Haluk Yurtsever

Etkili bir sosyalist siyaset için yalnız amaçla yolu değil, öncüyle sınıfı, sözle eylemi de birleştirmek gerekiyor. Bu ise, küresel süreçlerle birlikte, toplumumuzun bugün karşı karşıya olduğu tarihsel ve güncel temel sorunların kavranmasından, çatışan siyasal-sınıfsal güçlerin ayırt edilmesinden, devrimci-kurtuluşçu mücadele hedeflerinin olabildiği kadar sadeleştirilip somutlaştırılmasından geçiyor. Evet, son sözü pratik söylüyor. Sonuç alıcı pratik için ise eyleme kılavuzluk edecek söz gerekiyor.
Söz, söylem (diskur), ya da propaganda büyük insan topluluklarını ikna etmenin hiçbir zaman önemsizleşmeyen, eskimeyen edimlerinin başında geliyor. Sosyalist hareketimizin sorunlarından biri, kabaca 1960’lı yıllardan 1990’lara kadar ideolojik-siyasal üretim ve pratiğiyle Türkiye toplum ve siyasetinde yarattığı etkiyi günümüzde önemli ölçüde yitirmiş olmasıdır. Büyük likidasyonun, neoliberal sınıf saldırısının bu ölçüde yıkıcı olmasının sosyalist hareketimiz açısından içsel nedeni, hızla değişen dünya ve Türkiye koşullarında eski sözün yetersiz hale gelmesidir.
Somut toplumsal-siyasal ilişkiler, hele de jeopolitik gelişmeler hiçbir zaman kristal katılığında tecelli etmiyor; siyaset de bir kehânet sanatı değil. Bu yazıda, bunları akılda tutarak, 2024 yazında Türkiye’nin yüz yüze olduğu “savaş” tehlikesine işaret etmek, savaş karşıtı sözü ve eylemi, “barış hakkı”nı güçlü kılmanın yaşamsal önemine dikkat çekmek istiyorum.
***
5 Mart tarihli yazımda bir tarafında Çin ve Rusya’nın, öteki tarafında ABD ve müttefikleriyle iki tarafın vekillerinin yer aldığı savaş ve çatışmaların bir biçimde süreceğini, tüm ülkelerin iç siyaset dengelerini etkileyeceğini yazmıştım.
Şimdi Ukrayna savaşının kritik bir evresindeyiz. Rusya ilerliyor. Ukrayna’nın insan kaynakları, ABD ve NATO’nun verdiği silah desteği Rusya’yı Ukrayna’da durdurmaya yetmiyor. ABD tarafının bu savaşın şu ya da bu biçimde Rusya’nın üstünlüğüyle sonuçlanmasını sineye çekmesi birçok nedenle olanaksız. Savaşı, Rusya topraklarını uzun menzilli roketlerle vurarak tırmandırmaya, uzatmaya hazırlanıyorlar. Rusya ise böyle bir girişime karşı “taktik nükleer silahlara” başvuracağını Putin, Medvedev gibi en yetkili ağızlardan, kesin bir dille ve defalarca açıkladı. Umarız, yakın zamanlarda hep olduğu gibi karşılıklı meydan okumalar sözden eyleme sıçramaz.
27 Mayıs günü Sofya’da 32 NATO üyesi ülkenin katıldığı toplantıdan sonra yapılan açıklama ise, bu dileğimizi destekleyici yönde değil. Toplantıya katılan 32 NATO ülkesinden 24’ünün imzaladığı deklarasyonda Rusya topraklarındaki hedeflere karşı Batı silahlarının kullanılmamasına ilişkin kısıtlamalara artık uymayacakları açıklandı. İmzacıların başını İngiltere ve Fransa çekti. Almanya ve İtalya bu karara itiraz ettiler. Gelişmelerin seyri, önümüzdeki dönemde taktik nükleer silahların patladığı, Türkiye’yi de içine çekecek bir savaşın olasılık dışı olmadığını gösteriyor.
