Hakan AKSAY
İleri gidiyor artık.
Gerçekten de bu kadarı fazla!
Sen şimdi profesörsün, çok kitap okudun, 8-10 lisan biliyorsun diye herkesle alay etmeye ne hakkın var ya?
Yani herkesle alay et istersen tabii de...
Haddini bil!
İnsan koskoca Cumhurbaşkanı’nı öyle ulu orta eleştirir mi canım?
Hem de kaç defa!..
* * *

Profesör İlber Ortaylı’dan söz ediyorum.
Son zamanlarda “yandaş saflarda” bir dalgalanma oldu.
Bir taraftan Reis’i diline dolayan bir adama haddini bildirmek ve yukarıdan “aferin” almak istiyorlar...
Diğer taraftan ödleri kopuyor: Ee, Ortaylı bu! Tek cümlede adamı yere serebilir! Sonra hem karizmayı çizdirirsin, hem de “beceremedin” diye yukarıdan fırça yersin...
Ama dikkatle izleyelim bu süreci. Mutlaka enteresan sahneler yaşanacak.
Zaten son zamanlarda yandaş basında çok ürkek ve utangaç eleştiriler, daha doğrusu “dokundurmalar” yapılıyor Ortaylı’ya.
Galiba amaçlardan biri de şu: Ben aniden sivrilip tek başıma kalmayayım, öteki yandaşlar da “sorumlu” davransın, hep birlikte çullanalım Profesör’ün üzerine!
* * *
Ne var ki bunlar çok cılız çabalar.
Onlar dertlerini ağızlarında gevelerken Ortaylı saniyesinde elinin tersiyle deviriyor, mesela, üzerinde aylardır çalışılan devasa bir “proje”yi.
Yeni Şafak’ın “bombası”nı (“İnönü, Atatürk’ü zehirlemiş”) tartışmıyor bile:
“Ciddiye almayın, deli saçması bunlar!”
Başkası dese höt zöt yaparlar, ama Ortaylı’nın toplumda büyük ağırlığı var.
“Tarih” deyince ilk akla gelen, neredeyse “her şeyi bilmenin simgesi” olan bir adam var karşılarında.
Ve insanlar bu “çok bilmiş”, bazen de acımasızca herkesi (halk da dâhil) köşeye sıkıştıran insanı seviyor, sempatik buluyor.
Ortaylı caps’leri boşuna popüler olmadı.
* * *
Ortaylı’yı on yılı aşkındır tanıyorum. Onunla her görüşme benim için yalnızca öğretici değil, eğlenceli de.
Bir kere son derece kendine özgü bir adam. Kimseye benzeme derdi ve özgüven yetersizliği yok.
Lafını hiç sakınmaz. Elbette o Tanrı değil, dediğini beğenmeme hakkına sahipsiniz. Ama o diplomatlık yapacağım, lafı eğip bükeceğim diye uğraşmaz.
Bir de şu var: Sanırım son yıllarca bazı şeylerden iyice bıktı. En çok da hiç okuyup araştırmadan bilgiçlik yapmaya, kendini önemli göstermeye, bilmediği konularda konuşup tartışmaya meraklı insanlardan.
Onlara bazen kızıyor, bazen bildiklerine mizahı da iliştirerek ironik yorumlar yapıyor, bazen “ya sabır” çekiyor...
“Boş laf bunlar!”: Hocamızın sıkça seslendirdiği cümlelerden biri bu.
Galiba 2005-2012 yıllarında Topkapı Sarayı Müzesi’nde yöneticilik yaparken devleti “yakinen” tanıdı. Sonraki dönemde (aynı zamanda AKP’nin saldırgan politikalarının yoğunlaştığı ve bir de bunlara “tarihî temel”, “Osmanlı’dan kaynak” arandığı yıllarda) Ortaylı sık sık iktidarın hoşuna gitmeyen şeyler söyler oldu.
* * *
3 çocuk: “Başbakan belki doğruyu söylüyor olabilir, ancak her doğru yapılmaz. Hükümet Türkiye’nin nüfusunu yenilemek anlamında alaturka düşünceye sahip. Nüfus ile ilgili açıklama yapacak olanların jinekolog ve demograflarla aynı masada oturup konuşması gerekir. Bugün İsrail ve ABD’de doğum oranı hızlı değil, ama büyük ülke bunlar.”
