Gülçin AVŞAR
Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 günlü çağrısının ardından görünürlük kazanan ve Öcalan’ın 27 Şubat açıklamasıyla PKK’nin kendini feshinin hızla gündemleştiği yeni barış sürecinde kritik bir aşamadayız.
TBMM bünyesindeki partilerin nispi oranla temsil edildiği yeni kurulan komisyon, çatışma çözümünde Meclis’in aktörleşmesini sağlayacak bir çalışma yürütecek. Böylece sadece bürokrasi ve iktidarın sorumluluğundan çıkan barış, tüm Meclis’e ve dolayısıyla siyasete emanet edilmiş oldu.
Çatışmanın sona ermesini belirsiz ve keyfi olmaktan çıkarıp tüm tarafların hak ve sorumluluklarının yasalarla tanımlandığı siyasi bir sözleşmeye dönüştürmenin en etkili yolu, Meclis’te kurulan komisyon. Böylece barış, salt bir temenni olmaktan çıkıp Meclis tarafından mimarisi ve mühendisliğiyapılan, soyut idealleri somut yasalara ve politikalara döken hayati bir niteliğe bürünüyor.
Teorik olarak salt bu amaçla oluşmuş bir komisyonun varlığı, ülkenin çatışmayı bitirme konusundaki ciddiyetinin ve siyasi iradesinin en net göstergesi anlamına geliyor. Yani Meclis’te kurulan bu yeni komisyon, layıkıyla işini yürütmeyi başarırsa barışın kalıcı tesisi ve yeniden aynı gerekçelerle çatışmalı sürece dönmemenin garantisi olma vasfını taşıyor.
Ve fakat…
5 Ağustos günlü ilk toplantısının ardından komisyonun amaç ve görevi “Terörün Türkiye’nin gündeminden tamamen çıkartılması, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi, milli birlik ve kardeşliğin pekiştirilmesi, özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanında çalışmalar yapmak” olarak deklare edildi.
Açıkçası hem komisyonun ismi hem de açıklanan “amaç ve görev” yine “kenardan dolaşmak”, “adlı adınca konuşamamak” ve böylesi tarihi bir sürecin, layıkıyla değerlendirilemeyeceğine yönelik kaygılı bir bakışa sebep oluyor.
Bazı muhalefet partilerinin “Türkiye’nin demokrasi sorunlarının da bu komisyonun gündeminde” olacağını ifade eden açıklamaları da nitekim aynı kaygıyı besliyor. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve buna yönelik tüm sorunlar zaten TBMM’nin 600 kişilik üyesi ile genel kurulunun işleri arasında yer alıyor. Bu komisyon, tüm demokratikleşme dertlerimizin devası olarak algılanmamalı; ona böyle bir misyon biçilmemeli. Ayrıca komisyonun, çatışma çözümüne ve buna bağlı yeni gündemlere odaklanarak çalışmama ve daha büyük sorunların altında kalarak odaklanması gereken meseleden uzaklaşması ihtimali gözden uzak tutulmamalı.
Tarihi önemdeki bir faaliyet söz konusu. 50 senelik çatışmalı dönemin sona ermesi Türkiye’nin en önemli gündemi. Hem son dönemde çatışmanın iç sınırlardan çıkması sebebiyle hem de hak ve özgürlüklerle ilgili yaygın mağduriyetler dolayısıyla bu meselenin önemi maalesef sıklıkla idrak edilemeyebiliyor.
Oysa barış, bir ihtiyaç. Hem de temel bir ihtiyaç. Ona demokratikleşme dahil diğer sorunların çözümü açısından “yeter koşul” değilse de “gerek koşul” olduğunu bilerek bakmak gerek. Tam da bu çerçeve içinden, komisyonda yer alan partilerin “nokta atışı” sorun ve çözüm önerilerini gündeme getirmeleri gerekiyor. Üstelik cesurca.