Ukrayna savaşının başından bu yana Erdoğan’ın izlediği “denge” siyaseti sürdürülebilir değildi. İlişkilerdeki iniş çıkışlara rağmen Türkiye hiçbir zaman ABD-NATO ittifakının sadık ve tümüyle angaje bir üyesi olma statüsünün dışına çıkmadı. Erdoğan’ın son aylarda attığı adımlardan sonra “eksen” bir kez daha yörüngesine oturmuştur. Bu koşullarda, konvansiyonel ya da taktik nükleer bir savaşın başta Karadeniz, bölgeye yayılması durumunda Türkiye’nin bu savaşın dışında kalması mümkün görünmüyor. ABD’nin Avrupa’daki 100 kadar taktik nükleer başlıklı füzelerinin 50‘sinin İncirlik’te konuşlanmış olması nasıl bir barut fıçısı üzerinde olduğumuzun somut kanıtlarından biri.
***
NATO, varoluş ve kuruluş amacının çok ötesine geçmiş emperyalist bir savaş örgütüdür. “Kuzey Atlantik” sözcüğü yalnızca adında kalmıştır. NATO, Ortadoğu’da, Pasifik’te, dünyanın her yerindedir. Dünyanın her yerindeki anti emperyalist, anti ABD ilerici çıkış ve kalkışmalara karşı silahlı müdahale gücüdür.
NATO, Amerikan Merkez Bankası (FED) ile birlikte ABD gücünün en önemli iki küresel yönetme aracından biri. NATO ülkelerine silah satışı Amerikan ekonomisine çok büyük kaynak sağlıyor. Resmi rakamlara göre 2020’de yüzde 2.7 küçülen ABD ekonomisinin, 2022 ve 2023’te yüzde 2’nin üzerinde büyümesinde silah ihracatındaki rekor artışın çok önemli payı var.
Son yıllarda silah sanayisine yapılan yatırımlar, artan savaşlar ve yeni pazarlar Türkiye silah tekellerinin de işine yaradı. Türkiye, dünyanın en büyük 11. silah ihracatçısı ülke konumuna yükseldi. Türkiye’nin silah ihracatında Birleşik Arap Emirlikleri yüzde 15’lik payla ilk sırada yer aldı.
Dünyanın en büyük silah üreticisi ve satıcısı olan ABD kime, hangi silahların hangi fiyatlarla, hangi koşul, hatta kısıtlarla verileceğini ya da verilmeyeceğini belirleme gücüne sahip. Silah teknolojileri ileri derecede entegre; tüm maddi donanımlar, yazılımlar bu sistemler içinde birbirine bağlı. Başta NATO üyeleri, silahlı kuvvetlerini ABD silahlarıyla donatan ülkeler ABD silahlarına ve teknolojisine göbekten, kopmazcasına bağımlılar. Bunun, ABD’ye bu ülke silahlı kuvvetlerini ve hükümetlerini yönetme, yönlendirme gücü kazandırdığı açık.
NATO karşıtlığını, geçmişten kalan bir belgi olmaktan çıkarıp içeriğini zenginleştirerek güncellemek, yeniden mücadele odağı haline getirmek sosyalistlerin ivedi görevidir.
***
Savaş tehlikesinin “içsel” ve “bölgesel” diyebileceğimiz kaynakları da var. “Yerli” büyük tekelci sermaye ile Erdoğan iktidarı arasındaki yazgı ortaklığının temelinde Erdoğan Türkiye’sinin bölgesel, alt-emperyalist bir konuma erişerek “yerli”liği kalmamış büyük sermayeye yeni sömürü alanları açma oydaşması da bulunuyor. “Kürt sorununu Türkiye’yi büyüterek çözmek” TÜSİAD kişiliğinde büyük sermayenin öteden beri savunduğu bir savdır. Kaotik dünya ve bölge koşullarında, “devletin bekası” sendromu ile emperyal yayılmacılık yönelişleri çakışıyor. Türkiye’nin Suriye ve Irak’a yönelik “sınır ötesi operasyon”larını buradan okumak gerekiyor. Kürt sorununun “Türkiye’nin bütünlüğü”, “dış tehdit”, “terörle mücadele” kodlarıyla yürütülmesi ayrıca Cumhur İttifakı gericiliğinin milliyetçi-İslamcı toplumsal tabanını konsolide ediyor.
