Gülay GÖKTÜRK
Güvenlik güçlerinin PKK işgali altındaki bölgeleri kurtarma harekâtı hızlandıkça, çeşitli çevrelerden yükselen tepkiler-endişeler de artıyor.
PKK’nın Güneydoğu’da bazı il ve ilçeleri Kobanileştirme çalışmalarını “Kürtlerin kurucu şiddetinin başlaması” olarak görüp kutsayanlardan söz etmiyorum. Onlara söylenecek söz yok. Ama operasyonların hızlanmasına endişeyle bakan başka kesimler de var. PKK şiddetine öteden beri karşı olan; devletin o bölgedeki PKK hâkimiyetine son vermek için şiddet kullanmasını meşru gören ama şimdilerde o bölgede kamu güvenliğinin bir türlü sağlanamaması ve çatışmaların sürmesi yüzünden karamsarlığa kapılıp devlete “siyasi çözüme dönüş” çağrıları yapmaya başlayan arkadaşlar bunlar.
Benim sözüm onlara...
İyi niyetlerinden kuşkum yok. Ama hiç gerçekçi değiller.
“Şiddetle bir yere varılmayacağını 30 yılda öğrenmedik mi?” diye başlıyorlar cümlelerine; “Peki ne yapmak lazım? Güneydoğu halkını PKK’nın Stalinist yönetimi altında yaşamaya mahkûm mu etsin devlet?” diye sorduğunuzda ise (oldukça inançsız bir biçimde) “Dolmabahçe Mutabakatı’na dönüş”ten, “PKK’yla ‘bir şekilde’ yeniden müzakerelerin başlatılmasından” (hangi şekilde?) ya da “İmralı aracılığıyla PKK’yı iknaya çalışmaktan” söz ediyorlar. Hemen hepsi de HDP’ye bel bağlamış, bıkmadan usanmadan Demirtaş ve arkadaşlarına çağrılar yaparak onlardan PKK’yı silah bırakmaya ikna etmesini ya da kendisini PKK’dan ayırıp barışa dönüşü sağlamasını bekliyor.
Hepsi de o kadar boş hayaller ki...
Bu arkadaşların en önemli yanılgısı, hâlâ PKK’nın Türkiye’den daha ileri haklar ve ileri bir statü koparmaya çalıştığını, çatışmalara da o yüzden devam ettiğini zannetmeleri...
Oysa PKK’nın çoktan beri böyle bir derdi yok. Şu anda onun tek stratejisi, Suriye krizi boyunca iç çatışmayı sürdürerek, mümkünse bir iç savaş boyutuna taşıyarak Türkiye’yi mümkün olduğu kadar zayıf düşürmek; Ortadoğu yeniden şekillenirken iktidarın başını kaldırıp da bölge ile ilgilenmesini imkânsız hale getirmek...
PKK Türkiye devletinin içinde ikinci bir devletçik oluşturamayacağını elbette biliyor. Ama maksat başarmak değil, çatışmayı sürdürmek, sivil halkı kalkan yaparak iktidarın mümkün olduğu kadar çok sivil öldürmesini, “diktatörleşmesini” ve dolayısıyla zayıflamasını sağlamak...
Bu strateji kendi çizdiği değil, İran ve Suriye yönetimi tarafından çizilip eline verilen bir strateji...
Zaten bu yüzden de, PKK’nın artık taban diye bir meselesi yok. Bölgedeki zulmünün var olan tabanını kaybetmesine yol açtığını görüyor, biliyor; ama buna aldırmıyor. Çünkü kaderini tam olarak Ortadoğu’daki duruma, IŞİD’le mücadelede oynadığı rolün sağladığı “imtiyaza”, İran’la, Esad’la, iki süper devletle olan ilişkilerine endekslemiş.
Dolayısıyla en azından Suriye’nin geleceği az buçuk belirginleşinceye kadar PKK’nın şiddeti bırakması beklenemez.
Çatışmaları yükseltmekle görevli bir taşeron, Dolmabahçe Mutabakatı’na niye dönsün? Müzakere masasına “bir şekilde” nasıl oturtulsun?
Bu konuda İmralı da, HDP de bir şey yapamaz.
Çünkü PKK’yı Öcalan değil, sahada “savaşanlar” yönetiyor ve zaten bu gerçeği dobra bir biçimde söylediler Öcalan’a...
HDP deseniz, PKK’ya herhangi bir şey dinletmesine aralarındaki hiyerarşi müsait değil. PKK en baştan beri hiyerarşik olarak HDP’nin üzerinde yer alıyor ve HDP’yi PKK’nın politikalarının sivil alandaki savunuculuğunu yapmakla görevli sayıyor.
Parti içinde PKK’nın çizgisine karşı ciddi bir hoşnutsuzluk olduğunu biliyoruz. Görüş ayrılıkları bölünmeyle de sonuçlanabilir. Eğer HDP ikiye bölünürse, siyasi çözümü savunan küçük bir Kürt partisi oluşur -ki bu iyi olur. Ama o grubun PKK’ya silah bıraktırma konusunda en ufak bir etkisi olmaz.
Özetle, bugünkü HDP, PKK politika değiştirmedikçe onun kuyruğundan gitmek zorunda. Ama terör örgütü yarın bölgedeki duruma bağlı olarak siyaset değiştirir, güçlerini Türkiye dışına çekmeye ve masaya dönmeye karar verirse, o zaman HDP Demirtaş ekibini de değiştirir. Şahin dönemde izlenen AK Parti düşmanı politikaların yıprattığı ekibin yerine sabıkası olmayan bir başka bir ekip getirir.
Özetlemem gerekirse, bugünkü konjonktürde PKK’yla yeniden masaya oturmanın imkânı gözükmüyor. Terör örgütü yenilmek ve bölgeden sökülüp atılmak zorunda.
Ama bu durum, Kürt sorunu bağlamında yapılacak işler olmadığı anlamına gelmiyor.

Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015