Gülay GÖKTÜRK
"Davutoğlu geldiğinde ‘Başkanlık sistemi’ derse kendisine şunu soracağım; ‘Nedir başkanlık sisteminden kastettiğiniz?
ABD tipi mi Türkiye tipi mi?’ Türkiye’de her şey tartışılabilmeli, tartışılmalı da. Öyle bir mükemmel sistem getirirler ki belki biz de destekleriz"
Kılıçdaroğlu böyle bir şeyi ilk defa söylüyor. Başkanlık sistemi tartışmasının açıldığı günden bu yana ilk defa kategorik karşıtlık pozisyonunu değiştiriyor ve “model üzerinden tartışalım” diyor.
Bu önemli bir ilerleme... Galiba ve nihayet sadede geliyoruz.
CHP bu tutumunda devam ederse yıllardır süren patinaj son bulabilir ve verimli bir tartışma başlayabilir ve belki de üzerinde konsensus sağlanan bir modelle başkanlık sistemine geçmek mümkün olabilir.
Aslında en başından beri yapılması gereken de buydu. Başkanlık sistemi tartışmalarının, “nasıl bir başkanlık sistemi” sorusunun cevabı verilmediği sürece havanda su dövmekten başka bir şey olmadığı çoktandır ortada. Ama AK Parti şimdiye kadar kendi modelini somut bir şekilde ortaya koymamakta ısrar etti. Yeni bir model ortaya konmadıkça da daha önce Anayasa Komisyonu’na verilen önergede ortaya konan 20 maddelik taslak zihinlerden silinemedi. Pozisyon alışlar da ister istemez bu taslağın yarattığı algı üzerinden yürüdü.
Ben bu taslağı 10 ve 12 Şubat 2015 tarihli “Nasıl bir başkanlık sistemi?” yazılarımda enine boyuna eleştirdim. Şu anda - eski bir taslak olması itibarıyla - bunu yeniden yapacak değilim.
Ama o taslağın hareket noktasını oluşturan anlayışı hatırlamamız gerekiyor ki, yeni bir model ortaya koyarken aynı anlayıştan uzak durabilelim.
Yapılan tartışmalarda iktidar sözcüleri, başkanlık sisteminin asıl üstünlüğünün yasamanın yürütmeden özgürleşmesi olduğunu söylüyorlardı.
Evet, mevcut sistemde milletvekillerinin parti liderinin ağzının içine bakan etkisiz unsurlar oldukları, bu haliyle parlamenter sistemde yasamanın tamamen yürütmenin uzantısı haline geldiği bir gerçek.
Ne var ki, AK Parti hem bu değişiklikten asıl maksadın yasamayı yürütmeden bağımsızlaştırmak olduğunu savunuyor, hem de yaptığı iki önemli değişiklikle (başkanlık kararnameleri ve meclisi fesih yetkisi) başkanın Meclis’i kontrol altına almasının yolunu açıyordu. Ayrıca Meclis seçimi ile başkanlık seçimini aynı tarihe getirerek Meclis çoğunluğu ile Başkan’ın aynı partiden olmasını garanti altına almayı hedefliyordu.
Peki o zaman nerede kaldı bu sistemin üstünlüğü? Oluşturduğunuz size özgü sistem, ilham kaynağınız olan örnekleri “iyi” yapan unsurları dışlıyorsa, elinizde kalan şey artık farklı bir sistem değil midir?
Bu itiraz karşısında söyledikleri şuydu:
“Gerçekçi olmalıyız. Eğer bu maddeler olmazsa sistem kilitlenir. Çünkü Türkiye’nin siyasi kültüründe uzlaşma geleneği zayıf. O yüzden, yasamanın yürütmeyi kilitlemesine karşı önlem almalıyız.”
“Yasamanın yürütmeyi kitlemesini engellemek üzere tedbir almalıyız” demenin , aslında şu meşhur fren ve denge mekanizmalarını yok etmek, yani bu rejimden beklenen temel faydayı ortadan kaldırmak anlamı taşıdığını bilmem söylememe gerek var mı?
İşin ironik tarafı da şu:
Hatırlarsanız, neden parlamenter sistemin işlemediği ve başkanlık sistemine geçmek gerektiği anlatılırken de aynı siyasi kültüre atıf yapılıyor ve şöyle söyleniyordu: “Türkiye’de uzlaşma kültürünün olmayışı yüzünden koalisyonlar işlemiyor. Ayrıca aynı siyasi kültür yüzünden muhalefet sık sık güvenoyu yoklamasıyla hükümet düşürüyor, sistemi kilitliyor.”
Şimdi de fren ve denge mekanizmalarına sahip bir başkanlık sisteminin uzlaşma kültürünün olmayışı yüzünden işlemeyeceği söyleniyor.
Demek ki bizim sorunumuz sistemde değil, her iki sistemi de işlemez hale getiren siyasi kültürümüzde…
O zaman yapılacak şey başkanlık sistemini şikayet ettiğimiz siyasi kültürümüze uydurup iğdiş etmek yerine, o sistemin orijinal biçimini uygulamaya çalışmak ve bu deneyim içinde siyasi kültürümüzün değişmesine fırsat vermektir.
Doğrusu başka da bir yol gözükmüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015