Haluk Yurtsever

Dünyadaki, özellikle de Ortadoğu’daki en son durumu esas alarak sağlıklı ve uzun erimli çözümlemeler yapmak, her şey son derece kaotik ve oynak bir zeminde seyrettiği için neredeyse olanaksız. Bu nedenle, genel konum saptamaları ve yönelişler üzerinden konuşmakta yarar var.
7 Ekim 2023 sonrasında İsrail’in açık ABD desteğinde başlattığı soykırımcı, işgalci taarruz, Suriye’de rejim değişikliğiyle yeni bir aşamaya ulaştı. İran merkezli direniş cephesinin güçten düştüğü, Rusya’nın sessizce geri çekildiği, Çin’in ABD ile karşı karşıya gelmekten kaçındığı koşullarda önümüzdeki kısa erimde Ortadoğu’da ABD-İsrail saldırganlığı sürecek gibi görünüyor. ABD ve İsrail stratejik çıkarlarını güvence altına alacak bir yeni düzen, bir tür Amerikan Barışı (Pax Americana) kurmak için zamanın geldiğini düşünüyorlar.
Trump’ın son açıklama ve kararnameleri, ABD’nin zayıflayan hegemonyasını yenilemede, dünyanın her yerinde ve Ortadoğu’da uluslararası hukuk, uzlaşma, rıza türünden “fantezileri” kenara itip kaba güce, orman yasalarına, “kazanan hepsini alır” tüccar mantığına başvuracağını gösteriyor.
Kaba güçle yol almanın ise sınırları var. ABD askeri gücünü ve parayı etkili bir yola getirme aracı olarak kullanarak Filistinlileri Mısır ve Ürdün’e sürme, Gazze’yi askeri üs ve turistik tesislerinin yer alacağı bir “kupon” arsa olarak İsrail’e sunma planının tıkır tıkır işlemesi mümkün değil. Filistin direnişi sürecektir. Arap yarımadasının emekçi halkları, dünyanın her yerindeki ilerici insanlık, Filistin soykırım ve tehcirine karşı direnişle dayanışma ve destek içinde olacaktır. ABD-İsrail tarafına, Filistin sorununda bu ölçüde üst perdeden konuşma cesareti veren temel etmen ise geleceklerini ABD ve İsrail’le işbirliğinde gören, başta Suudi Arabistan, kendi toprağına ve insanına yabancılaşmış her anlamda gerici Arap devlet ve emirlikleridir. Önümüzdeki dönemde bu coğrafyadaki gelişmelerin yönünü, büyük ölçüde Filistin ve Arap emekçilerinin bu dayatmalara karşı mücadeleleri belirleyecektir. Mevcut koşullar köklü biçimde değişmedikçe Pax Americana’nın Ortadoğu’ya kalıcı bir barış getirmesi olanaksızdır.
*
Trump yönetiminin Suriye ve Türkiye gündemlerinde nasıl bir yol tutturacağı, asker çekecek mi çekmeyecek mi türünden kimi ayrıntılar bakımından belirsizliğini korusa da, Trump-Pentagon, ABD- İsrail ilişkileri tümüyle sorunsuz, pürüzsüz olmasa da ana doğrultular önemli ölçüde netleşmiş durumda.
Ortadoğu’nun kapitalist gelişmişlik, sermaye birikimi, eğitimli nüfus ve silahlı kuvvetler bakımından ileri ve güçlü ülkesi Türkiye’nin konumu, Pax Americana’nın önemli ve sorunlu bir konusudur. Türkiye, yalnızca bölge açısından değil, küresel hegemonya ve paylaşım savaşları açısından da kritik bir ülkedir. Kimi gel gitlerden sonra, küresel kamplaşmada açık ve kesin biçimde ABD tarafında yer almıştır. Tersinden bakıldığında ABD, AB ve İsrail’in Türkiye’yi kaybetmek istemedikleri de açıktır.
