İhsan DAĞI
Seçimlere bir yıldan kısa bir süre kaldı. Peki AKP nasıl bir strateji izleyecek?
Kazanmak için başvurabileceği farklı oyun planları kuşkusuz var ama seçim sathı mailine varıncaya kadar AKP’nin ana hedefi, partiden ‘büyük kopuşlar’ı durdurmak. Güçsüzlük emarelerinin ve seçimleri artık kazanamayacağı algısının partiden kitlesel bir çözülmeye yol açacağından endişeliler çünkü.
Bu nedenle muhalif siyasilere, medyaya, sivil toplum kuruluşlarına baskıyı artırıp hala güçlü oldukları algısı yaratarak bir yandan muhalefeti sindirmeye, öte yandan da tabandaki dağılmayı engellemeye çalışıyorlar. ‘Güçlü’ bir görüntünün işe yarayacağını düşünüyorlar, ‘güçlü’ ile ‘zorba’ arasındaki ince çizgiden habersizce.
İktidar partisinin seçimlerdeki en büyük sermayesi ‘lider’i. Muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilir en az dört adayı varken iktidar blokunun ‘iddialı’ olabilecek tek bir adayı var. O da ilk hamlesini yaptı ve adaylığını açıkladı. Kendilerinin de dikkatini çekmiştir; Erdoğan’ın adaylığını açıklaması, ne kararını ilan ettiği partililerinin bulunduğu salonda ne de Türkiye genelinde bir heyecan dalgası yarattı.
Millet İttifakı’nın adayını açıklaması ise böyle sessiz sedasız, heyecansız ve rutin bir an olmayacak gibi. AKP lideri dahil herkes Millet İttifakı’nın adayını bekliyor zira. Muhalefetin bir aday üzerinde uzlaşması kolay olmayacak doğru ama sonunda adaya ulaşıldığında bunun bir heyecan dalgası yaratacağı kuşkusuz. Bu nedenle, muhalefetin seçimlere az bir süre kala ortak adayını açıklayarak seçim kampanyasında büyük bir ‘ivme’ yaratma stratejisi izlediği anlaşılıyor. Muhalefetin adayını açıklaması, seçimlerin ‘kırılma anı’ olarak hesaplanıyor gibi.
İktidar blokunun cumhurbaşkanı adayı artık belli, ama bu göreve iki defa seçilen Erdoğan’ın adaylığı ‘hukuken’ tartışmalı, eğer erken seçim olmazsa. Ancak ‘siyaseten’, Erdoğan’ı sandıkta yenmek, aday olmasını engellemekten çok daha anlamlı.
Her siyasal parti seçim kazanmak ister. 20 yıllık iktidarından sonra AKP’nin stratejik hedefi de bu elbette. İktidar partisinin elinde imkanların, mekanizmaların olduğu kuşkusuz:
Seçim ekonomisi: İktidar partisi, Hazine’nin tamamen boşalacağı, Merkez Bankası rezervlerinin negatifte daha da derinleşeceği, darphanenin son sürat para basacağı bir seçim ekonomisi izleyecek. ‘Topyekun seçim’ kampanyasıyla devletin ve ekonominin tüm imkanları seçim için ‘seferber’ edilecek. Kazanırlarsa yıkılmış bir ekonomiyi dert etmeyecekler çünkü üzerinde kendileri oturmaya devam edecek, kazanamazlarsa da rakiplerinin ağır ekonomik enkaz altında ezilmesini izleyecekler.
Seçim ekonomisi AKP’yi terk eden seçmenin geri dönmesini sağlar mı? Hükümetin ekonomi politikasına güvenin eridiği bir ortamda bu zor. Yılbaşında verilen yüksek asgari ücret üç ayda pul oldu. Yine de iktidarın asgari ücrete, emeklilere, kamu çalışanlarına yüksek zamlar, tarımda yüksek taban fiyatlar, düşük tüketici faizleriyle kısa dönemli bir ekonomik ferahlık algısının ardından seçime gideceği kuşkusuz.
HDP’yi ötekileştirme siyaseti: İktidar partisi, HDP’nin desteği olmadan muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasının imkansızlığının farkında. Seçimlere doğru ana hedeflerinden birisi, HDP tabanının Millet İttifakı’na yakınlaşmasının önüne geçmek. Suriye operasyonunun böyle bir işlev göreceği hesap ediliyor örneğin. Amaç, muhalefeti operasyonun arkasına hizalanmaya zorlayarak HDP seçmeni gözünde iktidarla Millet İttifakı’nı aynılaştırmak. HDP’lilere yönelik her türlü operasyondan böyle bir ‘fayda’ bekleniyor. HDP, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırsa bu nedenle kapatılacak. Diyarbakır’da 20 gazetecinin günlerce gözaltında tutulmasının nedenlerinden birisi de bu. Muhalefeti bir açmazda bırakmak isteyen iktidarın hesabı basit: Muhalefet, HDP’lilere yönelik operasyonlara ses çıkardığında milliyetçi tabanından oy kaybedecek, ses çıkarmazsa HDP’lilerin sempatisini. AKP için bir kazan kazan durumu.
