Hakan AKSAY
Sayın Baykal, ben sizi yıllardır televizyon ekranlarından hep iddialı, özgüvenli duruşunuzla ve sözlerinizle görüyorum, duyuyorum.
CHP Grubu’nda, sizden sonra gelen lideri uzaktan dinlerken bile yüzünüzdeki ifadede birçok eleştiri ve gelecek planı var gibi her zaman.
Durgun, mahzun, kendiyle baş başa, huzurlu, hiç kimseyle sorunu olmayan bir poz fotoğrafınıza rastlamadım henüz.
Bilmem kendi başınıza kaldığınızda böyle anlarınız olur mu!..
Mesela, doğduğunuz ve şimdi Meclis’te temsilcisi olduğunuz kentte, adınızı aldığınız o uçsuz bucaksız maviliğin mükemmelliğine bakarak hayatın anlamını, nereden gelip nereye gittiğinizi sorgular mısınız hiç!..
Bir siyasetçi olarak değil...
Bir insan olarak.

* * *
Benim aklıma ara sıra gelen bir soru var, Sayın Baykal; acaba siz de zaman zaman bu tür şeyler düşünür müsünüz:
Hayatın bir zirvesi var mıdır?
Varsa nerededir?
Özel hayatta, aşklarda, arkadaşlıklarda, tüm ilişkilerde...
Zirve nerededir?
Mesela, bazı aşklarda zirve başlangıçta yaşanır; bu çok hüzünlü bir durumdur, çünkü o sırada uzun süreli bir birlikteliğin sözünü vermişseniz ve bu sözünüzden geri dönemiyorsanız, sonrası çileli bir katlanma sürecidir.
Ya meslek hayatında?
Ya siyasette?
Zor ve bazen can yakan bir sorudur bu.
Örneğin, bir yazarsanız, edebi eserlerinizde zirveyi hep ileriye taşıyıp çıtayı yükseltmeye gayret edersiniz. Ama o zirve kimi zaman çok geride kalmıştır ve siz ne yaparsanız yapın onu yakalayamazsınız, hatta giderek uzaklaşırsınız ondan.
Kimisi zirveye çabuk erişir...
Kimisi geç...
Kimisi durmadan kendi rekorunu kırar durur...
* * *
Sultan İkinci Mehmet - kendisine Fatih ünvanını kazandıran - hayatının en büyük başarısını 21 yaşında yakaladı: İstanbul’u fethetti.
İngiliz bilim insanı İsaac Newton, yer çekimi yasasını keşfettiğinde 24 yaşındaydı.
Her ikisi açısından da erken gelen zirvelerdi bunlar. Sonradan da bir sürü başarı kazandılar elbette, ama zirve noktası geride kalmıştı.
Ünlü İtalyan besteci Giuseppe Verdi, en büyük eseri Fallstaf’ı yazdığında 77 yaşındaydı.
Mimar Sinan, en iyi eserinin Selimiye Camii olduğunu söylemişti. Onu yaptığında 86 yaşındaydı. Yani eserlerinin, sanatçılığının zirvesine 86’sında çıktı.
Dünyanın en büyük ressamlarından biri olan Vincent van Goghtopu topu 37 yıl yaşadı. Resim yapmaya 27’sinde başladı ve on yılda 2 bin 100 eser verdi. En iyileri, akıl hastanesinde geçirdiği son iki yılda ortaya çıktı. Kendini öldürdüğünde “başarısız” bir ressamdı. Ama ölümünden sonra büyük ün ve “başarı” kazandı.

* * *
Acaba siz yukarıdaki örneklerden hangisine benziyorsunuz, Sayın Baykal?
“Hiçbirine” dediğinizi duyar gibiyim.
Ben kendini eşsiz bulan insanlara saygı duyarım. Onlar bu özgüveni elde etmek için başkalarını küçük görme kolaycılığına kaçmıyorsa eğer.
Kısa süre sonra hayatınızın 79’uncu yılını tamamlayıp 80’e gireceksiniz.
Acaba siz de Mimar Sinan gibi en iyi eserinizi 80 sonrasında vereceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Biyografiniz oldukça zengin.
CHP gibi önemli bir partinin başındaydınız. Hem de defalarca. Yıllarca siyasi liderlik yaptınız.
