Hakan AKSAY
Taksim Meydanı bana komşu sayılır.
Ara sıra üzerinden, bazen de kenarından kıyısından geçerim.
Meydanda ve Gezi Parkı’nda yürüyüş yaptığım da olur.
Zaman zaman da onu gören bir yerde kahve içerim, sürekli konukları arasında üç iri köpeğin olduğu bir yerde. Köpekler ya sevimli bir ifadeyle kaşınırlar ya da uyurlar, ben de meydanı ve ona aldırmadan sağa sola koşturan insanları izlerim.
Taksim Meydanı’ndan geçip de onu fark etmemek bana garip gelir. Hatta bunu saygısızlık olarak algılarım. En azından sıfır farkındalık…
Taksim Meydanı İstanbul demektir. Taksim Meydanı Türkiye demektir. O bir bakıma ikisinin de merkezi sayılır.
Taksim Meydanı ülkemiz tarihinin kısa bir özetidir.
* * *
Bir süredir meydanda gezmemiştim. Dün öğle saatlerinde Taksim Meydanı’na girdim…
Taksim Meydanı’na girdim deyince şimdi bir durdum…
Yakın zamana kadar bu o kadar kolay değildi.
Meydan haftalar boyu “kelepçeliydi”.
Polis barikatları meydanı kuşatmıştı. Aslında her biri sınırlı bir engel olan portatif metal barikatlar, birbirlerine bağlanıyor ve yüzlerce metre uzunluğunda koskoca yasaklara dönüşüyordu.
“Kara günlerde” tam bir çember olup meydanı kapatıyorlardı. “Gri günlerde” bu çember arasında birkaç geçiş deliği bırakıyorlardı. Meydana geçmeniz ve gitmeniz gereken yere ulaşmanız için bu labirentin içindeki özgürlük kabarcıklarını bulmanız gerekiyordu.
Malum, başta 1 Mayıs bayramı olmak üzere muhalif kokulu bütün günlerde Taksim Meydanı “etkisiz” hale getiriliyordu.
Ve 19 Mart’la başlayan yeni tarihsel dönemimizde ilk işlerden biri meydanın kelepçelenmesi olmuştu. Biz de o geçiş noktalarını öğrenmiş ve söylenerek de olsa yolumuzun uzatılmasına boyun eğmiştik.
O günlerde İBB’nin kameralarıyla İstanbul’un bir dizi yerini 7/24 izlemenize imkân veren sitesinden izlemiştim meydanı defalarca ve hüzünle:
Ama dün bir de baktım…
Taksim Meydanı “adli kontrol ve yurtdışına çıkış yasağı şartı ile” serbest bırakılmıştı.
Meydana istediğiniz yerden girebiliyordunuz, düşünebiliyor musunuz resmî hoşgörü düzeyini?
Bu özgürlük, moralimi yükseltmeye yetti.
Taksim Meydanı’na selam verdim. Biraz da etrafta kimsenin olmamasından cesaret alarak onunla konuşmaya başladım.
“Nasılsın ey Taksim Meydanı? Yine neler yaşatıyorlar sana?”
Cevap gelmedi. Ya da geldi ama ben duyamadım.
* * *
Meydana girip ilerledim, Gezi Parkı’nı yavaş yavaş ve keyfini çıkararak adımladım, Divan ile Hyatt arasındaki koridora uzanan köprüden geçtim.
Oradaki çimlerin kesilmiş olması, biraz da yağışların etkisiyle harika bir koku yayıyordu çevreye. Bu sefer de bu koku pekiştirdi umutlu ruh halimi.
Baharı düşündüm. Burada olmasa da bir yerlerde şu sıralarda mutlaka açmış olan gelincikleri düşündüm. Hiçbir kışın müebbet olmadığını düşündüm.
Arabalar, asfalt ve taş yapılardan oluşan Cumhuriyet Caddesi’ne paralel ama sanki ondan gizli ve sessiz bir doğal hat üzerinden Elmadağ Parkı’na doğru uzandım.
Bu arada Taksim Meydanı ile sohbetim, varsın tek yanlı bir dert yanma gibi olsun, devam ediyordu.
Aynı yoldan Taksim Meydanı’nın yeşilden arındırılmış taş arenasına, 1928’de yapılan görkemli Taksim Cumhuriyet Anıtı’na doğru yöneldim.
