Hidayet Şefkatli TUKSAL
Geçtiğimiz cumartesi hicri takvime göre Muharrem ayının 10. günü, yani bilinen adıyla Aşûre günüydü. Alevi vatandaşlarımız genellikle sessiz bir biçimde oruçlarını tutup yaslarını ve öfkelerini hatırlarken, Caferi vatandaşlarımız kalabalık gösteriler, konuşmalar ve mizansenler eşliğinde Hz. Hüseyin ve ailesinin şehadetini anmayı tercih ettiler. O gün medyayı siyah rengin hâkim olduğu bu hüzünlü görüntüler işgal ederken, bir başka fotoğraf daha düştü ekranlara ve epey ses getirdi: Emine Hanım’ın pembe beyaz bir şıklıkla kristal kâselere aşure yerleştiren görüntüsü ve yüzündeki huzurlu gülümsemeydi fotoğraftan yansıyan… Değerlendirmeler mutfağın lüksü üzerinden yapıldı çoğunlukla ama benim dikkatimi çeken pembe beyaz şıklık ve gülümseme oldu. Bu iki unsur, Hz. Hüseyin ve ehlibeyt mateminin aşure ile ilişkisini hiç akla getirmeyen bir unutkanlığı imlerken, Emine Hanım sanki Aşure gününe yakıştırılan hikayelerden Hz. Havva ile Hz. Adem’in yeniden buluşmasını, Yunus peygamberin balığın karnından kurtulmasını, Nuh tufanının bitip aşureyle yeniden hayatın başlamasını hatırlar gibiydi sadece. Twitter mesajının ilk bölümünde de tarifini verdiği ve kendi elleriyle yaptığı anlaşılan aşurenin, bu birleştirici mutlu temasına vurgu yapıyordu zaten. Mesajının ikinci bölümünde ise Muharrem orucu ve Kerbelâyı anarak, beni bu düşüncelerimden utandırıyordu. Ama burada gene de bir tuhaflık vardı; bir tatlı olarak aşureye atfedilen birleştiricilik, sevgi ve hoşgörü ile Aşure günü olarak anılan 10 Muharrem 661’de Kerbelâ’da yaşananlar pek öyle kolayca uzlaştırılabilecek cinsten değildi.
Sünni bir ailede büyürken Aşure günlerinin bir bayram havasında kutlandığını hatırlamıyorum. Tam bir matem de değildi yaşadığımız, ancak bir ağırbaşlılık, bir hüzün olurdu genellikle. Hz. Hüseyin ve ailesinin bu günlerde öldürüldüğüne dair bir şey duymamıştım ama bu hüznün farkındaydım bir çocuk olarak. Alevi arkadaşlarımla aramızdaki mesafe, onların bildiği ama benim bilmediğim bu cinayetten kaynaklanıyordu belki de. Onlar konuyu açmıyordu, ben zaten bilmiyordum; ailelerimizin farklı mezheplerden olmalarından kaynaklanan bir sükût boşluğu vardı aramızda. Okula beraber gidip geliyor, ödev yapmak için birbirimizin evine girip çıkıyor ancak o boşluğu dolduramıyor, mesafeyi kapatamıyorduk. Daha sonra da Alevi arkadaşlarım, hatta yakın arkadaşlarım oldu, ancak Alevilik ya da Sünnilik üzerine hiçbir şey konuşmazdık. Bir gün eve geldiğimde kız kardeşimin bir okul arkadaşını hıçkırıklar içinde ağlarken buldum. Başını yenice örtmüş 16 yaşlarındaki bu çocuk, belki de başını örttüğü için gündeme gelen bir bilgiye sahip olmuştu. Hıçkırıkları arasında “ Biz Aleviymişiz!” deyişini hala unutamıyorum. Günümüzde böyle vakalar yaşanıyor mu bilmiyorum ancak Alevilik bilgisini kendi çocuklarından bile saklamak zorunda kalan bir ailenin buna ne şekilde mecbur kaldığı, üzerinde çokça düşünülmesi, dinen, siyaseten ve sosyal olarak mesele edilmesi gereken bir sorundur.
Aleviliğin bilgisine ancak İlahiyat Fakültesine gidince, Mezhepler Tarihi dersinde ulaştım. Tabi ulaştığım bu bilgilerin yansız olmadığı düşünülebilir; ancak o dersin bana kazandırdığı en önemli formasyon şu oldu: İslâm diğer büyük dinler gibi, yayıldığı tüm coğrafyalarda türlü renklere bürünmüş, farklı ekollere, mezheplere, meşreplere fon oluşturmuş bir din… Bu farklılık ve çeşitliliğe hoşgörüyle bakıldığı zamanlar olmuş, kılıçla karşı çıkıldığı zamanlar olmuş. Coğrafyanın kader olduğu dönemlerde, insanın bir dine, bir mezhebe veya meşrebe müntesip olması zaten kendi seçimine kalmış bir şey değil; toplum içinde sosyalleşirken benimsenen kültürel kodların bir sonucu çoğunlukla. Din değiştirmeler de, kimi zaman gönüllü, kimi zaman zorunlu olarak gerçekleşmiş. İletişim olanaklarının o günlere göre akıl almaz boyutlara ulaştığı günümüzde bile dinlerin, mezhep ve meşreplerin kimlik oluşturma gücü devam ediyor, ancak yeni kuşakların bu tür kimliklere sadakatinin eskisi kadar dirençli olmadığını söyleyebiliriz.
