Gülay GÖKTÜRK
PKK kuruluşundan bu yana dış destekli bir örgüt oldu. Her dönemde, Türkiye ile hesabı olan birtakım ülkeler bu örgüte destek verdi, silah verdi, barınması için topraklarını açtı, kışkırttı, provoke etti, geri çekti, yeniden saldırttı, kısacası günün ihtiyaçlarına göre kullandı.
Ama bu kullanma şimdiye kadar hiç bu kadar aleni olmamıştı. Ayrıca şimdiye kadar, bu örgüt kendi toplumsal tabanının çıkarlarına hiç bu kadar ters düşmemiş, o tabandan bu kadar kopmamış, yerliliğini hiç bu kadar kaybetmemiş, dış güçlerin elinde hiç bu kadar kuklalaşmamıştı.
Şu son dönem bölgede yaptıklarından sonra, artık PKK’nın belli bir sosyolojiye dayandığından bahsetmek bile imkansız hale geldi, Kürtlere iyice yabancılaştı.
Peki son dönemin özelliği neydi ki, dış güçler bu kadar kuvvetle sarıldı PKK’ya?
Birincisi, Türkiye “haddini aşan” bir işe kalkışmış; hem Kürt hem de terör sorununu çözmeyi amaçlayan Çözüm Süreci’ni hiç kimseyi işin içine karıştırmadan, tamamen yerli bir süreç olarak götürme iradesi ortaya koymuştu ki, bu büyük bir tehlikeydi. Eğer bu başarılabilseydi, Türkiye’nin güneyinde dost bir Kürt havzası oluşacak ve Türkiye’nin Ortadoğu’daki yumuşak gücü inanılmaz büyüyecekti. Bu engellenmeliydi.
İkinci olarak Ortadoğu’da sınırlar yeniden oluşurken Türkiye’nin bölgeye “burnunu sokmasını” engellemek için içeride başını kaldıramamasını sağlamak gerekiyordu ki, bunun için en kullanışlı araç da yine PKK idi.
PKK ise kendine göre bir hesap yapıyordu. Suriye’deki iç savaşın, IŞİD’in ortaya çıkışının, Rojawa’da olup bitenlerin yarattığı fırsat sayesinde 2 yıllık müzakere süreci boyunca hükümetten koparamadığı “statü”yü, bölgenin yeniden dizaynı sırasında koparabileceğini sandığı için devirdi masayı ve o andan itibaren de artık bütün yerlilik iddialarından vazgeçip bölge güçleri adına vesayet savaşı veren bir güç haline geldi.
Şu anda Demirtaş’ın Washington’la Moskova arasında çaresizce mekik dokuyuşunu PKK’nın bu yeni durumunun hazin bir sonucu olarak görebiliriz.
ABD’nin Kobani’den itibaren PYD’nin iştahını kabartmak için elinden geleni yaptığını biliyoruz “Bölgede IŞİD’e karşı mücadele eden tek diri ve seküler silahlı güç olarak” PYD’yi Ortadoğu’daki müstakbel müttefiki olarak gördüğünü sık sık dile getirdi. Şaşırtıcı olan, uzun bir siyasi geçmişi olan PKK yönetiminin ABD’nin son derece konjonktürel olan bu politikasına bel bağlayarak, işi “TC’ye karşı yeniden savaş açma” noktasına kadar getirmesiydi.
13 Kasım 2014 tarihli “ABD’yle mi, Türkiye’yle mi?” başlıklı yazımda bunun yanlış bir hesap olduğunu yazmıştım:
“ABD’nin Ortadoğu’da bir Kürt bölgesi ya da birkaç özerk bölge oluşturma perspektifi olabilir. Üstelik Türkiye de bu perspektifi ABD ile birlikte olgunlaştırmaya; daha doğrusu kendi “siyasi sınırların kâğıt üzerinde kaldığı barışçı bir Kürt Havzası oluşturma” perspektifiyle uyumlu hale getirmek üzere birlikte çalışmaya hazır olabilir.
Ama Amerika’nın Kürdistan projesini Türkiye’ye rağmen ve Türkiye’yi bölme operasyonu olarak yapabileceğini düşünmek için (kırk yıldır siyaset yaptığını söyleyen PKK’nın) o kırk yılda hiçbir şey öğrenmemiş olması gerekir.”
Nitekim öyle oldu. PKK Türkiye’ye saldırılarını başlattığından bu yana ABD’den umduğu desteği alamadığı gibi ABD’den yapılan TSK’nın operasyonlarına destek açıklamaları moralini epeyce bozdu. Ama umudu tam da tükenmedi. Şu anda kendisini kullanmaya niyetli bir başka süper gücün daha ortaya çıkmasının pazarlıkta elini güçlendiğini düşünüyor olmalı.
Demirtaş şimdi o umutla Moskova’da...
Ne var ki, ikinci bir hayal kırıklığı onu bekliyor. Rusya-Türkiye arasında yaşanan kriz konjonktürel bir kriz. Her iki taraf da, iki ülke arasındaki yoğun ekonomik ilişkilerin öneminin farkında. Zaten kriz de daha şimdiden soğumaya girmiş durumda. Putin PKK’yı bir dönem Türkiye’nin canını acıtmak için kullanabilir. Ama PKK yüzünden Türkiye’yle ilişkilerinin geri dönüşü olmayacak bir biçimde bozulmasını göze alamaz.
Demirtaş, şu anda Moskova’da gayet iyi ağırlanıp sırtının sıvazlanmasına ve kulağına hoş vaatler fısıldanmasına aldanıp boş hayallere kapılırsa bir kez daha yanılmış olur.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015