Hasan Bülent KAHRAMAN
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül uzun bir aradan yani devletin başı olmak görevinden ayrıldıktan sonra televizyona çıktı. Gül'ün konuşması ders verir nitelikteydi. Gayet sakin, çok özlediğimiz şekilde mütebessim, kendinden emin, özgüvenli, meselelere hâkim haliyle soruları cevapladı. Eğer daha farklı, canlı, güncel, ekonomik ve uluslararası konularla daha ilgili sorular sorulsaydı eminim daha da geniş bir alan üstünde Gül'ün cevaplarını alacaktık. Fakat bu kadarıyla bile Gül iki temel konuda dikkat çekici tespitte bulundu.
Birincisi, Gül, kendisinden gerek Akparti'ye gerekse devlete yönelik bir kıyamet senaryosubekleyenleri boşa çıkardı. Son derecede önemli bir noktadır bu. Türkiye'de belli bir çevre zannediyor ki, Gül, belli şekilde fırsat kollamaktadır. Bir zafiyet anında ortaya çıkacak ve Akparti'ye yönelik manevrada bulunacaktır.
Açıklamasıyla Gül bu senaryonun içinde olmadığını gösterdi. Hatta daha da önemli bir tespitte bulundu. Kendisini en büyük eksiklerimizden veya ihtiyaçlarımızdan olan 'doymuş siyasetçi' profiliyle bütünleştirdi. CB seviyesine gelmiş bir kişinin hâlâ 'doymamış' biri olarak kulislerle işi olmayacağını vurguladı. Ama bir gerçek var: devlet adamlarına bir gün iş düşerse ortaya çıkarlar. Churchill bunu yaptı, De Gaulle bunu yaptı,İnönü bunu yaptı. Sırası gelince o da yapacaktır.
İkincisi, Gül, özgürlüğün her bakımdan bir hayati ilke olduğunu belirtti. Özgürlük sadecebasın özgürlüğü değildir. Bir genel tutumdur. Demokrasiden ayrılamaz. Hatta demokrasi bile bir özgürleşme aracıdır. Her demokrasi özgürlüğü içeremez. Ama her özgürlük bir demokratikleşmeye açılabilir.
Gül, bu bilinç içinde, Türkiye'deki özgürlüğün ve demokrasinin ne derecede hayati olduğunu vurguladı. Buna rasyonel siyaset ve yönetim anlayışını ekledi. Kendisinin içinde, başında olduğu dönemdeki Akparti başarısını bu bağlama yerleştirdi.
Neticede 2002'de onun hazırladığı ve ilk defa uyguladığı Acil Eylem Planı'yla başlayan momentum bir on yıl kesintisiz sürdü ve Akparti başarısını meydana getirdi. O dönemde Akparti gündelik siyasetin üstüne çıkan bir siyaset anlayışıyla daha fazla bütünleşmişti. Gül, bu hususun sadece Akparti bakımından değil Türkiye bakımından da ne derecede önemli olduğunu belirtti.
Bu iki tespit neye işaret ediyor derseniz aslında bir yol haritası çiziyor. Türkiye'nin bir bütün olarak, fanatikleri dışında, Gül- Erdoğan ikilisini hayli sevdiğini daha önce de çok belirttik. Çok karizmatik ve duygusal bir liderle soğukkanlı ve ussal bir lider arasındakidenge Türkiye'de çok şeyi başardı.
Keşke bu modeli sürdürmenin bir yolu bulunsaydı. Maalesef yapılmadı. Kırılmalar oldu. Şimdi Gül doğan boşluğu ve Akparti dönüşümünü hem içinden hem dışından izleyerek gözlemlerde bulunuyor. Bu gözlemlerine dayanarak depremin olabileceği fay hatlarınıişaret ediyor. Gerek Akparti gerekse Türkiye'deki siyasal sosyoloji açısından bu durumu dikkatle izlemek gerekir. Nedeni şu...
Gül ve Erdoğan'ın CB adaylıkları 2007'de söz konusu olduğunda Akparti tabanına dönük bir analiz yapmış ve parti içindeki sınıfsal dinamiklerin Erdoğan'ın aday olmasına izin vermeyeceğini, o dinamiklerin Gül'ü öne iteceğini ısrarla vurgulamıştım. Öyle oldu. Aradan geçen sürede Erdoğan CB seçildi. Gül çekildi. Bu ikili pozisyon değişikliğiyle parti içinde sınıfsal bir boşluk meydana gelmiştir. Bugünkü durumu, olumlu- olumsuz, geniş ölçüde bu neden hazırlıyor. Gül, şimdi çizdiği çok sakin, çok olgun, kavrayıcı profille bu boşluğun büyümesini engellemeye de çalışıyor. Türkiye'nin yakın dönem kaderi bu doğrultudaki unsurların işleyişiyle çizilecektir.
Çok önemliydi Gül'ün açıklamaları, çok...
Not: Pazartesi yazımda Doç. Dr. Koray Çalışkan'ın soyadını heykelci dostum Koray Ariş'in soyadıyla karıştırmışım. İkisinden de okurlarımdan da özür dilerim.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024