Öcalan’ın 27 Şubat’ta okunan metninde, örgütün kendini feshi net biçimde ifade edildikten sonra, uluslararası literatürde DDR (Disarmament, Demobilization, and Reintegration) olarak geçen aşama başlıyor. Türkçeye çevirdiğimizde “Silahsızlanma, Terhis ve Yeniden Entegrasyon” olarak tanımlanan bu adımlar pek de kolay süreçler değil. Meclisteki komisyonun çalışmaları tam da buraya yerleşiyor: Yöntemlerin ve olası sorunların adım adım ve farklı perspektiflerle irdelenip çözüme kavuşturulması, yeniden silahlanma ve şiddetin herhangi bir sebeple yeniden nüksetmesinin önlenmesi açısından önem taşıyor.
Meclis’teki komisyon esasen devlet ve örgüt arasında yürüyen sürecin, Meclis’in katılımıyla meşrulaşması ve toplumsallaşması işlevi açısından oldukça önemli. Henüz daha iki sene evvel oluşmuş bir Meclis olduğunu da düşünürsek çalışmalarda ortaklaşmak, sürecin siyasi meşruiyetini sağlamak açısından tarihi bir anlam taşıyor.
Burada, önemli olan tüm partilerin gerçekten kırmızı çizgileri, geçmiş kabulleri, ezberlenmiş cümleleri bir kenara bırakıp her konuyu rahatça tartışıp gündemleştirebilmeleri. Tam bu sebeple belki de komisyon çalışmalarının kamuya açık olmaması sürecin güvenliği açısından daha sağlıklı olabilir. Kapalı toplantılar, komisyon üyelerinin hem kendi tabanlarını rahatsız etmeme kaygısı hem de risk almaktan çekinmeleri gibi konuşmayı zorlaştıran unsurları bertaraf edecektir.
Neden riskli?
Çatışma çözümünde silahsızlanma, silahlı güçlerin lağvedilmesi ve yeniden entegrasyon aşamaları önemli. İktidar partileri de dahil olmak üzere henüz bu aşamalarla ilgili net olarak herhangi bir siyasi öneri ile karşılaşmadık. Bunun bir sebebi, süreci provokasyondan korumak için gereken mahremiyetle ilgili olabilir. Her halükârda bu aşamalar, üzerinde ciddi çalışmaların yapıldığı, fazlaca önerinin geliştirildiği ve ülke gerçeğine en uygun modelin belirlendiği biçimde yapılandırılmalı ki gerçekten barıştan söz edilebilsin.
Silahsızlanma; isminden de açıkça belli olduğu üzere, örgüt mensuplarının tüm cephanelerinin toplanması ve imha edilmesi anlamına geliyor. Bunun uluslararası gözlem kurulları ile açık yapıldığına veya yine tarafların anlaştıkları bir komisyon tarafından sadece deklarasyonla gerçekleştirilmesine yönelik farklı çatışma çözümü tecrübeleri var. Esasen, bizim çatışma sürecimiz açısından tarafların silahsızlanma ile ilgili anlaşmalarının zor olmadığını, 11 Temmuz tarihli Süleymaniye’deki “silah yakma töreni”, bir nebze gösteriyor. Yine de bu aşama da ciddi ve büyük handikaplara sahip; bunun bilinciyle ve tarafların olası güven sorunlarını tolere edecek biçimde bir yaklaşımla alternatiflerin gündeme alınması gerekiyor.
Terhis ile örgüt mensuplarının sivil hayata geçiş süreci kast ediliyor. Yani örgüt üyeliğini bırakıp sivil hayat içerisine geçecek kişilerin kayıt altına alınması ve uyum aşamaları için hazırlanılması da bu sürecin önemli bir adımını oluşturuyor.
Entegrasyon ise örgüt üyelerinin ve ailelerinin sosyal ve ekonomik anlamda toplumun bir parçası olmasını sağlayacak çalışmaların yapılmasını ifade ediyor. Kalıcı barışın temel unsurlarından birini esasen “topluma yeniden kazandırma” çalışmaları oluşturuyor. Terminolojinin taraflar açısından hassasiyet taşıdığını dahi dikkate alırsak, adlandırmadan kapsamına varana dek çok ciddi ve büyük olasılıkları değerlendirmek gerekiyor.
