Güldalı COŞKUN
“Üniversitelerimizde, bilim üretiliyor, dünya çapında bilimsel makalelere imza atılıyor, ülkenin ilerleyip kalkınması için yapılan hararetli tartışmaların yapıldığı salonlarda oturacak yer bulamıyoruz” diye yazacak günler hayal değil. Önce bunu istememiz, sonra eksiklerin tespiti ve yöntem belirlememiz yeterli.
Ancak öyle bir temel engel var ki, orası aşılsa su yatağını bulacak.
Farklı siyasi görüşlerin, birbirlerine karşı tahammül edememesi nedeniyle, genel bakıştan sıyrılıp spesifik bir konu hakkında bile iletişim kurulamıyor. Bu durumda, sorunlarımızı çözecek ortak bir platform dahi yaratamıyoruz.
Aslında, sancılı da olsa en azından şimdi üniversitelerde farklı fikirlerin çatışmasından söz edebiliyoruz. Üniversiteler darbe ortamının oluşturulmasında en önemli aktörlerden biri olarak yıllarca kullanıldı. İdeolojik kamplara ayırdıkları gençleri, sıcak çatışmalara yönlendirdiler. Bu bir fikir çatışması değildi o dönemlerde. Şimdi de maalesef aynı yönteme başvuran, bazı odaklar mevcut. En acısı da bunları destekleyen birtakım hocaların olması.
Yine de geçmişten doğru dersler çıkaranlar sayesinde, bu çatışmalar dizginlenebiliyor. Fakat üzücü olan, bu gençleri kışkırtanların her seferinde buharlaşmayı başarırken, gençlerin geleceğinin tırpanlanması oluyor.
Çünkü sosyal bilimlerle uğraşan hocalar, sosyolojiden siyasete kadar hiçbir alana bilimsel bakamıyor ve subjektif bakışlarını yansıtıyorlar. Genç çocuklar için çoğu idol olan bu şahıslar, ülkeye nasıl katkı sunarım diye düşünmek yerine, nasıl sorun yaratır ve bundan beslenirim derdindeler.
Boğaziçi Üniversitesinde, Afrin şehitleri için lokum dağıtılan standları devirip kavga çıkaran çocukların aileleri arasında kaybettikleri bir yakını için dua edilmemiş ev var mıdır; sanmıyorum. Çünkü bu aynı zamanda bir kültür.
Hatta, bazı illerde sokaklarda lokma dağıtılır ve gelen geçen bu lokmadan tadar. Üniversiteli bazı gençlerin, bunu yaşamak istemesi de istememesi de doğal. Doğal olmayan, birbirlerine dayatmada bulunmaları.
Fakat nedense kendini demokrat diye tanımlayanlar, bu saldırıyı yapan gençleri suçlamak yerine, gençlerin gözaltına alınmasını eleştirdi. Ortada fiili bir saldırı varsa, kimsenin bir ayrıcalığı yok. Çocukları bunu yapmaya kışkırtmak yerine, en azından “siz de kendi fikrinize uygun eylem yapın” demek varken hâla bir sosyoloji profesörü, lokum dağıtan gençleri “savaş yanlışı” olarak takdim edip, dolaylı olarak saldırıyı hak ettiklerini söyleyebiliyor.
Bunu da demokrasi olarak lanse ediyor. İşte böyle hocaların olduğu üniversitelerde sadece kavga çıkar, kaos çıkar ama demokrasi çıkmaz. Hocalar böyle olur da bunları takip edenler durur mu! Hiç utanmadan, “kalitesiz taife” diye yaftalayabilir lokum dağıtan çocukları.
Kendisi kaliteli! En güzel fikir, yaşam tarzı onun! Gerisini beğenmediği için kalitesiz oluyor ona göre. Soruşturma başlatılmasını, sadece fikrini söyleyenlere karşı olunca eleştirelim. Ancak kim ve hangi hakla, lokum dağıtılan standa gidip onlara karşı şiddet uygulayabilir ki. Geçmiş yıllarda da çatışmalar böyle başlamıyor muydu?
Devletin, fikir çatışma alanları dışında kesinlikle görevini yapmasının, üniversitede çocuğu olan ve sadece bir konuda fikrini söylediği için bıçakla saldırılan bir çocuğun annesi olarak elzem olduğunu düşünüyorum. Kimsenin kimseye, baskı ve şiddetle dayatma yapmaya hakkı yok.
Yıllardır, üniversiteleri kan gölüne çeviren bu zihniyet, demokrasi ve fikir özgürlüğünü kılıf yaparak, kişisel tatminlerini çocuklarımız üzerinden sağlamaya çalışıyor. Üniversitelerde bilim yerine, kin ve nefret aşılanıyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.06.2018
3.02.2018
27.05.2018
21.05.2018
14.05.2018
29.04.2018
23.04.2018
15.04.2018
9.02.2018
2.02.2018