Solumda kalan Atatürk Kültür Merkezi, sağımda kalan Taksim Camii ve tam karşımdaki bir zamanların Intercontinental’i, sonrasında Marmara Etap’ı, şimdi de The Marmara Taksim Oteli’ne baktım.
Adı kaç kere değişirse değişsin bu otel bana hep aynı şeyi hatırlatır. Intercontinental ve sular idaresi… Silah sesleri… 34 canı alıp hiç hesap vermeyen 1 mayıs 1977…
Yıllar içinde kaç kez o anılarla ağlamıştım. Şimdi ise yüzümde anlamsızlığa yakın bir gülümseme vardı.
Artık aramızda olmayan epeyce kilolu bir arkadaşımın o gün silah sesleriyle birlikte ne kadar çevik ve hızlı olduğu geldi aklıma.
O ve başka pek çok kişi yok artık. Bense yaşıyorum ve kim bilir kaçıncı kez Taksim Meydanı’nda dolaşıyorum.
“Duyuyor musun ey Taksim Meydanı?”
* * *
“Bu garip gülüşü, bu gözleri hatırlar gibiyim” dedi ulu meydan.
“Ama gerisi çok değişmiş, 1977’deki halinden eser kalmamış.”
Ona hemen itiraz edecek oldum, o tarihte daha 15 yaşındaydım ben.
Taksim Meydanı sesimi bastırdı:
“Seni hatırladım. Hatta ondan bir yıl önce, 1976 1 Mayısı’nda koruma ordusunu yararak işçilerin arasına girmeye çalışırken ne kadar gülünç olduğunu…”
Durdu ve aslında bu “anlamsız gülüşümü” yaklaşık 12 yıl önce de gördüğünü söyledi.
“Evet”, dedim, “Gezi Parkı’nda kaç gün gaz yedik ama bir gün yanımda nedense benimle görüşmek isteyen program yapımcısı bir AK Partili ile bu yoğun gaz bulutunun içinde kalıverince, kendimden çok onun haline odaklandım ve ona güldüm.”
Meydan bana bakmadı bile. O öylesine çok anıya sahne olmuştu ki.
Ta Osmanlı dönemlerinden itibaren.
Hani üzerinde civar semtlere su dağıtmak için kurulan su deposu ile, bu suyu dağıtmak, “taksim etmek” için yapılan maksem (“Taksim Maksemi”) ile kendini bulmaya başladığı zamanlardan bu yana.
Kimisi için ticaret, kimisi için alışveriş, kimisi için eğlence ya da kültürden beslenme, kimisi için diplomasi, kimisi için konaklama…
Herkes bu meydandan ve onu çevreleyen Beyoğlu’ndan yararlanıyor, onlar da cömertlik ve sabır ile sahip olduklarını sunuyorlardı.
Sorsam belki 5-6 yüzyıl öncesinin padişahlarının kendisiyle ilgili kararlarından bahsedebilirdi. Ya da mesela 6-7 Eylül Olayları'nı veya 16 Şubat 1969’daki “Kanlı Pazar”ı anlatırdı…
* * *
Ben son dönemin “kelepçeli” portatif barikatlarını sordum. Söyle dedi:
“Ünlü olmanın bedeli vardır her zaman. Efsane bir kentin merkezi sayılmaya başlarsan, hele bir de anıtlar, resmî törenler… Şımardıkça şımarırsın baştan... Sonra faturalar birer birer gelir önüne. Herkes sana sahip çıkmaya çalışır. En çok da kıskançlıktan yanar canın. Seni bir süreliğine bile olsa başkasına kaptırmaya dayanamayan iktidarlar, ortalık biraz gerildiğinde bile hemen dokunulmaz ilan ederler seni. Barikatlar, yasaklanan metro seferleri, polisler… Sana ayak basabilmek ve bastırmamak için yapılan kavgalar, hatta dökülen kanlar…”
Taksim Meydanı sustu.
Ben de onu daha fazla meşgul etmeye cesaret edemedim.
Usulca vedalaşıp ayrılırken arkamdan seslendiğini duydum:
“Onca yıldır beni tanıyorsun. Bir kez bile yazı yazmadın hakkımda. Oysa Moskova’daki Puşkin Meydanı’nı kaç kez yazdın. Ya da Leningrad/Petersburg’daki Saray Meydanı’nı. Haydi uğurlar olsun!”
İçime oturdu bu sözler. Ondan özür dileyecek kadar sesim bile kalmamıştı.
Onun için bu, biraz da özür yazısıdır o yüce meydandan…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025