Hasan Bülent KAHRAMAN
Mustafa Kemal, savaşı kazandıktan hemen sonra yanında arkadaşları ve Halide Edip'le otururken, bundan sonra herhalde biraz sükûnet bulacaklarını sanan büyük romancıya biraz alaylı ama muhtemelen ne yapacağını tasarlamış, Kemal Tahir'in ifadesiyle, "gayet kıyıcı" bir savaşçı olarak, "olur mu hanımefendi, daha birbirimizi yiyeceğiz" der. Bir Napolyon ve Fransız Devrimi hayranı Paşa haklıdır. O tarih çok önemli bir laf üretmiştir: "ihtilal evlatlarını yer." 1989'da Fransız Devriminin 100. yılı nedeniyle kendisiyle konuştuğum ve çok ilginç şeyler söyleyen Demirel de bana bu kavramı hatırlatıp, Anatole France'ın, benim de çok sevdiğim Tanrılar Susamışlardı (o, Allahlar Susamışlardı diyordu) romanını zikretmişti...
***
Mesele Fransız İhtilali değil de ihtilalin evlatlarını yemesi. Türkiye'de şimdi kabine değişikliğiyle bir nebze olsun durulmuş görünen bu hengâme bana bu anekdotları ve tarihi anımsattı. Daha açıkçası Türkiye'de "ihtilal evlatlarını yiyor" diye düşünmeye başladım.
İhtilalin evlatlarını iç iktidar paylaşımı nedeniyle yediği belli. İslam dahil hiçbir devrimci atılım bu tarihten kopuk veya bağımsız değil. Günü gelir, o paylaşım savaşlarında iş bu noktaya taşınır ve öyle sanıyorum ki, Türkiye için bu saptamada bulunmak gerçekten de yanlış olmaz. Hizmet ya da Cemaat sonunda bir iç iktidar talebinde hükümetle çarpıştı ve ortaya bu durum çıktı. Neyin bunu tetiklediğini bilmiyoruz.
***
Hiç ideolojik mülahazalarla tartışmayı başka bir mecraya dökmek gerekmiyor. Türkiye 2007 sonrasında demokratik ve siyasal, 2007 öncesinde de ekonomik bir dönüşüm geçirdi. Bu dönüşümlerin hiçbir boyutu yabana atılacak türden değildi. İç sorunları, kısıtlamaları, çelişkileri elbette vardı. Ama sosyal bir dönüşüm de (ötekilerden bence daha önemlidir) her iki dönemin ortak zemini halindeydi.
Bu değişim 2002'nin hemen sonrasında kararı, hem de şaşırtıcı bir biçimde, alınan AB ile bütünleşme kavramı etrafında gerçekleşti. AB de ABD de destek verdi. Nedeni, Türkiye'deki serbest pazar ekonomisinin liberal ve demokratik bir zemine oturmasıydı. Bu da askeri ve bürokratik cephenin zayıflatılmasını ön gerektiriyordu.
Oldu. Böylece 1994 sonrasında başlamış ulusalcı-militer yapılaşma kırıldı, merkezi oligarşik çelik çekirdek kısmen parçalandı. Bunu yapabilmek geniş halk desteğini zorunlu kılmıştı. Bir ideolojiye ihtiyaç vardı. İslam'ın popüler bir söyleme dönüştürülmesi o ideolojik çerçeveyi kurdu.
Buraya kadar sorun çıkmadı. Çünkü görünürde belli bir ideolojik hareket, üstelik de haklı ve meşru olarak, gerçekleştiriliyordu. Taraf olan her çevrenin ortak katkısıyla ve hatta "dışarıdan" sayılabilecek kesimlerin desteği yani oluşturdukları koalisyonla bu adımlar atıldı.
***
Tamamlandı mı sorusunun cevabı bende menfidir. Çünkü asırlara baliğ olan bir sistemden söz ediyoruz. Fakat ondan daha ötesi var: Türkiye'nin biraz da "demokratik ters talihi." Bugünkü sorunu, iç iktidar savaşı diye nitelendirdiğim sonucu doğuran en belirleyici neden David Runciman'ın şu sıralarda okuduğum kitabının adıyla demokrasi tuzağı; yani şu...
Türkiye'de demokrasi, demokratik sistemin temel parametrelerini sistemli hale getirememiştir. Bırakalım şeffaflık, hesap vermek, katılım, oydaşma gibi yeni demokrasi kurallarını ve koşullarını bir yana, kuvvetler ayrılığı gibi en hayati konu bile sürüncemededir. Herkes bu kuralları kendine göre yorumladığı için demokrasinin bir sorunu çözülür ve aşılırken bir diğer sorunu gelir ayağımıza bağ olur ve ortaya bugünkü türden sorunlar çıkar.
Daha saydam, daha açık, daha hesap veren kurumlar olsaydı, denetim mekanizmaları daha objektif çalışsaydı bugünkü sorunlar çok daha önceden belirlenmez miydi? İktidar demokratik mekanizmalarla daha baştan paylaşılsaydı bugünkü zıtlaşmalar ve bel altı vuruşlarla cereyan eden paylaşım savaşları olur muydu?
Demokrasi büyük değil küçük iktidarların meselesidir ve eksik demokrasi demokrasi değildir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024