Hidayet Şefkatli TUKSAL
Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba diyeyim sevgili okurlar…
En son Mustafa Öztürk’ün vahiy konusundaki görüşlerini tartışacağımı vaat ettikten sonra bir daha yazamadım maalesef. Geçen dönem akademik yükümün çok fazla olması ve üç kuşağı kapsayan ailevi mesuliyetlerim yüzünden, şöyle dört başı mamur bir yazı için yeterli araştırma vaktini bir türlü bulamadım. Mustafa’nın en verimli çağında onu talebelerinden koparan görüşlerini salim kafayla ve çok yönlü olarak araştırmak istedim kaynaklardan, öyle yazmak istedim. Ve dahası söz vermiş bulunduğum bu konuyu yazmadan başka bir konuda da yazamadım. Sonuçta üç aya yaklaşan bir kesinti oldu. Ancak kendime “Artık yeter!” dedim. Bazı şeyleri çok istesek de yapamayacağımızı öğrendiğimiz bir yaştayız nihayetinde. Bu sebeple sizlerin ve Serbestiyet’e emek veren sevgili arkadaşlarımın anlayışına sığınarak aranıza dönmeye karar verdim.
Malum geçen haftadan beri İstanbul Sözleşmesi’nin feshi üzerine konuşuyoruz. Feminist arkadaşların yanı sıra dindar kesimden kadınlar da Sözleşmenin feshine açıkça karşı çıktılar, onların görüş ve yaklaşımlarını sevgili Gülsüm Ekinci’nin çabalarıyla Serbestiyet sayfalarında okuduk. Kurulduğundan beri faaliyetlerini yakından takip ettiğim DEVA Partisi Sözleşmenin feshine karşı aktif bir kampanya yürütüyor. DEVA Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı’nın öncülüğünde, diğer birimlerin de yoğun desteğiyle DEVA’lı kadınlar 22 Mart’ta düzenledikleri basın toplantısında “İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hukuken yok hükmündedir, kabul edilemez!” diyerekbu kararı yargıya taşıyacaklarını beyan ettiler. 23 Mart’ta change.org sitesinde “İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Kararına Karşıyız #BuHukuksuzluğuKabulEtmiyoruz” başlıklı imza kampanyası başlattılar ki, şu ana kadar 1089 kişi imza vermiş durumda. Başkanlık parti organlarına, il ve ilçe başkanlıklarına dağıtılmak üzere bir bilgi notu hazırlayarak, Sözleşmenin amaçları, içeriği ve hedefleri konusunda üyelerini bilgilendirmeye çalışıyor. Benzer şekilde Gelecek Partisi’nin Genel Başkan Yardımcıları ve kadın üyeleri, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin durdurulması için Danıştay’da dava açtılar. Ancak partinin sitesinde bu konu sadece kadınların meselesi gibi duruyor, muhafazakâr erkek seçmeni kaçırmamak üzere bilinçli bir tutum mu, karar veremedim doğrusu.
Dindar muhafazakâr camiada “İnat da bir tür murattır!” gayretkeşliğiyle sürdürülen Sözleşme karşıtı kampanyaya gene aynı camiadan itirazlar bunlar. Bu Sözleşmeyi -Allah muhafaza- CeHaPe iktidarı başımıza sarmış olsaydı, ekranlardan neler duyardık kim bilir. Ama kendi iktidarları döneminde, kendi bakanları ve bürokratları ile sivil toplum kuruluşlarının iş birliği sayesinde hazırlandığı ve TBMM’den 246 imzayla geçirildiği için, bu sürece dair hiçbir laf yok; “Kandırıldık!” nakaratını terennüm edemiyorlar, muhafazakâr erkek seçmenlerin oy baskısı uğruna, Sözleşmenin “tek bir” maddesinde geçen “iki” kelimeyi dert ederek*, kadınların ahlarını alıyorlar ve artık eksilere düşmüş dış itibarlarını daha da diplere gömmeye razı oluyorlar.
Bana göre bu Sözleşmede dert edilen asıl şey eşcinsellik filan değil erkek tahakkümünün tehlikeye girmesidir. Eşcinselliğin meşrulaşması bahanesi toplum üzerinde kadın hakları meselesine göre daha korkutucu olduğu için Sözleşmeye karşı bu argümanı ürettiler. Sevgili babacığım bile etkilenmiş, geçen gün haber izlerken tartışıyoruz, Rumeli şivesiyle “Ejcinsellik benim kırmızı çizgim!” diyor bana. “Seni anlamıyorum zaten, hep muhalifsin sen! O kadar kanalda yalan mı söylüyorlar?” diyor kendinden emin bir şekilde. Sinirleniyorum ve çok bilmiş asi evlat rolüne girmekten çekinmeyerek “Baba sen o Sözleşmeyi okudun mu? Ben okudum. Sen zaten hep aynı şeyleri söyleyen kanalları izliyorsun!” deyip, odayı terk ediyorum. Ben ergen gibiyim, o da ergen zamanlarımdaki babam gibi…
Allah’tan küsmüyoruz. Babam, kendi yaşındaki pek çok baba gibi, kızlarının güçlü olmasından, kocalarına karşı ezik olmamalarından gurur duyuyor ve bunu destekliyor ama annemin güçlü olmasına hiç izin vermemişti. Biraz da bunun için kavga ediyorum aslında bu 87 yaşındaki adamla. Kızlarının tahakküm altına girmesini istemeyen ama karısına tahakkümü en doğal hak gören erkekler kategorisinden babam. O, hadi eski kuşak, ama ya daha genç kuşaklar?
Bu ikilemi nasıl aşacağız bilmiyorum. Aslında daha muhafazakâr bir kesime göre, eş ya da kız evlat demeden kadınları kendi iktidarları altında “zapturapt” eylemek, erkekliğin en büyük şiarı ve vazifesi. Şu sosyal medya kanallarında arz-ı endam eden, sırtını en yüce otoriteye dayamış olmanın celâliyle esip gürleme hakkını kendinde gören, kadınlara sürekli had bildiren, onları ayetle hadisle korkutup sindirmeye ve yola getirmeye çalışan, hastalıklı bir tahakküm anlayışını “din” diye yutturmaya çalışan o zevatın asıl derdi bu değil mi?
Bu topraklarda erkekliğin tahakküm üzerinden kuruluyor olmasının arızalarını her yerde, her seviyede deneyimleyip yaşıyoruz. Kadınları zapturapt altında tutmanın yolu ise gayet bilinçli ve sistematik bir şekilde, duygusal, ekonomik, fiziksel ve hatta cinsel şiddetten geçiyor. İşte İstanbul Sözleşmesi yani tam adıyla’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni bir türlü hazmedemeyenlerin asıl gerekçesi bu. Kadınları kurban ederek erkekliklerini kurtarmak istiyorlar.
Ama onlara kötü bir haberim var: Biz kadınlar pes etmeyeceğiz! Her kesimden, her görüşten, her yaştan kadınlar olarak el ele verip mücadeleye devam edeceğiz…
*Söz konusu iki kelime, Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması başlığı altında 3. bentte geçiyor:
3. Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.04.2021
28.03.2021
12.12.2020
23.11.2020
2.01.2020
13.10.2020
29.09.2020
21.09.2020
13.09.2020
5.09.2020