Güldalı COŞKUN
Eğitim sistemi kötü, iyi sonuç elde edilemiyor, diyoruz. Biraz da meseleyi trafik kazalarındaki gibi, trafik canavarına yüklüyormuşuz gibi geliyor. Sistem mükemmel dahi olsa, onu uygulayacak olan insandır nihayetinde. Giderseniz dünyada en iyiye yakın modellerden üç beş tanesini alır, her birinin eksik görünen yanını diğeriyle ikame eder ve ortaya kusursuza yakın bir model çıkarabilirsiniz.
Öyleyse, geriye kalan insan faktörü oluyor. Öğretmenlik mesleği, önemli bir meslek ve sadece alınan puan türü olmamalı tercih nedeni. Bu işe aday insanların, çok temel olan ve tüm ortak aklın uzlaştığı, diğer tabiriyle evrensel bir takım değerleri taşıyor olması elzemdir. İşini iyi yapmak ve bunun için çaba göstermek bazı etik kurallar sayesinde olur. Eğitim fakültelerinde bu kuralların verildiği muhakkak ancak bunları uygulamak için de bir robottan daha fazlası gerekiyor.
Yani iş dönüyor dolaşıyor, ilk çağlardan beri çeşitli filozofların da anlamaya-anlatmaya çalıştığı erdem-ahlâk gibi keskin çizgilerle sunulamayacak bir konuya. Ahlâk, deyince aklıma ilk gelen Platon ve onun anlayışı oluyor. Belki de en sade ve en insancıl tarifi yapmasındandır.
Çok basite indirgiyor ve mutluluğun ahlâkla ve bunu sağlamanın yolunu da, iyi olma, iyiye ulaşma çabası diye izah ediyor. Devlet ahlakından ise söz ederken adaletli olmanın da yine mutluluğu getireceğini söylüyor. Hele erdemi “ruhun düzeni” diye tanımlıyor ki, anladığım sağlıklı ve ne istediğini bilen, kendisiyle yabancılaşmamış, iç sesinin uyarılarına sağırlaşmayan ve hani yanlış yaptığımızda ince kesikler gibi tuhaf bir sızının can yakıcı hissinden oluşan otomatik bir düzen.
İşte bu düzeni kaybeden insanın erdemli-ahlaklı davranması zorlaşabilir; ancak yaşamın temeline acıdan sakınmayı ve mutlu olmayı koyan Epikurosculuk da “komşun farkına vardığında utanacağın bir şey yapma” diyerek bir ölçü getirdiği, mutlu olmak için erdemli olmanın basit bir sınırını çizerken, bunun komşu görmediği sürece istediğimi yaparım gibi bir sınıra çekilmesi de muhtemeldir.
Derken; dinler bu noktada devreye giriyor ve tek tanrılı veya çok tanrılı olsun, bir otorite ile ahlakın sınırını çiziyor. İlerleyen zamanlar ve değişime uğrayan dinler, farklı inanç ve toplumlar kendi ahlâk kurallarını oluşturuyor.
Pozitif bilimler gibi anlatabilmek ve formüle etmek mümkün değil. Felsefe dahi bu konuda yeterince açıklayıcı olamıyor. Bilgisi olanın erdemli olacağını söyler filozoflar. Evet de bilgi nedir ya da hangi bilgi? Atomu parçalarına ayıran bilgi, ışık hızını hesaplayan bilgi, tıp, geometri, matematik, dil ve dahi tarih; bunların tümü sonradan öğrenilen, öğretilebilinen bir bilgi.
Evet, eğitimden, sistemden ve öğretmenden bahsederken ahlâk-erdem gibi, sosyal ilişkilerde düzenin inşasında yazılı kurallardan daha fazla yer tutan bu kavramları yok saymak mümkün değil.
Buradaki ahlak, asgari temel “iyiyi” ifade etmek amaçlı, yoksa önyargınıza binaen, ahlakçılık gibi bir derdim yok ve notunu verirken kılı kırk yaran, dersi öğretemediğinde maaşından vazgeçebilen, bilinçaltında veya üstünde ayrımcılığın hiçbir çeşidini barındırmayan, okulun akan musluğundan sorumluluk duyup, rahatsız olan (bir çok okulda karşılaştığım bozuk musluklardan dolayı) “komşusu görmese de” yaptığı hatalara karşı, kendisinin gözlerini bağlamayan ve bütün bunları da mühim bir iş yapıyormuş havasında sunmayan öğretmenlerle ancak, Platon’un ideal ‘mutlu toplumuna’ doğru bir yol alınabilir.
Toplumdan topluma değişse de, ortak noktaların çok daha fazla olduğu, evrensel bir ahlaka ulaşmak hiç de zor olmaz. İslam özelinde değinecek olursak, kul hakkı gibi bir terim var ki, tek başına çok şeyi tanımlayabilir. Tabii maalesef, çoğu kez maddi haklar olarak anlaşıldığından, bağlamından kopmuş olduğu için ahlâkın İslam coğrafyasında da iyi durumda olduğu söylenemez. Pek ala, ötekileştirilir, yalan söylenir, maddi-manevi hak gaspı yapılır ve bunların tümüne de kılıf bulunabilir.
Ahlâk-erdem gibi kavramlar nedir ve nasıl verilir, içselleştirilip de örneğin beyaz kâğıdın ahlâk, bilginin ona yazılan yazı olduğu gibi bir teşbihle, hayata-çocuklara nasıl aktarılabilir. Ölçü, sınır ne. Sistemin merkezine insanı, insanın içine irfanı (kendini bilmeyi), irfanın yanına bilgiyi koyabilecek öğretmenlerle çözülebilecek bir yaradır, eğitimdeki arızalar. İşte kafa yorulması gereken de; nasıl, nasıl, nasıl?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.06.2018
3.02.2018
27.05.2018
21.05.2018
14.05.2018
29.04.2018
23.04.2018
15.04.2018
9.02.2018
2.02.2018