Hakan AKSAY
Trenle seyahatin keyfini yaşamak için yolumu saatlerce uzattığıma hiç pişman değilim. Tren camından bir film şeridi gibi akıp giden doğa, kentler, kasabalar ve köyler, insanlar ve hayvanlar bazen eşsiz tablolar, bazen de gizemli öyküler sunuyor.
Bu tabloların ve öykülerin karşısında kendi kendimle gevezelik etmekten yorulduğum zamanlarda susup elimdeki kitabı okuyorum.
Kendi hayatını anlatan yazarların içtenlik sınavı beni her zaman daha fazla etkiliyor. Elimdeki kitabın yazarı Norveçli Knut Hamsun, Açlık adını verdiği eserinde inanılmaz bir yoksulluk içinde sadece ve sadece bir yazar olarak hayatını kazanma mücadelesini anlatıyor.
Bazı sayfalarda tüylerim diken diken oluyor, bazen gözlerim doluyor. Kitaba ara verip yüzümü trenin camına çeviriyorum. Bir süre dışarda olup bitenleri hiç görmeden boş boş bakıyorum. Yüreğim acıyor. Bir insanın hayatını kalemiyle kazanması neden bu kadar zor!..
* * *

Gazetecilik ve köşe yazarlığı yapmak için medya kurumlarına başvuranların bir bölümünün para almadan çalışmaya hazır olduğunu biliyor muydunuz?
Bu gerçeğe epeydir alışık olmamızdan dolayı böylesi örnekleri artık pek fark etmez, üzerinde konuşmaz olmamız ise daha da katmerlendiriyor bu hüznü...
Düşünün; saatlerini, günlerini, belki hayatının önemli bölümünü, profesyonel becerilerinin yanı sıra duygularını ve enerjisini ortaya koyan insan, emeğinin karşılığını almıyor. Hiç almıyor veya “hiç”e yakın düzeyde bir şeyler alıyor.
Ve bu, hayatımızın, mesleğimizin “normal”i oluyor.
Hatta bazen bundan bahsetmek bile – “para canlısı” izlenimi yaratabileceğinden dolayı - sanki “ayıp kaçıyor”.
Bu yazıda amacım, işveren tarafının imkânlarını, tutumunu, ahlaki ve hukuki sorumluluğunu ele almak değil. “Bedavaya” veya “sudan ucuza” çalışmaya hazır olanlardan söz etmek.
Siz hiç birilerini para almadan bir inşaatta çalışmaya ikna edebilir misiniz? Ya da tarlada ırgatlık etmeye? Veya pazarda satıcılık yapmaya?..
Ama gazetecilik, yorumculuk, yazarlık yapıp da beş para istemeyecek, dahası bir de mutlu olacak bir sürü insan var.
Onlar ne olursa olsun entelektüel üretim sürecinden, medya ve edebiyat dünyasının aydınlığından uzaklaşmamak için her türlü zorluğa göğüs germeye hazırlar. Çoğu kez bu süreçte ve o dünyalara açılan kapılarda ışıltılardan çok karanlık gölgeler oynaşsa bile...
Bir var olma savaşıdır çünkü bu genellikle; bir direniştir, idealdir, hayaldir...
* * *

“Yazı yazmayı iş saydığım için başka iş yapmamaya karar vermiştim. Şimdi haftada iki lira şu yazımdan alıyorum. İlerde, kim bilir başka gazetelere de yazar, geçinirim. Daha birkaç sene dişimi sıkacağım. Yalnız yazımla geçinmek kararını kafamdan kimse sökemez. Ayda kırk beş lira ile bir gazeteye kapılanmak bile mümkün değil. Muallimlik yapamam. Kendim bir şey bilmiyorum ki başkalarına öğreteyim. Bundan üç sene evvel ticaret yapayım dedim... Olmayacak. Böyle giderse, babadan miras birkaç parçayı da tüketeceğim.”
Bu cümlelerin sahibi, yıllarca “dişini sıkmak” zorunda kalan kişi, Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Sait Faik Abasıyanık. O, belki Norveçli meslektaşı gibi kendi kendine şakalar yaptıktan veya felsefi bir yazı yazmaya karar verdikten hemen sonra açlıktan baygınlık geçirmedi ya da bir kemiği dişleyerek midesini aldatmaya çalışmadı. Ama mücadele, aynı mücadeleydi.
Elimdeki Açlık adlı kitabın çevirmeni olan ünlü şair Behçet Necatigil, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Zonguldak'taki genç edebiyatçılar Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun hocası ve en büyük yardımcısı olmuştur aynı zamanda. Kelebeğin Rüyası filminde, veremden ölen bu iki şairin kederli ve inatçı direnişini izlemiş miydiniz?
Yukarıda adları yazılı herkesin yazmanın dışında bir şeyler yaparak geçinme imkânı vardı herhalde. Daha doğrusu... yoktu. Hayatlarını kaleme bağlamışlardı bir kere.
Yazmak zorundaydılar. Yazıyorlardı, çünkü “yazmamak mümkün değildi” onlar için. Belki de “Yazmanın tek bir gerekçesi olabilir, o da insanların birbirlerini anlamasına yardım etmek” diyen John Steinbeck ile aynı görüşteydiler.
Honore de Balzac, Hans Christian Andersen, Fyodor Dostoyevski, Franz Kafka, Edgar Allan, Alexandre Dumas, Mark Twain, Jack London, Mehmet Âkif Ersoy, Peyami Sefa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Veli ve daha pek çokları nice yoksulluklara katlandılar kaderlerini kalemle yazdıkları için... Bestecilerden ressamlara kadar sanat dünyasının birçok ismi de benzer sınavlardan geçti.
* * *

Jean Jacques Rousseau'nun bir sözü var: “Eldeki para hürriyetin aletidir; fakat peşinden koşulan para, tam tersine kölelik aletidir.”
Bu lanet olası para madem yaşamak için gerekli, madem onu kazanmak için bazen yürümek bazen de koşmak gerekiyor, bu cümlenin anlamını nerede arayacağız, diye sorarsanız, doğrusu size verecek akıllı bir cevabım yok. Bilmiyorum. Bilmiyorum, ama sadece hissediyorum.
Bunu hissetmeye çalışırken de günümüz Türkiyesi'nde medyada “bir yerlere gelme” çabası harcayan ya da o “derin yüksekliğe” ulaştıktan sonra, önce adım adım, ardından herkesi şaşırtacak kadar kıvrak bir fırıldak cesaretiyle mesleki ve ahlaki ilkeleri bir kenara savurarak iktidarın korunaklı ve bereketli kucağında kendi mabadına yer açanlardan hayat dersleri alıyorum.
Tüm bunlar aklımdan geçerken tren, ineceğim istasyona yaklaşıyor. Saat epeyce ilerlemiş. Uçakla gelmek de vardı aslında. Ama bazen o kadar hızlı ve kolay yoldan gitmemek daha iyidir...
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025