Hasan Bülent KAHRAMAN
Basına yansıyan haberlerden öğrendik ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan devreye girdi ve 'tecavüz yasası' konusunda hükümetin eleştirileri dikkate alması gerektiğini söyledi. Bunun üstüne tasarı Komisyon'a geri çekildi.
Bu sevinmek ve üzülmek gereken bir durum.
Erdoğan'ın devreye girip müdahale etmesi yasanın makul bir çizgide değişeceğine bir işaret. Sevindirici.
Ama bu gelişmenin Cumhurbaşkanının bizzat devreye girmesiyle sağlanması üzücü.
Hükümet, toplum bütün kanatlarıyla ayağa kalkmışken bu girişimi kendi başına yapamıyor mu, mutlaka Erdoğan'ın politik dikkatine mi ihtiyaç duyuyor?
Aslına bakılırsa bugüne değin benzeri işlerde de hep böyle olduğunu düşünmek, görmek, söylemek gerek. Erdoğan'ın tepkisi, kararı, hamlesi belirleyici oluyor.
Bunda şaşacak bir şey yok. Neticede Erdoğan hareketin lideri, kendisine bağlanmış bir parti ve taban var. Kitlesi onun gözünün içine, ağzından çıkacak sözcüklere bakıyor.
O yönde karar alıyor.
Başbakan Yıldırım bu doğrultuda çok iyi bir oyun kurucu. İyi bir arabuluculuk yaptığı ortada. Daha diyaloğa açık bir pozisyon yaratıyor.
Buradaki kritik sözcük, 'diyalog'.
Yeniden bu kavramın önemi üstünde durmayacağım.
Hâlâ öğrenemediysek öğrenemedik.
Ayrıca ben bu tür konularda daha 'determinist' bir noktada bulunuyorum.
Yani, olan olabilecek olandır diyorum.
Olsaydı şöyle olurdu muhakemesine siyasette de hayatta da yer olmadığı kanısındayım. Bu kesin bir gerçektir. Dolayısıyla eğer bir diyalog sorunu yaşanıyorsa bu 'öyle olmasıgerektiğine inanıldığı' içindir. Analizcilere düşen de bu durumu yorumlamaktır. Çünkü siyasal analiz sonradan (a posteriori) yapılır.
Eğer siyasette diyalog yoksa bu, belki kötü, belki sorunlu ama bir veridir!
Buradan hareketle başka bir noktaya geleceğim: hangi konu olursa olsun iktidar, tabanı, kitlesi, koyu, katı, ödünsüz bir savunma içinde. Müthiş bir içe kapanma gösteriyor. Herhangi bir eleştiriyi kabul ederse bütün zeminin ayakları altından kayacağını, her şeyin boşa çıkacağını, tüm cepheleri yitireceğini sanıyor.
Böylesi bir yanlış tutum onu savunmaması gereken, düpedüz yanlış konumları,kavramaları da savunmak zorunda bırakıyor.
O tavır, her ne ise, 'muhafazakârlığın' bir zarureti olarak görünüyor, muhafazakârlığın adeta varlıksal, ayrılmaz, tayin edici unsuru şeklinde ele alınıyor.
Buna neden olarak muhafazakârlığın 'özgül' bir 'ideoloji' oluşu gösteriliyor. Yanlış!
Başka ideolojiler de en az o kadar özgüldür.
Böyle bir değerlendirme muhafazakârlığa taşıyamayacağı bir bilinç durumu inşa etmektir.
Ayrıca, diğer ideolojilerle mukayese edildiğinde muhafazakârlık onlara nazaran çok daha dışa dönük bir ideolojidir. Çok daha popüler ve popülist bir tabanı vardır.
Diğer ideolojilerin içerdiği 'yabancılık' dolayısıyla 'özgüllük' boyutu daha yüksektir.
Türkiye'de muhafazakârlığın bugüne kadar süren başarısı onun daha fazla hayata ait, onunla iç içe, üretken, 'canlı' bir ideoloji olmasındandır.
Şimdi bahsettiğim yaklaşımla muhafazakârlığı içine kapamak ve ona 'bürokratik' bir tutumla yanlış pozisyonları bir 'tehdit algısı' içinde savundurmak, onu bürokratik bir ideolojiye dönüştürmek çok anlamsız bir tavırdır.
Hele Türkiye'nin hep bürokratik ideolojilerden çektiği düşünülürse...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024