Gezi Parkı: “Avrupalıların, çok az bilgi sahibi oldukları Türkiye ve geçmişi hakkında karar vermeleri yeteri kadar ürkütücüdür. Ancak daha da korkuncu, Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi tarihini çok az bilmesidir. Sevilen bir parkın yerine Osmanlı kışlası inşa etmek istiyor. Bunu da tarihe sahip çıkmak olarak adlandırıyor. O zaman Dolmabahçe Saray Tiyatrosu’nu ve Swiss Otel’in yerine eski oryantal kıraathaneyi de inşa ettirsin.”
İstanbul’a 3. köprü: “Bence Yavuz Sultan Selim ismi köprüye uygun değil. Şu hoşuma gitmiyor bu hükümette: ‘Biz biliriz!’ Siz bilmezsiniz! Siz açıklamak zorundasınız. Para gökten zembille yağmıyor.”
Paralel: “Paralel falan, olmaz böyle şeyler, çocuk bile inanmaz. Osmanlı’da da yoktu. Yandaşları kullanırsınız, uzlaşmazlık başlayınca çekişirsiniz.”
Vahdettin Köşkü'nün restorasyonu: "Beni rahatsız etti, maalesef. Cumhurbaşkanı yanlış enformasyonla serzenişte bulundu. Ben Topkapı Sarayı eski müdürü olarak kendisini karşıladım. Kürsüye çıkınca adam çattı. Bu hataydı. Sadece duruş olarak değil, bilgi olarak da yanlış. Restorasyon çok kötüydü. Reis-i cumhurla işim yok benim. Onun da benimle olmaması lazım.”
Danışmanlar: “Cumhurbaşkanı’nın 150 tane danışmanı var, bir tanesi bir şey bilmiyor.”
Başkanlık rejimi: “Ne başkanlığı kardeşim ya? Burası Uruguay mı? Bizde başkanlık sistemi olmaz. Canı başkan olmak istiyor, olsun; ama Türkiye o sistemi kaldırmaz. Çöker o sistem, daha çok çatışmayı artırır sadece.”
Hitler Almanya’sıyla benzerlik: “1933’te Almanya’daki insanlar ne yaptı sanıyorsunuz? Hitler tarihin en korkunç totalitarizmiyle iktidara geliyor ve hep destek görüyor. Ne zamana kadar? Karşısındakiler birleşene kadar.”
* * *
Yenilir yutulur sözler değil, haksız mıyım?
Yandaşlar da yutamıyorlar, ama yüksek sesle karşı çıkmayı da henüz beceremiyorlar.
Geçen gün A Haber’deki bir programda AKP’li Burhan Kuzu, Reis’inin başkanlık planını alaycı bir yüz ifadesi ve jestle “Ne başkanlığı kardeşim ya?” diye küçümseyen Ortaylı’ya karşı - içerikle ilgili fazla derinlere girmeden - bir şeyler demeye çalıştı. Ancak şunu söyleyebildi:
“İlber Hoca özünde iyi bir insan. Ben bir kanaldaki canlı yayında uyur halini çok sevdim. O hali çok hoş. Dolu bir insan, hakkını teslim edelim. Ama alay ederek konuşmak bir bilim adamına yakışmaz. Başkanlık modelini alıp yayıla yayıla anlatmasını kınıyorum. Ama uyku halini sevdim, öyle devam etsin.”
Bir AKP klasiği: O uyusun, bu uyusun! “Uyanıklar” ortalığı toparlasın!
Sanırım Erdoğan’ın Ortaylı’ya karşı henüz tam anlamıyla dışa vuramadığı tepkisinin önemli bir nedeni de, onun adının bir ara“Cumhurbaşkanı adayı” olarak dolaşıma girmesi. Elbette affedilecek şey değil bu!
Sanal dünya, gerçek hayatta olmadığı kadar yoğun bir “Erdoğan-Ortaylı rekabeti” ve bununla ilgili yorum ve şakalarla dolu.
Bazılarının, bu iki önemli adam arasındaki “mücadele” ile ilgili dile getirdiği öneri de çok ilginç:
“Erdoğan’la Ortaylı canlı yayına çıkıp kozlarını paylaşsınlar! Bakalım kim kimi alt edecek...”
Benim bir tahminim var ama...
Siz ne dersiniz, canlı yayında kapışsalar kim üstün gelir?..
@AksayHakan
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025