Erdoğan 21 Nisan Irak seferinden umduğunu bulamadan döndü. 9 Mayıs Biden-Erdoğan görüşmesinin iptali bu eksende, özellikle de Kürt başlığında ABD-Türkiye pazarlıklarının bir sonuca varmadığını gösteriyor. Sürecin hangi yönde ilerleyeceğiyle ilgili kesin şeyler söylemek doğru ve bu aşamada mümkün olmasa da Suriye ve Irak’ta Kürtlere yönelik askeri operasyonların süreceği görülüyor. Tersinden ve “şimdilik” kaydını koyarak söylersek, Kürt başlığında “barış”, “yeni bir çözüm süreci” görünmüyor.
Gazze’de İsrail’in Filistinli soykırımı şiddetle sürerken, İran ile İsrail arasındaki gerilim çeşitli biçimler alıyor. ABD, İsrail-Azerbaycan- Irak Kürdistan’ı Özerk Yönetimi- Ermenistan yakınlaşmasını Türkiye’yi de koalisyona katarak İran karşıtı bir cepheye dönüştürmeye çalışıyor. Bugüne dek, İsrail-İran karşıtlığının bölgesel ve giderek küresel bir savaşa büyümemesinden rehavete kapılmak doğru değil. Orada büyük bir patlayıcı birikim var.
Yeni seferberlik kararnamesi, “etki ajanı” yasa taslağı, büyük kapsamlı “Efes 2024” tatbikatı savaş hazırlığı çerçevesinde atılan önemli adımlardır. Savaş almaşığını güçlendiren öznel ama son derece önemli etkenlerden biri, toplumsal tabanı, devlet ve AKP içindeki otoritesi aşınmakta olan Erdoğan’ın bölgesel ya da “sınır ötesi” savaşa kendisi için bir kurtuluş simidi olarak sarılma olasılığıdır.
AKP ile CHP arasında, halka “normalleşme” diye sunulan ilişkide Erdoğan’ın taktiği bir cümleyle özetlenebilir: CHP’yi NATO savaşlarına ve Mehmet Şimşek programına ortak etmek! Şimşek programı başka bir yazının konusu. CHP ise NATO savaşına ortaklığa istekli görünüyor. Farklı tutum geliştirmesi “dışından”, toplumsal muhalefetten gelecek siyasal basınca bağlı. Bu basıncı güçlendirmek gerekiyor.
***
Küresel hegemonya kavgasında emperyalist güçlerden birinden yana ötekine karşı olmak sosyalistler için seçeneklerden biri değil. Öte yandan, bu topraklarda yaşayanlar olarak, “emperyalistler arası savaş”a ve “sınır ötesi operasyonlar”a kayıtsız kalma lüksümüz yok.
Açık, net ve eylemli biçimde Türkiye’nin küresel-bölgesel bir NATO savaşının dışında kalması için, aynı zamanda Kürt siyasal oluşum ve hareketlerini ezmek, Kürt halkına yeni yıkım ve acılar yaşatmak üzere Suriye ve Irak topraklarında girişilecek her türlü askeri operasyonun önünü kesmek için mücadele etmek durumundayız.
Böyle bir mücadelenin ciddi bir toplumsal karşılığı olduğundan asla kuşku duymamak gerekiyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bu topraklarda da savaş, halk çoğunluğu için daha çok yoksullaşma, ölüm, kan, kayıp ve devlet terörüdür. Her türlü ırkçı, milliyetçi manipülasyona rağmen genç insanların sermaye ve devlet çıkarları için savaşma isteksizliği “barış hakkı” için mücadelenin çok değerli bir toplumsal-ruhsal temeli olduğunu gösteriyor.
2024 Türkiye’sinde savaşa karşı barışı güçlü biçimde kitleselleştirerek savunmak, sosyalizmi yeniden toplumsallaştırmanın da gereği olarak öne çıkıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2025
29.01.2025
5.01.2025
17.12.2024
3.12.2024
22.11.2024
7.11.2024
22.10.2024
15.10.2024
10.09.2024