Öte yandan, ABD, İsrail ve AB’nin, Türkiye’nin bir tür vekil/taşeron rolü üstlenerek büyümesini, bölgenin altemperyalist bir gücü olmasını isteyebilecekleri yönündeki beklentilerin gerçek karşılığı yok. Türkiye’nin başta Suriye bölgenin yeniden inşasında başrol üstelenecek mali gücü de yok.
Trump, pazarlıkta el yükselten, vazgeçilmezlerini en başından dayatan bir taktik izliyor. ABD Türkiye’yi İsrail’le yakınlaşma-İran’a karşıtlık-Suriye’deki Kürt oluşumuna esneklik olarak özetlenebilecek bir çizgide uzlaşmaya ikna etmeye çalışıyor. Bunlar Erdoğan iktidarının zayıflamakta olan toplumsal desteğini iyice eksiltecek başlıklar. Son aylardaki dizginsiz devlet/yargı terörü “yumuşatmak için sertlik” ve Cumhur İttifakı’nın iç toplumsal desteğini korumak için gerçek yönelişini perdeleme ihtiyacından kaynaklanıyor.
Ortadoğu ve Suriye’deki gelişmelerin, ABD ve İsrail’in Kürtler konusundaki yaklaşımlarının “büyük Kürdistan” yolunda bir fırsat olduğunu düşünenler var. Evet, bölgede sınırların yeniden çizilmesi, kimi devletlerin parçalanması Pax Americana mantığına uygundur. Ama tersi, yani Türkiye’nin büyütülmesi ya da “büyük Kürdistan” emperyalistlerin “böl, parçala, daha kolay yönet” düsturuna da verili koşullara da uygun düşmüyor.
Somut bilgiye dayanmayan bir öngörü olarak, ABD-Türkiye, Türkiye-Öcalan arasında uzun zamandır sürmekte olan “müzakere”lerin, Türkiye ve Suriye’deki Kürt oluşumlarının sınıfsal, ideolojik ve siyasal karakterinde düğümlendiğini düşünüyorum. ABD, Suriye’de, Irak’taki Barzani önderliği tipinde, ABD’ye, İsrail’e dost, İran’a karşı bir oluşum istiyor. Bu tasarımın önündeki en büyük engel ise PKK ve DEM Parti’nin, tabanını emekçilerin oluşturduğu, yönetimlerinde seküler, sol eğilimli kadroların ağır bastığı yapılanmalarıdır. Bu öğelerin tasfiyesinin, din, mezhep, etnisite ayrımlarının ötesine geçen bir siyasal örgütlenmenin prototipi olan Rojava girişiminin ruhuna fatiha okunmasının ABD ile Türkiye arasında uzlaşma zemini olarak “çalışıldığı” anlaşılıyor.
Kürtlerin, emperyalist güçlerin ipiyle kuyuya inilemeyeceğinin dersleriyle dolu tarihinin bugün hiç akıldan çıkartılmaması gerekiyor.
*
Önümüzdeki günlerde Öcalan’ın, silahları bırakma çağrısı yapacağı belli oldu.
Resmi söyleme göre, ortada bir çözüm ya da barış süreci yok. Bu bir yana, Erdoğan ve Bahçeli’nin kullandıkları terimle “terörsüz Türkiye” yolunda bir ilerlemeye hizmet edecek bir siyasal iklimden, dilden de uzağız. Tüm toplumsal muhalefet güçlerine karşı devlet ve yargı terörünün tırmandırıldığı, “en son terörist ortadan kaldırılana kadar savaş” klişesinin tekrarlandığı ortam, silahların susmasını gerçekten isteyen geniş toplum kesimlerinde de güvensizlik ve kuşku yaratıyor.
PKK yönetiminden Murat Karayılan, Öcalan’ın bir açıklamasıyla silah bırakmayacaklarını, bu çağrıya uymalarının Öcalan’ın doğrudan devreye girmesine, gerillalarla doğrudan görüşmesine ve kongre kararına bağlı olduğunu açıkladı. DEM Parti Eşbaşkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, HDP eski Eşbaşkanı Demirtaş da barışın ancak “eşit yaşam ve demokrasi”yle, “demokratikleşme ve kardeşlik"le, “özgürlükler, eşitlik, adalet ve temel insan hakları için” mücadeleyle sağlanabileceğinin altını çizdiler.