Bunu kötü bir şey olarak görmüyorum, yeri gelmişken söyleyeyim. Bir kimliğe saplanıp kalmayı ve dostunu, düşmanını sadece buna göre belirlemeyi yanlış ve eksik buluyorum. Her türden gettolaşmayı ve bu gettolara kapanma konformizmini çok tehlikeli buluyorum. Ak Parti’nin dindar (kimilerine göre kindar) nesil yetiştirme politikasını yanlış bulduğum gibi, aynı kindarlıkta başka türlü nesiller yetiştirme gayretlerine de karşıyım. Bu cümleyi boşuna yazmadım ama bugün bunun ayrıntısına girmeyeceğim.
Sözü Muharrem’in 10. gününden ve aşûreden açmışken, bu güne farklı anlamlar yüklemenin tarihsel arka planına dair biraz detay da vermek istiyorum. A.Ü. İlahiyat Fakültesinde İslam tarihi araştırmacısı olan Prof. Dr. Eyüp Baş, Aşûre gününün tarihsel boyutlarını ve Osmanlı dini hayatındaki yerini ele aldığı makalesinde, Birûnî’ye atfen, Emevi iktidarı boyunca Hz. Hüseyin’in ölüm yıldönümü olan 10 Muharrem’de, ehli beyt taraftarlarının matem ritüellerine karşılık, yönetici sınıf ve taraftarlarının farklı olayları baz alarak alternatif bir bayram kutlaması yaptıklarını yazmaktadır. Prof. Baş, tarih ve hadis kaynaklarında, Aşûre gününü bazı büyük peygamberlerin belâlardan ve mutsuzluklardan kurtulduğu mutlu bir gün olarak tasvir edecek şekilde kaydedilmiş olan haber ve hadislerin hemen hepsinin, Şiî-Sünnî gerginliği çerçevesinde zaman içerisinde üretildiğini düşünmektedir. Kendi ifadesiyle: “Sanki Hz. Hüseyin’in tesadüfen 10 Muharrem’de öldürülmesi ve bu günün Şiîler için bir matem haline gelmesiyle birlikte, bir alternatif 10 Muharrem veya Aşûre şekillendirilmiş ve bunun için gerekli malzeme hem İsrailiyyat hem de hadis şeklinde temin edilmiştir.”
Makalenin devamına baktığımızda Osmanlı döneminde Aşûre gününe dair gerçekleşen ritüellerin bu iki alternatif eksende devam ettiğini öğreniyoruz. Yönetici sınıf Aşûre gününü mutlu olayların yıldönümü gibi kutlarken, Aleviler ve Caferiler Üsküdar’da toplanarak Kerbelâ yasını bütün halka ilan etmek istercesine törenler, yürüyüşler yaparak geçirmeyi tercih etmişlerdir. Osmanlı yönetiminin Şiî alerjisi göz önüne alındığında bu gösterilere izin verilmiş olması, söz konusu matemin haklılığına yönelik bir denge siyaseti olarak okunabilir. Bu bağlamda, benzer denge siyasetinin bugünkü hükümet tarafından sürdürüldüğünü de düşünebiliriz. Emine Hanım’ın mesajında olduğu gibi Diyanet İşleri başkanının konuyla ilgili açıklaması ve temennilerinde de bunun izlerini görmek mümkün. Ancak yine de Erbaş’ın açıklamasında Kerbelâ ekseni epeyce ağır basarak, konuşmaya damgasını vurmuş. Bunu da günün mana ve önemine yaraşır bir davranış olarak teşekkürle karşılayabiliriz. Bu konuşmadan birkaç cümleyle bitirelim:
“İnsanlık tarihinde birçok önemli olaya sahne olan Aşûre günü, aynı zamanda İslam tarihinin en üzücü olaylarından biri olan Kerbelâ faciasının da vuku bulduğu tarihtir. Hicri 61 yılında sevgili Peygamberimizin “cennet gençlerinin efendisi” diye nitelediği torunu Hz. Hüseyin (ra) ile birlikte birçoğu Ehl-i beyt’ten 70 civarında mümin Kerbelâ’da acımasızca şehit edilmiştir.
Bu sebeple Kerbelâ, geçmişten günümüze ırkı, mezhebi, meşrebi ne olursa olsun bütün müminleri acılara gark eden derin bir yürek yarasının adıdır. Nitekim bu büyük acıyı yüreğinde taşıyan her Müslüman, Hz. Hüseyin’e ve Ehl-i beyt’e bu zulmü reva gören anlayışı tarih boyunca hep kınayarak vicdanlarda mahkûm etmiş, buna mukabil, Hz. Hüseyin ve tüm Kerbelâ şehitlerini ise büyük bir özlem, muhabbet ve rahmetle yâd etmiştir.
Asırlardır mümin gönülleri büyük bir ızdıraba düçar eden bu elim olay karşısında bütün Müslümanlara düşen en önemli görev ise; akl-ı selim ile hareket ederek Kerbelâ’yı doğru okuyup iyi anlamaktır. Söz konusu acı hadisenin sebepleri ve sonuçları üzerinde etraflıca düşünerek İslam ümmetinin bugünü ve geleceği için gereken dersleri çıkarmaktır. Kuşkusuz bunu gerçekleştirmenin yolu da Hz. Hüseyin’in hayatını, ahlakını ve idealini doğru bir şekilde kavramaktan geçmektedir.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.04.2021
28.03.2021
12.12.2020
23.11.2020
2.01.2020
13.10.2020
29.09.2020
21.09.2020
13.09.2020
5.09.2020