Dünyadaki çatışma çözümleri arasında, en yakın tarihlilerden biri olan FARC-Kolombiya modeline biraz yakından bakarsak ne demeye çalıştığımı biraz daha izah edebilmem mümkün olacak: Hukuki entegrasyon için terhis olan her örgüt üyesine kimlik kartı verildi ve (insanlığa karşı suç işleyenler hariç) haklarında af uygulandı. Yine Kolombiya’da sivil hayata dönen eski FARC üyelerine ekonomik entegrasyonu sağlayabilmek için iki sene boyunca aylık ücret ödenmesinin yanı sıra bir kereye mahsus olmak üzere kendi işini kurması için hibe verildi. Siyasi entegrasyon için FARC, “Comunes” adıyla yasal bir siyasi partiye dönüştü. Anlaşma gereği, 2018 ve 2022 seçimlerinde Kongre’de kendilerine 10 koltuk (Senato ve Temsilciler Meclisi’nde 5’er olmak üzere) garanti edildi.
Tüm bunlara rağmen, bugün hâlâ Kolombiya’da eski örgüt mensupları ciddi bir ayrımcılıkla karşı karşıya. Ve sivil hayata dönen FARC üyelerinden bugüne dek 400’den fazla kişinin öldürülmesi de sorunun geride kalmasına izin vermiyor.
Türkiye’de de PKK mensuplarının silah bırakmasını takiben hukuki güvencelerinin sağlanmasından hayati risklerinin güvence altına alınmasına; ekonomik destekten sosyal hayata katılımlarını artıracak mekanizmaların kurulmasına, aktif siyasi yaşam içinde yer almalarına olanak tanınmasından ayrımcılık risklerinin azaltılmasına varana dek pek çok yeni “sorunumuz”, daha doğru bir ifadeyle gündemimiz var. Bu ve benzeri durumları ne kadar rahat ve özgürce konuşursak o kadar güçlü bir barışımız olacak.
Barış muhalefetin de sorumluluğu
Burada şu ana dek başta MHP olmak üzere iktidar ortaklarının ve bürokrasinin planlarına göre ilerleyen süreç, artık Meclis’e emanet. Barışın toplumsallaşması ve herkesin ortak kazanımı olması için tarihi bir fırsat bu. Ve tam da bu tarihi aşamada Meclis’teki siyasi partiler eğer “İktidar partileri öneri getirsin, bakarız” seviyesinden çıkıp siyaset yapmaya başlamazlarsa sorumluluktan kaçmış olurlar. Bunu yapacak olursa, muhalefet sadece sorumluluktan değil umuttan da kaçmış olur. Zira bugün 50 senelik bir çatışmanın kalıcı barış ile nihayetlendirilmesinde aktif siyaset yürütemeyen siyasi partiler, gelecek seçimde seçmen karşısına, sorumluluk ellerinde iken dahi siyaset yapmayı ve icraatı reddetmiş olarak çıkacak. Eğer üzerlerindeki tarihi sorumluluğun bilincinde hareket edecek olurlarsa, bu onların da başarısı olacak.
Elbette demokratik hakların gerilemesi, özgürlüklerin sınırlandırılması, yargının araçsallaştırılması ve daha pek çok akut sorun, küçümsenebilir nitelikte değil. Fakat her durumda PKK ile yürütülen barış sürecinin tekil ve diğer siyasi meselelerin gölgesinden azade biçimde çözüme kavuşturulması Meclis’in en büyük görevi.
Meclisteki çalışmalar, bugün devam eden sürecin geçmiş tecrübelerin aksine “mutlu son” ile nihayetlenmesini sağlayabilir. Kosinski’nin kült romanında yazdığı gibi, yanlış adımlar hareketimizi yavaşlatıyor.
Meclis mümkün olduğunca isabetli davranmak zorunda. Yavaşlamış ve geç kalmış bir çözümün arefesindeyiz. Ülkenin en önemli sorununu geride bırakmanın erişilebilir bir hedefi ifade ettiği anda bu sorumluluğu taşımak veya taşımamak arasındaki kaçınılmaz tercih, tüm siyasi aktörleri bekliyor.
Önümüzdeki dönemin siyasetinde sözün sahibi bu sorumluluğu taşıyanlar olacak.
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.04.2025
6.04.2025
1.04.2025
15.03.2025
2.03.2025
31.03.2024
25.03.2024
1.02.2024
27.12.2021
15.04.2021