yi birleştirme çağrısı bu...
Hani, Gezi günlerinden beri heveslendikleri “büyük ittifakı” gerçekleştirme; marjinal solcusundan CHP’lisine, Alevisi’nden Gülenci’sine kadar tüm AK Parti muhaliflerini sokakta PKK’yla buluşturma ve hükümeti yönetemez hale getirme operasyonu!
Herkes hesabını iyi yapmalı
2002’den bu yana kim bilir kaçıncı deneme bu ve biliyoruz ki bu defa da boşa çıkacak. Ama bu arada, her kesim, her siyasi güç bu deneme karşısında aldığı tutumla kendi geleceğini de belirlemiş olacak. Ben burada, en başta HDP’ye hesabını iyi yapmasını öneririm.
8 Ekim’de yaptıkları sokağa çıkma çağrısını savunurken, “Biz demokratik direnişe çağırdık; şiddete değil” diyorlar. Kimse inanmasa da argümanları bu... Ama şu anda PKK’dan gelen bu küstah çağrının da demokratik gösteri hakkı çerçevesinde olduğunu söylemeye kalkışmazlar herhalde.
Dolayısıyla, karşı karşıya bulundukları tercih net: Ya yine 8 Ekim’deki gibi Kandil’in peşine takılacak ve siyasi parti niteliklerini hepten kaybedecekler; ya da yasal bir parti olarak mücadeleye devam etmeye karar verecek ve tabanlarını Kandil’in kurduğu ölüm tuzağından uzak tutacaklar.
Bu, HDP yönetiminin kendini kurtarmak için sahip olduğu son şans... 8 Ekim’deki günahlarını affettirebilmek istiyorlarsa, şimdi kararlı dururlar. Terörden değil, siyasetten; ölümden değil, yaşamdan yana tavır alır, kaderlerini Kandil’deki şeflerden ayırırlar.
Bölge halkı ağırlığını koymalı
Bu arada, PKK’nın yeniden saldırıya geçtiği şu tarihi dönemeçte, en belirleyici rolün bölge halkına düştüğünün de altını çizelim.
HDP’li olsun olmasın; PKK’ya sempati duysun duymasın, geniş Kürt kitleler Çözüm Süreci’nin geldiği bu yol ayrımında tarihi tecrübeleri ve sağduyularıyla savaştan değil barıştan yana ağırlık koyarak bölgenin kaderini tersine çevirebilirler.
8 Ekim olayları - başka birçok şeyin yanı sıra - çok önemli bir gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Kürtler o üç gün içinde olup bitenlere bakarak “Demokratik Özerklik” denilen modelin ne menem bir şey olduğunu anlayabilirler. “Serhildan” dedikleri şeyin ilk hedefinin Hüda-Par olması, boşuna değildi. PKK, hakimiyet kurduğu alanda kendinden olmayan hiç kimseye, hiçbir farklılığa, hiçbir çoğulculuğa, hiçbir özgürlüğe müsaade etmeyeceğini deklare ediyordu bu cinayetlerle.
Bölge halkı bu örnekle PKK’nın demokratik özerklik dediği şeyin koyu bir Stalinizm’den başka bir şey olmadığını; eğer bölge - Allah esirgesin - PKK’nın kontrolüne geçecek olsa 90’lı yılların TC’sini bile mumla aratacak bir rejim kurulacağını artık biliyor olmalı...
Üstelik sadece Türkiye’deki deneyim değil, Suriye’deki “pilot uygulama” da sözde demokratik özerkliğin nasıl bir despotizm olduğunu yeterince koydu ortaya. Türkiye’de yaşayan Kürtlerin o pilot uygulamanın ayrıntılarını, örneğin yüz bin KDP’li Kürt’ün neden topraklarından kopup Erbil’e sığınmak zorunda kaldığını bizlerden çok daha iyi bildiğinden eminim.
Öyleyse artık daha cesur olmanın zamanıdır.
Kandil’in boyunduruğunda bir hayata var mısınız, yok musunuz?
Nasıl, bölge halkının hayat hakkını, mal güvenliğini, fikirlerini özgürce ortaya koyma, örgütlenme ve siyaset yapma hakkını güvence altına almak şu anda devletin birinci göreviyse, sağlanan bu güvenlik ortamında iradesini daha yüksek sesle ortaya koymak da Kürt kitlelerin görevidir.
Türkiye sizden bunu bekliyor.
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015