Sonuç olarak, Öcalan’ın çağrısının kendi başına sonuçlar doğurması beklenmiyor. Silahların susması bu çağrıdan sonra tarafların ne yapacaklarına, hangi adımları atacaklarına bağlı. Kaldı ki, bu başlıkta taraflar ikiden ibaret değil. Büyük devletlerin, bölgedeki irili ufaklı silahlı güçlerin, din/mezhep kümelenmelerinin, bu anlamda ideolojik yönelimlerin devrede olması sorunu daha da karmaşık hale getiriyor.
Erdoğan’ın bir kez daha cumhurbaşkanı seçilmesi, iktidarda kalması hedefinin Bahçeli’nin başlattığı sürecin önemli bir önceliği olduğundan kuşku duymamak gerekiyor. Erdoğan’a bu olanağı sağlayacak anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi bugünkü meclis aritmetiğinde büyük ölçüde DEM Parti’nin tutumuna bağlı. Dolayısıyla, Öcalan’ın çağrısından sonra anayasal, yasal düzenlemelerin müzakere konusu olması olanaklı ve olası.
*
Çeşitli yönlerine ışık tutmaya çalıştığımız sürecin, Türkiye’yi silahların sustuğu, sahici, kalıcı bir barış ve kardeşlik ortamına taşıması siyasal olarak olanaksız olduğu için değil, Türkiye’yi yönetenlerin iliklerine işlemiş tarih anlayışı, “millet” kavramı ve daha önemlisi sınıfsal tercihleri nedeniyle ne yazık ki mümkün görünmüyor.
Tarihi, birbirine kan ve din/mezhep bağıyla bağlı insan topluluklarının ezeli ebedi hareketi ve karşıtlığı olarak kavrayan, doğası gereği ayrıştırıcı ve dışlayıcı bir “millet” kavramında “birlik” arayan egemen zihniyet en büyük sorunumuzdur. Türk-İslam sentezinin güncellenmiş versiyonu olan ırkçı-ümmetçi anlayış devlete egemendir. Buna bir tür tepki ve savunma refleksi olarak toplumsal muhalefet içinde kimlik siyasetlerinin öne çıkması ise, sorunun bizi birinci derecede ilgilendiren cephesini oluşturuyor.
Bu yaklaşımın alternatifi, Türkiye toplumunu, bu topraklarda bizden önce yaşayan insanların var ettikleri tüm uygarlıkların, kültürlerin birikimli mirasçısı eşit yurttaşlar olarak kavrayan bir tarih ve toplum tezi olabilir ancak. Derinliği ve toplumsal karşılığı olan bir antitezdir; yeni bir ruhla canlandırılması bugün özellikle önem taşıyor. Bu tezin üstün gelmesi yalnız tarih bilincine değil, sınıf bilincine bağlı. Çünkü, hukuk önünde eşitlik bile ancak sınıf mücadelesiyle kazanılabiliyor, toplumsal eşitlikle tamamlanmadığı zaman kalıcı olamıyor.
Herhangi bir etnik unsura, dile, dine referansla tanımlanmayan, bu topraklarda yaşayan herkesin ulusal, kültürel hak ve hukukuyla eşit yurttaş olduğu, her türlü sömürü ve boyunduruğun yok edildiği bir düzenin büyük kitlelerin gerçek ve gerçekleştirebilir özlemi olduğundan kuşku duymamalıyız.
Kalıcı barış ve kardeşlik, Amerikan barışına uyumdan değil, “sınıf ve toprak kardeşliği”, “özgürlük için eşitlik” için birlikte mücadele etmekten geçiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2025
29.01.2025
5.01.2025
17.12.2024
3.12.2024
22.11.2024
7.11.2024
22.10.2024
15.10.2024
10.09.2024