İhsan DAĞI
Yeni, sivil ve demokratik bir anayasa toplumun her kesiminin talebi. İktidar çevreleri bu isteklerini sık sık tekrarlıyorlar. Muhalefetin neredeyse her kesiminin de ortak hedefi mevcut cumhurbaşkanlığı sistemiyle denge ve denetim mekanizmalarının tamamen imha edildiği 12 Eylül anayasasından kurtulmak ve parlamenter rejime dönmek.
Peki, AKP ‘parlamenter sisteme dönmek üzere yeni bir anayasa yapalım’ derse ne olur? Yıllardır mevcut sistemle ilgili eleştirilerini dinlediğimiz muhalefetin böyle bir teklife ‘hayır’ demesi imkansız.
İyi de AKP parlamenter sistemi neden yeniden tartışmaya açsın?
Yerel seçimlerin ardından iktidar partisinin başka çaresi yok; ya sistem değişikliğine gidecek ya da kendi yarattığı sistemde yok olacak. Yeni anayasa tartışmasını parlamenter sisteme dönüşün bir parçası olarak gündeme getirmek olası 2028 hezimeti öncesi AKP’nin yapabileceği en rasyonel hamle. Bu, siyasetin normalleşmesi, toplumsal barışın yeniden inşası, hukuka ve demokrasiye dönüş için de bir fırsat.
31 Mart yenilgisinin ardından iktidar partisi ağır bir politik, psikolojik ve moral krizi yaşıyor. Hem tabanı hem partinin içi kaynıyor. ‘Makul’a dönmeden orta vadede ayakta kalması zor.
AKP, 2002 yılında girdiği ilk seçimde %34 oy alarak iktidara gelmişti. O günden bu güne iktidar. Zaman içinde oyunu %50’ye çıkardığı da oldu, referandumda %57 aldığı da. Ancak, 31 Mart 2024 seçimlerinde AKP oyları (il genel meclisi sonuçlarına göre) %32’ye düştü. Yani, AKP iktidar yolculuğuna başladığı ve kendisine tek başına iktidar için yeten %34 oy oranının da 2 puan gerisine düşmüş durumda. Ama, kendi getirdikleri sistemde iktidar olabilmeleri için %50 gerekiyor.
Muhalefetin son seçimde aldığı başarılı sonuçlar, İmamoğlu ve Yavaş gibi popüler liderlerin artan gücü, muhalefet belediyelerinin nüfusun ve ekonominin çok büyük bir kesimini yönetecek olması gerçeği, YRP’nin yükselişi vs. karşısında artık AKP’nin %50’lere yaklaşması bir hayal.
Oyları %32’ye düşen, CHP’nin ardında ikinciliğe inen, Mayıs 2023’den bu yana yaklaşık 4.5 milyon seçmenini kaybeden bir partiden söz ediyoruz. Kriz ortada; AKP için çanlar çalıyor. İktidarın maddi ve manevi hazlarını yaşayan eski kuşak AKP’liler için partinin gerilemesi, hatta seçim kaybetmesi uzun iktidar yıllarından sonra mukadder görünebilir. Genç kuşak AKP’lilerin böyle bir akıbete razı olduklarını sanmam, onlar AKP’yi daha uzun süre iktidarda tutmak isterler. Batan AKP gemisini yeniden yüzdürüp kaptan köşkünde keyiflerini sürdürmek isterler.
Peki, nasıl?
AKP, şimdiye kadar iktidarını uzatmak için her yolu denedi. Kimlik siyaseti de yaptı hizmet siyaseti de. İkisini sentezlediği de oldu. Güvenlikçi politikaları da denedi demokratikleşmeyi de. AB vizyonunu da kullandı, Batı karşıtlığını da. Kürtlere de açıldı ulusalcılara ve milliyetçilere de. Bunların her biri sanıldığı gibi partinin ve liderinin ‘savrulma’sı veya tutarsızlığı değildi; iktidarı sürdürmenin gerekleriydi.
Şimdilerde AKP’nin seçenekleri tükenmiş görünüyor.
Yaygın ve derin yoksulluk, iktidarı ‘perfomans’a odaklanmaya zorluyor. AKP, insanlara hizmet sunmak, yaşamlarını kolaylaştırmak, refahlarını artırmak, kısaca onları ‘iyi hissettirmek’ zorunda önümüzdeki seçimi kazanabilmek için.
Bunun için öncelikle ekonomide hedeflere ulaşmak, rasyonaliteden artık sapmamak gerekiyor. Ancak, bunun da yetmeyeceği ortada; ekonomik programın başarısı için hukuk ve demokrasi açılımı da şart. Ekonomi, hukuk ve demokrasi birbirini desteklemeden, birbirini tamamlamadan AKP’nin ‘performans’ının halkın ekonomik durumuna, refahına ve gelecek beklentisine yansıması mümkün değil.
