Haluk Yurtsever
Asgari ücret, 2024’ün son haftasında Erdoğan kabinesinin görevli bakanı tarafından apar topar, 22 bin 104 TL olarak açıklandı. Bu ücretin yoksulluk sınırının çok altında olduğunu, kısa sürede açlık sınırının altına düşeceğini bu ülkede yaşayan herkes biliyor. Ortadaki gölge boksu sorunun özünü perdelemeye, öfkeyi soğurmaya yarıyor.
Evet, bu karara karşı toplumsal bir öfke hatta infial açığa çıktı. Ama bu öfke en azından şimdilik, “olay” ın başat sorumlusuna yönelik hedefli bir mücadeleye dönüşmüyor. Hedefini bulamayan öfke, çaresizlik ve umutsuzluk olarak içe dönüyor. Dağınık ve örgütsüz yığınlar çoğu kez suçluyu kendi içinde, yanı başındakinde arıyor. “Her toplum layık olduğu biçimde yönetilir” sözü kendi gücünü bilmezliğin, kendine güvensizliğin yansıması olarak yayılıyor.
Erdoğan ve bağlaşıkları hedefe yönelmeyen toplumsal tepkinin yorulacağını biliyor, kalan öfke kalıntılarını “Suriye’de zafer” hamasetiyle, Emevî Camiinden naklen yayın görüntüleriyle, DEM Parti-Öcalan görüşmesi, “yeni anayasa” gündemleriyle, olmazsa doğrudan zorla yatıştıracaklarını hesaplıyorlar.
Buraya kadarı, yıllardır tekrar tekrar izlediğimiz bir filmin tekrarı gibi. Toplum olarak içine düşürüldüğümüz kısır döngüyü anlatıyor. Ama bu görünüm, Türkiye gerçekliğinin yalnızca bir yüzünü, sermayenin toplum bilincine, toplum psikolojisine egemen kılmak istediği ruh halini yansıtıyor.
Bu toplumun başka bir yüzü daha var.
Kavel direnişçilerinin, 15-16 Haziran isyancılarının, DGM’yi ezip sıranın MESS’e geldiğini haykıran, yığınsal 1 Mayıs’ları örgütleyen sınıf bilinçli işçilerin, Zonguldak büyük madenci yürüyüşçülerinin, Tekel direnişinin, Gezi isyancılarının köşe taşlarını oluşturduğu bir başka öyküsü ve yüzü var bu toplumun. Şimdilerde Fernas’tan Polonez’e boyun eğmeyen işçilerin direnişlerinde, Bağımsız Maden-İş, Birleşik Metal İş gibi inatla sınıf sendikacılığını yaşatan sendikaların mücadelelerinde yükselen bu yüz, işçi sınıfına, topluma sesleniyor. Bizi içine hapsetmeye çalıştıkları kısırdöngüyü kırmanın yolunu, yönünü, yöntemini gösteriyor.
*
Bu proleter geleneğin günümüzde kendisini ülke çapında yeniden üretememesinin tarihsel, dönemsel, konjonktürel, nesnel ve siyasal anlamda öznel nedenleri olduğu açık. Öte yandan, bunları mazeret olarak öne sürmeyi bırakıp, yeni durumda partilerimizin, sendikalarımızın, kanaat önderi işçilerin örgütlü bir mücadele ve direniş hattı kurmasının olanaklı yolları üzerinde düşünüp tartışmamız gerekiyor.
Sermaye devleti, iktidardaki ve muhalefetteki düzen partileri, bir tek asgari ücretli işçi üyesi olmadığı halde asgari ücretlileri temsil yetkisi bahşedilen sarı sendikacılar görevlerini hakkıyla yerine getirerek “asgari ücret” konusunu üç kuruşa beş kuruş ekleme tiyatrosuna, bir tür kayıkçı dövüşüne dönüştürüyorlar.
Oysa, asgari ücret başlığı geniş yığınları örgütleyecek, böylelikle sınıf mücadelesini ileriye taşıyacak bir kaldıraç olma gizil gücü taşıyor.
Bu mücadelenin hedefi de muhatabı da yalnızca işyerindeki patron değildir. Büyük küresel tekelleriyle, orta ve küçük işletmeleriyle, rantiyeleriyle kapitalist sınıfın tümü, sarı sendikacılar aynı taraftalar.
*
Asgari ücret, sınıf mücadelesinin yükseldiği, sınıf sendikacılığının etkili olduğu dönemlerde bugünkünden farklı bir işlev görüyor, ücretin daha aşağıya çekilemeyeceği alt sınırı belirliyordu. Bundan en çok sendikasız işçiler yararlanıyor, asgari ücret toplu sözleşmelere baz oluşturuyor, dolayısıyla toplumsal proletaryanın tümü için de, bugünkü kadar olmasa da önemli bir işlev görüyordu.
