Hasan Bülent KAHRAMAN
Çin, dünyanın neresi, merkezi mi, böyle denebilir mi, henüz bir şey söylemek zor. Bu, öncelikle Çin'in kendisini değiştirmesiyle ilgili bir durum. Neticede sosyal medyanın yasak olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Öte yandan, ilk günden beri yazıyorum, Çin, dünya finans kapitalinin odaklarından biri.
Çin'den dönerken aklımda kalkınma- büyüme ikilemi var.
Aklımda işlememiş bir devrimin getirdiği büyük kıyımlar var. Çöken sosyalizmin tıpkı büyük dinlerin tamamı gibi herkesi eşit yapma tutkusu, ütopyası var. Sonunda kazanan kapitalizmin bu utkusunu sağlayan koşulları var.
Batı bugün bu dünyanın en büyük meselesi. Batının kendisini bir 'hâkimiyet odağı' olarak sürdürmekte zorlandığı bir dönemde 'Batı-sonrası' bir dünyaya geçip geçmediğimizi sorguluyoruz.
Böyle bir dünyada Çin yepyeni bir güç merkezi olarak biçimleniyor.
'Sömürgecilik sonrası' dünya galiba ilk defa kuruluyor. Unutmayalım, Hong Kong Çin'e ancak 1997'de devredildi. Daha dün demek. Kısa bir süre öncesine kadar iliği kemiği sömürülen bir Çin ve Uzakdoğu vardı.
Ama bugün Financial Times'ın haberine göre New York ve Londra finans kapital olarak güçlerini Asya devlerine yitirdi! Artık 'yeni yeni dünya düzeni' dememiz gereken bu dünyada Çin nasıl yer alacak sorusunun bir tek yanıtı var: dünyayla coğrafi olarak bağlanarak.
Çin'in bugün en büyük hırsı bu. Ne nükleer bir güç olması ne Çin Denizi'ndeki hâkimiyeti ne kasalarını dolduran dolarlar onu bu derecede etkiliyor. Çin, ancak dünyaya karayoluyla da bağlanırsa hâkimiyet alanını genişleteceğini biliyor. Dünyanın geri kalan kısmına bu projeler açısından bakıyor.
Onların arasında Türkiye de var. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye yaptığı ve yapacağı projelerle kendi dışındaki dünyada da bambaşka bir güç ve kabiliyet ifade ediyor.
Mesele bunları idrak etmek ve bu açıdan bakabilmek.
İki ülke birbirinin potansiyelini keşfetmiş durumda. Bir Soğuk Savaş projesi olan AB'nin gücünden (üstelik hayli geciktirilmiş, ertelenmiş olarak) epey bir şeyin eksildiği bu dönemde Çin, yeni bir Türkiye'nin kendisine başka bir potansiyel sağlayacağını biliyor. Bu, Batıdan altmış yılda beklediğini bulamayan Türkiye için de geçerli.
Bütün bu imkânlara rağmen iki ülke arasındaki 'etkileşim' trafiği çok zayıf.
Böylesine 'hırslı' iddialara sahip iki tarafın proje geliştirmek, ortak politika oluşturmak bakımından daha fazla bir araya gelmesi, üretken düşünceler ortaya koyması şart.
Böyle bir projenin altyapısı mevcut.
Türkiye'de okuyan çok sayıda Çinli, Çin'de bulunan çok sayıda Türk öğrenci var. Yaratacakları zemini küçümsememek gerek. Üniversiteleri ekleyelim. Sadece Pekin'de 91 üniversite var. İkisi dünyanın en iyi 100 üniversitesi içinde. Türk üniversiteleriyle aralarındaki irtibatları ileriye götürmek şart.
Nihayet kültür alanı. Teknoloji, askeriye, enerji rakamlarıyla belki mukayese edilmez kültür alanının büyüklüğü. O nedenle fazla önemsenmez. Ama kültürel yakınlaşma farklıdır, katma değeri büyüktür. Bu alan işletilmeli. Kaldı ki, Hong Kong ve Şanghay bir merkezdir çağdaş sanat alanında. Çin'in ve Türkiye'nin geleneksel sanatları ayrıca son derecede etkileyicidir.
Böylece Rusya, Çin, Güney Kore üstünden geçen bir hat yeni bir dünyaya işaret ediyor. Buna bir de Batı Asya'yı bütün cesametiyle ekleyelim...
Türkiye'den görünen Çin, bizatihi Çin'den görünenden daha etkileyici.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024