Gülay GÖKTÜRK
Gerçek şu ki, ister bizim yasalarımız ve anayasamız açısından bakın, ister AB Venedik Kriterleri açısından, eğer şimdiye kadar hukuku öne alan bir bakış açısıyla bakılmış olsaydı, HDP’nin çoktan kapatılmış olması gerekirdi.
Yine, hukuk bu kadar siyasallaşmamış olsaydı, HDP’nin birçok milletvekilinin dokunulmazlığı da çoktan kaldırılmış olurdu.
Mesela, sadece 6-8 Ekim Kobani olaylarındaki çağrı bile, Demirtaş’ın dokunulmazlığının kaldırılması ve söz konusu çağrıdan dolayı yargılanması için yeterdi. Ondan sonra yapılan düzinelerce açıklamayı ve teröre fiili destek anlamına gelen eylemleri saymıyorum.
HDP şimdiye kadar kapatılmadıysa, ya da birçok HDP milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılmadıysa, bu hukukun siyasallaşması ya da şöyle diyelim, yargının siyasi mülahazalarla davranması nedeniyle olmadı. Tabii yargı bu siyasi mülahazaları tek başına yapmıyordu. Siyaset- toplum ve yargı arasında gerçekleşen sessiz bir konsensüstü söz konusu olan... Herkes terörü bitirmeye ve barışı sağlamaya o kadar arzuluydu ki, ona bu kadar yaklaştığımız bir dönemde yasaları “motamot” uygulamanın siyaseten sürece çok zarar vereceği endişesiyle hukukun geçici olarak işletilmemesi noktasında suç ortaklığı yaptı. Yasaların açık ihlalini görmezden gelmeyi, gördüğümüz yerde başımızı çevirmeyi tercih etti. Tıpkı, aynı gerekçelerle, çözüm süreci boyunca Güneydoğu’da PKK’nın silah depoladığının, silahlı milis güçleri oluşturduğunun, bu güçlerle halka baskı yaptığının, kendi mahkemelerini kurduğunun, vergi adı altında zorla para topladığının görmezden-bilmezden gelinmesi gibi... Hiç kuşkusuz niyet iyiydi. Ama iyi niyet, kötü niyetlileri durduramadı. Sonuçta, işler artık çığırından çıkıp görmezden gelinemeyecek noktaya vardığında çok geç kaldığımızı anladık.
Aynı şekilde, HDP’ye gösterilen aşırı toleransın ve bu uğurda yasaları askıya almanın ne çözüm sürecini korumayı ne de bu partiyi meşru parlamenter sistem içinde tutmayı sağlamadığını da tecrübemizle gördük.
Bu tecrübenin bize bir şeyi öğretmiş olması gerekir: İlkeli olmak önemlidir. İlke dediğimiz şey tesadüfen ortaya çıkmamış, yüzyılların pratiği içinden süzüle süzüle gelerek oluşmuştur. Yani ilkeler esas olarak “ahlaki doğruculuk” amacıyla değil; pratik fayda açısından “keşfedilmiştir”! Dolayısıyla, eğer bu yaşadıklarımızdan bir ders çıkaracaksak, hiç değilse bundan sonrasında ilkeli davranmamız ve şu anda yürümekte olan dokunulmazlık tartışmasını hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yürütmemiz gerekir. Açıkçası, şu anda bütün AK Parti sözcülerinin döne döne ifade ettikleri “parti kapatılmasına her şart altında karşı olma” sözlerinin de önü - arkası fazla düşünülmeden söylenmiş sözler olduğu kanaatindeyim. Bir an için şöyle bir tabloyla karşı karşıya olduğunuzu düşünün: Karşınızdaki partinin bazı mensupları şiddeti övmekle, desteklemekle ya da terör örgütüyle organik ilişki kurmakla yetinmiyor; bizzat partinin en üst organları aynı tutumu alıyor. Mesela, partinin kurultayından terör örgütünün giriştiği silahlı kalkışma eylemlerine destek kararı çıkıyor. Yani parti tüzel kişilik olarak terör örgütüne destek verdiğini deklare ediyor. Bu durumda ne yapacaksınız? Bütün kurultay delegelerini yargılayacak ama partiye dokunmayacak mısınız? Bugün için farazi bir tartışma olan parti kapatılma meselesini bir yana bırakıp bugün gündemimizde olan dokunulmazlık konusuna dönersek...
Şu anda bazı arkadaşların yine birtakım siyasi mülahazalarla dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıktığını okuyorum. “Eğer bir grup milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırılırsa bütün HDP grubu parlamentoyu terk edip Güneydoğu’da kendi meclislerini kurabilirler” tarzı endişeler dile getiriliyor. Doğrudur, ben de öyle yapacaklarını düşünüyorum. Ama yakın geçmiş bize korkunun ecele faydası olmadığını göstermedi mi? HDP’li milletvekillerinin bunca yasa ihlaline rağmen “dokunulamadıklarını” görmelerinin onları daha da küstahlaştıracağını, ihlallerin iyice çığırından çıkacağını göremiyor muyuz? Türkiye’yi hukukun ne zaman işleyip ne zaman askıya alınacağının belli olmadığı bir ülke haline getirmenin verdiği büyük zarar da cabası...

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Başkanlık bu pespayeliği de ‘düzeltir’ mi?
10.01.2016 - Dokunulsun mu, dokunulmasın mı?
8.02.2016 - Yine aynı komisyon
3.02.2016 - 'Nişantaşı tepinirken ağlar Güneydoğu'
31.12.2015 - HDP kendisini kapattırmaya çalışıyor
29.12.2015 - Sadede gelelim
27.12.2015 - DTK çözüm hamlesi yapacakmış!
25.12.2015 - Washington-Moskova arasında
22.12.2015 - Kürt Paketi
21.12.2015 - Çözüm Masası’na dönülsün, diyenlere
18.12.2015
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları




















































Hrac Madooglu
Bu tur haberleri okuyunca AK Parti iktidarinin yaptigi "acilim"larin samimi olmadigini kesin kes anliyorum. Dincilerin ne oteki dinlere, ne ateistlere hicbir saygisi yok. Fetih ve ganimet zihniyeti de hic eksilmedi bu ulkede. Bu ortamda gayrimuslum "vatandaslar"a hayat yok. Gercek solcular, liberaller, feministler, cevreciler,vs de barinamaz burda. Hepsini toplasan nufusun %1 bile degil. Onlari da ezip gecerler.