Hakan AKSAY
Her gün, her gün...
Her Allah’ın günü...
Bazen neredeyse her an...
Bütün gazetelerde...
Gazetelerin neredeyse bütün sayfalarında...
Özellikle de televizyonlarda...
Bazen aynı zamanda bütün kanallarda...
O da yetmedi; evde, iş yerinde, okulda, restoranda, kahvede, stadyumda, otobüste, sokakta...
Arkadaşlar arasındaki söyleşilerde...
Akraba sohbetlerinde...
Tesadüfi tanışmalarda...
Her yerde, her zaman:
Erdoğan, Erdoğan, Erdoğan!..
Kimisi seviyor onu, hatta tapıyor...
Kimisi hiç sevmiyor, dahası ölümüne nefret ediyor.
Ama kimse “ona karşı boş değil”.
Böylesine bir duygu, dikkat, gündem odağı...
Hep Erdoğan.
Onunla uyanıp onunla soluk alıp onunla uykuya dalıyor gibiyiz.
* * *
Bu kadarı anormal değil mi?
Bir cumhurbaşkanı nedir?
Alt tarafı bir cumhurbaşkanıdır.
Birini seçtik, bir süre için o makamda bulunsun diye iş sözleşmesi yaptık, bir anlamda emeğini kiraladık, ücretini veriyoruz.
Olağan şartlarda o süre dolana kadar hizmet edecek.
Sonra bırakacak.
Böyle bir üst düzey memur işte.
O kendi işini yapacak...
Biz de kendi işimizi.
Her gün neden onu düşünmek, konuşmak zorundayız?
Bütün ülkelerde böyle mi sanıyorsunuz?
Günler boyunca liderini konuşmayan, gazetelerde ve televizyonlarda görmeyen ülkelerin halkları sizce çok mu eksik kalıyor?
Çok mu mutsuz oluyorlar?
Peki, biz çok mu mutluyuz?
Ondan böyle sürekli nefret etmek çok usandırıcı, hatta tüketici değil mi?
Onu bunca sevmek de bezdirici olsa gerek; çünkü o tür sevgide epeyce biat, gerginlik ve korku sosu var.
Bu kadar yorulmak şart mı?
Ve bu kadar yormak?
* * *
Erdoğan bu kadar sık ve yoğun gündem olmanın sakıncalarını bilmiyor mu?
Galiba umursamıyor.
Kendini özletmek için kısa süreli aralar vermekten bile çekiniyor; yurtdışına çıkarken bombanın pimini çekip içeri bırakma telaşı, “ortalığın çalkalanmasını” istemesi bu yüzden.
Unutulmaktan, daha doğrusu önemsenmemekten çok korkuyor.
Halka, yandaşlarına, en yakın yardımcılarına bile güvenmiyor.
Diğer taraftan kendini her konuda uzman ve otorite olarak kabul ettirmeyi çabalıyor.
Heykel ve filmden, uçak ve bina yapımına kadar bütün alanlarda (“Türkiye’nin 3 G’den 5 G’ye geçmesi” yolunda kısa süre önce kulağına fısıldananları nasıl da meselenin en büyük uzmanı gibi bütün ülkeye anlatmıştı, hatırlıyor musunuz? Sonra da “Sayın Cumhurbaşkanımız kırılmasın” diye 4,5 G diye bir şey “icat edilmişti”).
Kimin ne tarz yaşaması, nasıl oturup kalkması, kiminle yatması, kaç çocuk doğurması vs. bir dizi yaşamsal konu ondan sorulsun istiyor.
Böylesine uçsuz bucaksız bir “sevgiye”, “hayranlığa”, daha doğrusu sınırsız bir itaate ihtiyacı var.
Nasıl bir yaralı geçmişin sıkıntılı sonuçları bunlar!
Oysa o Türkiye’nin en akıllı, en eğitimli, en yetenekli yurttaşı değil.
Ancak “ortalamanın yükselişi”, bunu kendileri açısından eşsiz bir avantaj, “eğlenceli bir hikâye” ve olası bir “aynen parlama ihtimali” olarak gören kitleleri büyülemiş durumda.
Bunun için Erdoğan’ın kusurları alenen gizlenerek ya da göz ardı edilerek, kendini daha aydın sayıp da yoksul ve dindar kesimlere tepeden bakanlara karşı inadına tabulaştırılıyor.
* * *
Erdoğan’a kayıtsız şartsız biat edenlerin neden sürekli olarak onu yüceltme kaygısıyla yaşadıklarını anlamak – çok kolay olmasa da – mümkün.
Ya karşı cephede olanları?
Bugün ülkemizde milyonlarca insan Erdoğan’dan nefret ederek kızgın ve mutsuz yaşıyor.
Birçoğunun hayatındaki en önemli mesele, Erdoğan.
Sonuçta, sorsan Erdoğan’ı – muhtemelen kendisiyle kıyaslayarak – küçümsemeye, aşağılamaya, değersizleştirmeye hazır çok sayıda insan, onu şaşırtıcı bir biçimde hayatlarının tam merkezine koyuyor.
Erdoğan’a karşı mücadele etmek gerektiğini düşünüyorlar, ancak bu mücadelenin bir türlü beklenen sonucu vermemesinden dolayı öfkelenip kızıyorlar.
Sonuçta kötümser, mutsuz ve umutsuzlar.
Kimi yurtdışına gitme hayali kuruyor...
Kimi “güneyde bir yerlere yerleşerek politikadan uzaklaşma” planı...
Ama yan gözle “Erdoğan her an koltuğunu kaybedebilir” kıpırtısı taşıyan bakışlar fırlatmaktan da geri kalmıyorlar.
Bazen ne edebiyat, ne film, ne müzik, ne doğa, ne de aşk kalıyor hayatlarında.
Sadece Erdoğan...
Daha doğrusu Erdoğan kini...
Sanki hiç bitmeyecek karanlık bir geceye ölümüne teslim olmuşluk duygusu...
* * *
Oysa hayatın en basit kurallarından biri şu:
Hiçbir nesne ve hiçbir kimse ebedî değildir.
Başı olan her şeyin bir de sonu vardır.
Kendini ölümsüzleştirmeye, Tanrılaştırmaya çalışanlar da bu kuralı bozamazlar.
Sonları nasıl olur, bilinmez; ama mutlaka vardır bir sonları.
Ve o sonun ardından insanların üzerinde yıllardır binlerce tonluk ağırlık gibi duran tüm baskılar inanılması zor bir süratle dağılıverir.
Tıpkı yıllar öncesinde kendini ölümsüz gören bir diktatörün ardından Nâzım’ın yazdığı dizelerde olduğu gibi:
“Taştandı, tunçtandı, alçıdandı, kâğıttandı, iki santimden yedi metreye kadar.
Taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan çizmeleri dibindeydik, şehrin bütün meydanlarında.
Parklarda ağaçlarımızın üstündeydi; taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan gölgesi.
Taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan bıyıkları lokantalarda içindeydi çorbamızın.
Odalarımızda taştan, tunçtan, alçıdan ve kâğıttan gözleri önündeydik.
Yok oldu bir sabah!
Yok oldu çizmesi meydanlardan,
Gölgesi ağaçlarımızın üstünden,
Çorbamızdan bıyığı,
Odalarımızdan gözleri.
Ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce ton taşın, tuncun, alçının ve kâğıdın.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025