Güldalı COŞKUN
Avusturya Parlamentosu, Türkiye'ye yönelik silah ambargosu kararı aldı. Kararda, "darbe girişiminin ardından muhaliflere yönelik operasyonlar, memuriyetten toplu uzaklaştırmalar ve askeri operasyonlarda sivillerin hayatını kaybetmesi" gerekçe gösterildi.
Savunma Bakanı Fikri Işık; bu kararı kınadığını ve bunun kendi silah teknolojimizi geliştirmemizde bize ciddi motivasyon sağlayacağını söyledi. Avusturya'dan alınan silahların ikamesi, oldukça kolay olacak. Fakat, bir tavsiye niteliğinde olan bu karar, oradaki silah tüccarlarını da mutlaka ilgilendirecektir.
Avrupa Parlamentosu da AB ile sürdürülen müzakerelerin dondurulmasını tavsiye etti. Gerekçeleri de yukarıdakine benzer gerekçeler. Bu kararın da hukuki bir boyutu bulunmamakta. Çünkü, müzakerelerin durdurulma kararını, sadece AB liderleri alabiliyor. Bunun da öyle kolay alınacak bir karar olmadığı, Türkiye'yi tamamen kaybetmenin, onların işine gelmediğini biliyoruz.
Türkiye'nin onlar için stratejik ve ekonomik açılardan önemli olmasının dışında, son zamanlarda, başka bir önemi daha ortaya çıkmaya başladı. Kendi iç siyasetlerindeki, tıkanmışlık, hoşnutsuzluk, gittikçe aşırı sağın yükselmesine karşın, Türkiye üzerinden bir güç gösterisi yapılıyor. İçeride prim yapmak isteyen Türkiye'ye çatıyor.
Garip ve bilinçli bir şekilde bir potansiyel düşman algısı yaratıp, halklarını konsolide etmeye çalışıyorlar. Avusturya'daki silah ambargosu kararının tüm partilerin ortak kararı olması, oranın halkının da müzmin Türkiye-İslam düşmanlığının ortak yanları olduğunu gösteriyor. Zaten, en başından beri, etnik ve kültürel nedenlerle Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olan bir ülke Avusturya.
Aslında değinmek istediğim, son zamanlarda Batı ülkelerinde yaşanan tutarsızlık ve çifte standardın artık saklanamaz boyutta olması. Mısır'da darbe olur, üç maymunu oynarlar; Suriye'de 600 binden fazla insan katledilir, görmezler; 7 milyondan fazla mülteciden, kimi balıklara yem olur, kimi onların tellerinin dikenine, kimi de muhabirinin çelmesine takılır. Yine de hiç bir şey yokmuş gibi davranırlar.
Ekonomilerinin bozulmasıyla, o “hümanist ve demokrat” adamların birden ırkçı ve ötekileştirici damarları ortaya çıkıverdi. Hemen hemen tümünde artan milliyetçilik ve yabancı düşmanlığı ve aşırı sağ partilerin yükselişi göze çarpmakta. En küçük bir terör saldırısında, aşırı sert tedbirler alanların, Türkiye'ye gelince ahkâm kesmeleri de, kendilerini çok müstesna bir yerde gördüklerinin delili olsa gerek.
Ayrıca; tuhaf bir bakış açısı gelişti. Bu at gözlüğü ile bakmanın da ötesinde bir açı. Bir gözünü yummak gibi. Askeri operasyonlarda siviller ölüyor derken, 15 Temmuz'daki FETÖ'cü asker ve pilotların, kendi halkını nasıl vurduğunu, meclisi bombaladıklarını yok sayıyorlar. Hendekçilerle FETÖ işbirliğini görmüyorlar.
TSK, emniyet, yargı, üniversiteler ve çeşitli kamu kurumlarındaki bu yapılanmayı hafife alıyor ve Türkiye'nin güvenlik tedbirlerini eleştiriyorlar. Bu hastalık, içerideki uzantılarında da nüksediyor.
Kurulan cümlelerde bir “15 Temmuz darbe kalkışması” geçiyor ama geri kalanıyla, aslında böyle bir darbe atağına inanmadıklarını okuyabiliyorsunuz. Aslında FETÖ'nün nasıl bir yapılanma olduğunu anlamış olsalar, belki de bizdeki uygulamalara hak vereceklerdir belki de!
Aynı cümlede hem darbe olasılığından bahsedip hem de akabindeki uygulamaları eleştirmek, katili tespit edip “yakalamayın” demek olmuyor mu! Elbette, adeta devlet içinde devlet olmuş ve hiyerarşik bir düzen kurmuş bu örgütün elemanlarını deşifre etmek hiç de kolay değil. Hatalar da olabilir.
Asıl şaşırtıcı olan, darbe girişiminde kendilerinin takındığı tavır, zoraki kabız kınamalar, hafife almalar ve aba altından sopa göstermeler değil mi! Bir süredir, kibirli parmaklarını, genelde Türkiye, özelde Erdoğan'a sallamaları geri teper. Çünkü, bu halk ilk defa kendini değerli hissettiren liderlerinin, canı pahasına arkasında durabileceğini 15 Temmuz'da yeterince ispatladı.
Terör örgütlerini direkt ya da dolaylı destekleyerek, fazlasıyla antipati topladıklarının farkında bile değiller. Müzakereleri başlatan ve hızlandıran da bu Erdoğan'dı. Son derece iyi niyet ve coşkuyla sahiplenildi AB'ye girme isteği. Ne var ki, ipe un sermeler, çifte standart ve ayrımcılık derken, Arap Baharları ile bozulan büyü; Gezi ve sonrası.
Sanıyorum Batı, Müslüman kimlikli bir demokrasiden korktu. Kendi kontrollerindeki bir diktayı, Müslüman bir demokrata tercih ederler.
Çünkü tersi, bütün tezlerinin çökmesine neden olur. Medeniyetler çatışması, hafife alınacak bir konu değil.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.06.2018
3.02.2018
27.05.2018
21.05.2018
14.05.2018
29.04.2018
23.04.2018
15.04.2018
9.02.2018
2.02.2018