Bu plana göre Kürtler veya HDP’liler mağdur edildiğinde Millet İttifakı bileşenleri ‘dayanışma’ göstermekten kaçındıkça iktidarın Kürtler üzerinde bu yönde baskıları da artacak; artan baskılar karşısında Millet İttifakı’nın sessizliğini gören HDP seçmeni ve yönetimi, İstanbul ve Ankara seçimlerinde olduğu gibi muhalefete destek vermekten kaçınacak.
Kimlik siyaseti: İktidar, oy kayıplarını durdurmak için kimlik siyasetine devam edecek. Kimlikler üzerinden kışkırtılan kutuplaşmayla geçmişteki seçimleri kazandıklarının farkındalar elbette. Günlük hayattan muhalefetin adayına, tatilden müzik eğlenceye kadar her alanda ve anda kimlik siyasetini, kutuplaştırıcı ve ötekileştirici dili sık sık kullanacaklar seçimlere doğru.
Aslında kimlik siyasetinin pek de işe yaramayacağı bir ekonomik konjonktürden geçiyor ülke. Belki de bu nedenle AKP önde gelenleri tabanlarıyla ‘duygusal bağ’ı muhafaza etmenin yolunun kimlik siyasetinden geçtiğini düşünüyor.
Ana muhalefet ve ana muhatap CHP ve Kılıçdaroğlu: AKP’nin seçim stratejisinin en önemli ayaklarından birisi ‘muhatap’ olarak Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi ‘seçmesi’. CHP üzerinden kutuplaştırma siyasetinin sağ, merkez sağ, muhafazakar ve dindar seçmeni ‘öteki’ tarafa geçmekten alıkoyması bekleniyor geçmişte olduğu gibi. ‘CHP zihniyeti’ olarak yaftalanıp ‘Bay Kemal’ diye horlanan ‘öteki‘, AKP’ye bir ‘kimlik’ veriyor; toplumun CHP’ye mesafeli kesimlerini kendine çeken bir kimlik bu.
Bu nedenle Erdoğan hala ne Akşener’in ne de Babacan ve Davutoğlu’nun adını ‘muhalefet’ olarak anıyor. Onu dinleyenler, karşısında sadece CHP ve Kılıçdaroğlu var zannediyor. Erdoğan kendini CHP ve Kılıçdaroğlu’na karşı konumlayarak sağ seçmeni ‘CHP mi, AKP mi?’ tercihine zorluyor. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı bu oyun planını uygulamayı mümkün kılacak. İktidarın karşısında 6’lı Masa’da somutlaşan ‘büyük koalisyon’ Erdoğan’ın bu iletişim stratejisiyle gizlemeye çalışılıyor.
Erdoğan’ın CHP karşıtlığı üzerinden kurguladığı iletişim aslında bir kimlik siyaseti. Şimdiye kadar seçimleri Erdoğan ile Kılıçdaroğlu ya da AKP ile CHP arasında bir tercihe indirgediklerinde AKP hep kazandı. Yine aynı algıyı yaratmayı amaçlıyorlar. Bu seçimi demokrasi ile otokrasi, refah ile yoksulluk, özgürlük ile zorbalık arasında bir büyük referandum olmaktan çıkarıp dindar-muhafazakarları temsil eden AKP ile sekülerlerin partisi CHP arasında bir kimlik yarışına dönüştürme niyetindeler. Yani, kazandıkları geçmiş seçimler gibi bir seçim…
Yargı yoluyla siyasetin alanını daraltmak: CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na siyasi yasak kararı, Gezi mahkumiyetleri, İmamoğlu ve HDP davaları iktidarın yargı yoluyla siyasetin alanını seçim öncesinde daraltma girişimleri. Meclis’te görüşülmeye başlayan AKP’ye uymayan tüm haberleri ‘kriminalize’ etmeye müsait yeni basın-sosyal medya yasası da böyle bir işlev görecek. Muhalefetin sadece örgütlü siyasal ayağını değil, sosyal aktörlerini de susturmak, iktidarın propagandası dışında ‘gerçek haber’e ulaşılmayı imkansızlaştırmak amaçlanıyor.
AKP’nin lideri, kadroları, örgütü ve hatta tabanı moralsiz ve heyecansız. 20 yıllık iktidarlarının sonunu görüyor olmalılar. Ancak ellerinde devlet, sermaye ve medya gücü var ve kazanmak için bunları seferber edecekler. Bu, belli. Sonucu ise muhalefetin heyecanı, örgütü, stratejisi ve çabası belirleyecek.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023