Asgari ücretin işlevi 12 Eylül 1980’den bu yana önemli ölçüde değişti. Asgari ücret artık ortalama ücrettir. Asgari ücretin yeni işlevi, ücret üst sınırını aşağıya/ortalamaya çekmektir. Bütün emekçileri sefalet ücretinde toplamaya, orada “eşitlemeye” çalışıyorlar.
Buradan çıkmanın yolu dayatılan sermaye mantığının dışında düşünmekten ve eylemekten, usulden esasa kavramların yeniden tanımlanmasından, mücadele hedeflerinin bu anlayışla sivriltilmesinden geçiyor.
Kanımca en başta “asgari ücret” mücadelesini salt ücrete, ödenecek paranın miktarına endeksleyen çemberin dışına çıkmak gerekiyor.
Asgari ücretin kapitalizm içindeki karşılığı, “emek gücünün değeri” dir. Emek gücünün değeri, işçinin üretim sırasında harcadığı yaşam cevherinin/enerjisinin yenilenmesi, kişisel ve türsel varlığının devamı için gerekli mal ve hizmetlerin, emek üretkenliğindeki artış ve toplumsal ilerleme ölçütlerine göre belirlenmelidir.
Buradan bakıldığında sorunun özü, işçinin beslenme, barınma, türünü sürdürme, ulaşım, iletişim, eğlence ve dinlenme gibi temel yaşam haklarının karşılanmasıdır. İşçinin ücreti, metaların fiyatı ve para bu ilişkinin biçimsel araçlarıdır. Bu araçların büyüklük ve ağırlığı verili toplumun sınıf mücadelesiyle belirlenmiş koşullarına göre değişmektedir. Eğitim, sağlık gibi hizmetlerin parasız, konut ve ulaşımın görece ucuz olduğu “refah devleti” dönemleriyle günümüzün her şeyin parayla alınıp satıldığı toplumları arasındaki fark önemsiz değildir.
Asgari ücret konusunu, belki adını da “asgari geçim” olarak değiştirerek, mücadeleyi parayla mübadele edilen meta ve hizmetler ekseninden değil, temel gereksinmelerin “kullanım değerleri” olarak karşılanması ekseninden kurmak kısır döngüyü kırmanın etkili yöntemi olabilir.
Zihinlerde canlanması ve tartışılması için bir alıştırma önerisi olarak somutlaştırmak isterim.
Örneğin, 4 kişilik bir ailenin tüm güncel yaşamsal gereksinmelerinden oluşan bir asgari geçim sepeti tanımlamak, buna göre elektrik, su, doğalgaz, iletişim ve ulaşım gereksinmeleri için karşılıksız ya da şimdilik büyük indirimli bir kota saptamak, yerel farklılıkların gözetildiği bir kira yardımını belirlemek, bu hesaplamalara göre saptanacak asgari geçim ücretini her ay yeniden güncellemek bugünkü ücrete, paraya endeksli asgari ücret yaklaşımını aşmaya hizmet edecek bir düşünme-eyleme yolu olabilir.
Büyük emekçi kitleleriyle bu talepler için mücadeleyi kazanmak, asgari geçim hakkını gerçekten kazanmanın biricik yoludur!
Bunun için, asgari geçim ücreti, yılda bir ya da iki kez göstermelik toplantılar eşliğinde, sermaye ve onun işbirlikçilerinin dayattığı bir ritüelle değil, bütün yıla yayılan mücadelelerle, sendikalar yerine asgari ücretlilerin örgüt temsilcilerinin asli taraf olduğu toplu sözleşme/toplu mücadele yöntemiyle belirlenmelidir. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) eylem ve örgütlenme pratiği, istenir ve birleşik emek güçleri seferber edilirse bunun pekâlâ başarılabilir bir hedef olduğuna kendi çapında anlamlı bir emsal oluşturuyor.
Bugün, bu ülkede işçi sınıfını siyasallaştıracak, onu ayağa kaldırarak toplumsal kurtuluşun öncüsü yapacak mücadele hedeflerinden biri olarak asgari geçim mücadelesini mızrağın sivri ucu haline getirmek mümkün ve gereklidir.
*
Tüm okuyucularıma sağlıklı, mutlu, umudun ve neşenin yeniden serpileceği bir yeni yıl diliyorum.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2025
29.01.2025
5.01.2025
17.12.2024
3.12.2024
22.11.2024
7.11.2024
22.10.2024
15.10.2024
10.09.2024