Başbakan yardımcılığınız da var. Çeşitli bakanlık görevlerinde de bulundunuz.
Son zamanlarda yaşınız dolayısıyla (konuyu durmadan buraya getirmek istemiyorum, ama bu da sizin hayatınızın bir gerçeği sonuçta) TBMM Başkanı da oldunuz, geçici sürelerle de olsa.
Yani epeyce önemli bir insansınız.
Çok ünlüsünüz.
Konuştunuz mu haber oluyorsunuz.
“Gündem yaratıyorsunuz”.
Siz de bunu iyi bildiğiniz için zevkle “gündemler yaratıyorsunuz”.
Ve aynı zamanda “gündemde kalıyorsunuz”.
* * *
Sayın Baykal, bugün sizi gündemde tutacak nitelikte bir ülke ve parti (CHP) yönetimi var; onun için gündemde kalabiliyorsunuz. Ve gündem yaratabiliyorsunuz.
Bu belki de sizin açınızdan şükredilecek bir durum, bir tür “kaderin lütfu”.
Biyografinizi dikkatle okuduktan sonra sizin hakkınızda gözlemlere, eleştirilere, övgülere dayanan sitelerdeki notları incelemeye başladım.
Bir süre sonra sıkıldım.
Sizin Meclis’e ilk girdiğiniz yıllarda ben siyasetle erken ilgilenmeye başlayan bir çocuktum.
Ardından zor gençlik yılları... Orta yaş... Son dönemler...
Sizi izlememek imkânsızdı on yıllar boyunca.
Türk solunun geçirdiği aşamalarda, içinden bir türlü çıkamadığı çıkmazlarda “gündem olan” ve “gündem yaratan” isimler arasında hep siz de vardınız.
Hırsınız on yılları aşarken azalmadı, katlanarak büyüdü.
Son yılların çarpık siyaset tablosunda hep bir yolunu bulup o “gündem yaratma” marifetinizi sergilediniz.
7 Haziran seçimleri sonrasında...
Şimdi 16 Nisan aşamasına nokta koyup kimlerin cumhurbaşkanı adayı olma(ma)sı gerektiği üzerine yarattığınız “gündemler”de...
Galiba sizi daha çok uzun süre ve sık sık duyacağız.
En azından sizin hazırlığınız bu yönde sanırım.
Ne diyelim...
Sizin bileceğiniz iş!
* * *
Sayın Baykal, insanlara, dostlara, siyasilere, liderlere “kullanım süresi” yazılmaz.
“Kullanım süresi”, bir süre sonra bozulacağı ve zarar vereceği objektif olarak kanıtlanmış ürünlerle ilgili bilgilere eklenir.
İnsanlar; hayatı, kendi sorumluluklarını, başkalarına getirdiklerini ve onlardan götürdüklerini hissedip anlayabildikleri, egolarını yönetebildikleri ölçüde, ahlak ve vicdanları elverdiğince, kendilerine bir yer bulmaya çalışırlar.
Bazen birkaç adım ileri çıkarlar, bazen de birkaç adım geriye çekilirler.
Karar sizin.
Eh, “gündem” de bir bakıma sizin.
Ama bence bu yaşta, bu zengin hayatın başka boyutlarına da ilgi gösterin.
Kendinizle, eşinizle, iki çocuğunuz ve üç torununuzla ilgili yapmak isteyip de fırsat bulamadığınız birçok şey olduğuna eminim.
Ve doğayla, sanatla, günlük yaşamla ilgili.
Şöyle bir silkinin, bir günlüğüne olsun arının hırslarınızdan, gelecek projelerinizden ve “gündem üreticiliğinizden”...
Bakın önünüzde uzanan masmavi Akdeniz’e...
Hayatın anlamını, nereden gelip nereye gittiğinizi sorgulayın.
Cesaretle yeni kararlar alın.
Keyfini çıkarın ömrünüzün kalan bölümünün.
On yıllar içinde “bu hale” gelmesinde sizin de hissedilir katkınız olan şu siyaset sahnesini terk edin artık.
Bırakın mikrofonları.
İnin sahneden.
Emin olun sizsiz de devam eder hayat.
Hatta bakarsınız, daha iyi bir yola girer.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025