Hakan AKSAY
Arkadaşım her zamanki gibi içtiği kahveden arta kalanlarda geleceğini arıyor.
“Şurada yüreğim kabarmış, büyük bir sıkıntı var. Ama bak, şuradan bir güneş doğuyor. Herhalde üç vakte kadar kaderim değişecek…”
Aptal aptal bakıyorum fincanın bulaşık öncesi haline ama şimdi içimden geleni söylesem bana kızar. Mecburen rol yapıyorum:
“Gerçekten de o güneş seni kurtaracak gibi. Hatta şu tepenin arkasında sana bir kısmet var sanki…”
Ciddi miyim diye dikkatle yüzüme bakıyor. Kısa bir tahlil sonrası beni hafif ve dostane bir küfürle cezalandırıyor.
Ben konuyu değiştiriyorum:
“Fallarda sadece kişisel ya da ailesel mutluluklar mu görünür? Memleketin hali sığmaz mı bu fincanlara?”
Yüzü buruşuyor.
“Ona da bakıyorum bazen. Orada da üç vakte kadar bir şeyler görünüyor ama çok karışık, hiç net değil…”
* * *
Üç vakte kadar…
Bu sefer gerçekten de üç vakte kadar bir şeyler epeyce değişecek gibi. Ama nereye doğru, orası belli değil.
Bu sefer arkadaşım bana soruyor:
“Sen ne diyorsun? Sonunda tam dibe vurduk, değil mi? Doğrusu ben bundan daha kötüsünü hatırlamıyorum.”
Masadaki hüznü dağıtmak için Rusların çok sevdiği o kısa diyaloğu anlatmaya karar veriyorum.
“Sen iyimserle kötümserin konuşmasını biliyor musun?”
“Yoo…”
“Kötümser demiş ki:
Her şey o kadar kötü ki, bundan kötüsü olmaz.
İyimser hemen itiraz etmiş:
Niye olmasın? Pekâlâ olabilir.”
Deminkinden bir tık daha sıkı bir küfür sallıyor.

* * *
Üç vakte kadar ne olur bilmiyoruz.
Aslında insan hayatının önemli bir özelliği de bu. Her şey mükemmel de olsa bir gün aniden başına bir şey gelebilir. Ağır bir hastalık, kaza, hatta ölüm...
Çok yakın bir arkadaşım açık kalp ameliyatı olduktan birkaç gün sonra bana şöyle dedi:
“İlk defa bu kadar büyük bir olay geçti başımdan. Sanırım hâlâ onun şaşkınlığını yaşıyorum.”
Aklından ve yüreğinden geçenleri merak ettiğim için sordum:
“Bu ameliyattan sonra insanlar hayatın değerini daha iyi anlar ve yeni kararlar alır diyorlar...”
Gülümseyerek cevap verdi, yani vermedi:
“Bakalım ben ne kararlar alacağım...”
Acaba ne kararlar alacak?
Robin Sharma'nın ünlü kitabında “Ferrari’sini satan” başarılı ve karizmatik avukat Julian Mantle, geçirdiği kalp krizinden sonra Hindistan’da ne aramış ve ne bulmuştu? Himalayalar’da yaşayan Sivana bilgelerinden neler öğrenmişti?
“Mutluluğun sırrı basittir: Gerçekten yapmayı sevdiğiniz şeyi bulun ve sonra bütün enerjinizi onu gerçekleştirmek için harcayın” cümlesinin anlamı nedir?
* * *
Ne diyordu Arthur Schopenhauer:
“Sıradan insan, hayatının mutluluğunu kendi dışındaki şeylere, mala mülke, şana şöhrete, kadın ve çocuklara, dostlara, cemiyete ve benzerine bağlar; dolayısıyla bunları kaybettiği yahut hayal kırıklığına uğratıcı bulduğu zaman, mutluluğunun temeli çöker. Bir başka deyişle, onun çekim merkezi kendi dışındadır.”
Dünyanın en önemli yönetmenlerinden Akira Kurosawa'nın şimdi pek hatırlanmayan bir filmi olan İkiru (Yaşamak, 1952), Tokyo’da yaşayan ve 30 yıldır aynı işleri yapan bir devlet memurunun, mide kanserine yakalandığını öğrenince hayatını baştan aşağı sorgulayıp değiştirmesini anlatır.
Filmin kahramanı Kanji Watanabe, hep aynı soruya cevap aramaktadır:
“Altı ay ömrünüzün kaldığını öğrenseydiniz, ne yapardınız?..”
* * *
Altı ay ömrü kalan insan zamanını ağlayıp sızlayarak geçirmeyecek kadar kendini toparlayabilirse bir dizi ilginç karar alabilir.
Belki kalan zamanı gezerek, eğlenerek değerlendirmek gibi…
Ve bu arada söylemekte nedense çok cimri davrandığımız sevgi sözcüklerini ömrün sonunda çekinmeden kullanmak gibi...
Sadece sevgi değil, gurur ve kibir nedeniyle gereksiz yere tasarruf edilen özür sözcüklerini de…
Peki, gidiş “üç vakte kadar” bir iktidarın sonuna, örneğin, son altı ayına işaret ediyorsa?..
Kahve falları mı dersiniz, yapay zekâ mı… Bunu bilincine varabilse iktidar sahipleri…
Ne yaparlar sizce?
Muhaliflerine ve kendisine karşı çıkan gençlere, kadınlara, yoksul insanlara karşı daha da acımasız davranmayı mı seçer?
Yoksa “üç vakte kadar” nasılsa yol bitmek üzere diyerek sevgi, merhamet, vicdan, adalet ve özür gibi kavramları mı koyar masaya?
Zaten kalan altı ay… Zorlasan ne olacak!
Türkiye altı defa gidip yedi defa gelen Demirel’i ve benzerlerini gördü.
Bunlar vakti zamanı gelince şapkalarını alıp vedalaştılar.
Vedayı, gitmeyi, hayatın akışını reddedenler için, onların isteklerinden ve hayallerinden daha önemli şeyler olduğunu hatırlatmayı bir kez daha deneyelim.
Hayatta her şeyin bir sonu vardır.
Kabul etseniz de etmeseniz de…
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025