Ayşe Barım “sektör bana hiç sahip çıkmadı” dedi… Hangi sektör hangi kardeşine sahip çıkabildi ki? Bir tek basın canını dişine takarak adeta milli mücadele veriyor.
Bugün nerede ise her gazetecinin başında bir yargı sopası duruyor. Çalışan gazetecilerin de valizleri kenarda hazırlanmış şekilde işlerini yaptıklarını biliyoruz.
Evet, ülkemiz bu halde…
İktidara dokundun mu doğruca gideceğin adres belli.
Neyse… Bu bir milli mücadeledir. Evlatlarımız için bu mücadeleyi vermek zorundayız. Vatan borcu diyorum buna…
İşin bir de ekonomi boyutu var.
Mesela sorunlar ve o sorunu oluşturan nedenler… Mesela yüksek faizden şikayet edenler o yüksek faizin nedenini göremiyorlar bile.
Görüyorlar da konuşamıyorlar aslında.
19 Mart adeta dönüm noktası. O güne kadar enflasyon-faiz sarmalı dengeli şekilde düşüyordu. Aynı şekilde kredi faizlerinde de dengeli bir düşüş vardı.
Zincir 19 Mart sonrası koptu.
Artık enflasyon & faiz makası 3,0-3,5 puan aralığından 10 puanlara fırlamıştı. Enflasyon düşüyor ama kredi faizleri de düşmüyordu. Çünkü ülkenin riski artmıştı.
En büyük siyasi rakip hapse atıldığında daha ne sonuç bekleyebilirdiniz? Yapılanların sonucuydu bu tablo…
Ama bir ayrıntı daha var.
Kısa vadeli sorunlar yanında asıl YAPISAL YIKIM içinde olan bir ülkedeyiz. Kurumların ve kuralların iktidar odaklı işlediği bir yerde yapısal yıkım kaçınılmaz bir sondur.
Son aylarda tekrar iş dünyasına “konuşun” çağrılarında bulundum. Mesela İTO Başkanı Şekip Avdagiç çok konuşuyor ama sebep-sonuç ilişkisi içermeyen içi bomboş konuşmalar.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan ise şifreli konuşuyor. Daha net, daha direk konuşma üslubu zaten pek olmadı.
Üst odalarda ise sadece iktidarın insafında ne kadar daha yaşarız havası hakim: Çıt yok; sorduğunuzda ise “Kapalı kapılar ardından neler söylüyoruz neler” diyorlar.
Neyse…
1 kişi çıktı ve konuştu.
Hem de hiç şifrelemeden.
Hem de hiç sakınmadan.
Bakın ne dedi?
“Demokrasi, özgürlük ve hukuk güvencesi hissetmeyen toplumların başarılı olması mümkün değildir. “
“Bilim ve akla dayalı eğitim, liyakatli yönetim, üretime dayalı ekonomi ve adil sosyal paylaşım Türkiye’yi geleceğe taşıyacak unsurlardır.”
“Gençlerin yaratıcılık ve yenilikçi bakış açılarının ülkenin en büyük sermayesidir. Gençlerine güvenen ve onları güçlendiren bir ülke her koşulda yeniden ayağa kalkar”
“Gençleri giyim veya ifade için yargılamamak; yaratıcılıklarını desteklemek, hayallerini beslemek ve enerjilerini geleceğe yönlendirmek gerek. Onlar bugünün ortak aklının kaynağı; gençlerini kaybeden ülke geleceğini kaybeder."
“Küresel ısınma, çok kutuplu dünya sancıları, parasal sistem belirsizlikleri, üretim dönüşümleri ve gelir eşitsizliği gibi sorunlar Türkiye'yi zorluyor.”
“Türkiye'nin önceliğinin demokrasi, hukuk, özgürlük, laik ve sosyal devlet; bilime dayalı eğitim, liyakatlı yönetim, üretime dayalı ekonomi, adil paylaşımdır.”
"Düşüncelerin ifade özgürlüğü hakaret içermedikçe korunmalı. 'Yargılanırım' korkusu kalkmalı"
***
Aslında temel ne kadar sorun varsa söylemiş. Demokrasi, özgürlük, gençler, üretim, beşeri sermaye…
Yani “giderlerse gitsinler” dememiş. Ülkesini cehalet esaretine mahkum etmek yerine aydınlanma ve akıl önermiş.
Kim mi konuşmuş?
Ben söylememeyim ama bu konuşmaya bakınca isim zikretmemeli ve 86 milyon aynı duyguları paylaşmalıyız… Yoksa sonumuz kesin olarak belli…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2025
26.09.2025
24.09.2025
19.09.2025
17.09.2025
16.09.2025
15.09.2025
12.09.2025
11.09.2025
9.09.2025