Kısaca, AKP siyaseten de normalleşmek zorunda; toplumsal kutuplaşmayı azaltmak, hukuku yeniden inşa etmek, demokrasiyi tüm kurumları ve süreçleriyle işletmek. Aksi halde, iktidar yeni kuşaklarına son yıllardaki kötü mirasını ve enkaza dönüşen bir AKP bırakacak.
Zayıflayan, kazanmak için gereken %50’nin çok gerisinde kalan bir AKP’de iç gerginlikler artar, klikler arası rekabet büyür, elitleri yükselen partilere kaçarak siyasal kariyerine kurtarmaya çalışır, bürokrasiye hakimiyet tavsar, kısaca Erdoğan gelişmeleri ve ekibini kontrol etmekte zorlanır. Bütün bunların işaretleri son bir haftadır çok net görünüyor.
AKP lideri, teşkilatı, elitleri bir tercih yapmak ve %32’ye düşmüş bir partinin nasıl %50’ye ulaşacağını sayıları azalan, heyecanı dağılan ve partiye güveni sarsılan seçmenine anlatmak zorunda. Hiç kolay değil bu. Mevcut sitemde partinin kendi başına yeni bir cumhurbaşkanı seçimini kazanacağına kitlesini inandırması zor. İttifaklara devam ederek şanslarını deneyebilirler ancak. 2001’in rövanşı için yanıp tutuşan Yeniden Refah’ın son seçimde yakaladığı yükselişten sonra böyle bir ittifaka katılacağını sanırım AKP içinde kimse düşünmüyordur. Yani, AKP’nin 2028 için MHP’ye dayanmak dışında bir seçeneği yok. Artık başarı üretmesi kuşkulu ve üstelik oldukça sorunlu bir seçenek bu.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinden bu yana yüzde 50 oy baskısıyla AKP siyasette ve bürokraside MHP’nin adeta ‘vesayetine’ girmiş durumda. İktidar partisinde büyük bir iç gerginlik yaratan, partinin çekirdek tabanını rahatsız eden, son seçimde bir kez daha görüldüğü üzere Kürt oylarını partiden uzaklaştıran, yani AKP’yi bitiren bir ittifak bu. Kürt oyları önemli; AKP’nin en çok ve en hızla eriyen oyları Kürt oyları. Muhafazakar Kürtler arasında Yeniden Refah yükselirken MHP ile ittifakı sürdürmek AKP için intihar olur.
Kısaca, AKP’nin MHP dahil diğer müttefiklerinin vesayetinden çıkmasının ve iktidara tutunmasının yolu parlamenter sisteme dönmekten geçiyor. Ancak parlamenter sistemde AKP yeniden kendi başına iktidar adayı bir partiye dönüşebilir, sırtındaki yüklerden kurtulur. Dahası, böyle bir tercih, ülkeyi demokratikleştirir, toplumu ve siyaseti normalleştirir.
Zayıflayan bir parti ülkeyi daha da gererek ve kimlik kamplarına bölerek yönetemez. Yükselen muhalefete ve İmamoğlu ve Yavaş gibi muhalefetin yükselen yıldızlarına karşı AKP kendini yeniden ‘merkez’ olarak tanımlamadan siyaset yapamaz, yapsa da başarılı olamaz.
Zaman da AKP’nin aleyhine işliyor. 2028’de Erdoğan 74 yaşında olacak, İmamoğlu ise hala 50’lili yaşların ortasında. AKP, Erdoğan’a bağımlı bir parti olmak yerine ancak ‘kurumsallaşarak’ post-Erdoğan dönemine hazır olabilir. Partinin kurumsallaşmasının yolu da parlamentoyu ve siyasi partileri adeta işlevsizleştiren mevcut sistem yerine parlamenter rejime geçmek. Yeni bir anayasayla parlamenter sisteme dönen ve rasyonel ekonomi politikalarından sapmayarak geniş kitleleri rahatlatan bir AKP orta vadede siyasette var olabilir.
Kısaca, AKP yeni anayasa konusunu normalleşme ve kendini yenileme için bir fırsata çevirebilir. Aslında ellerinde mükemmel bir başlangıç metni de var: reforme edilmiş bir parlamenter rejim modeline göre hazırlanan 2007 tarihli Özbudun taslağı. Erdoğan’ın teklifiyle, geçen yıl kaybettiğimiz çok değerli anayasa hukuku profesörü hocamız Prof. Dr. Ergun Özbudun’un başkanlığında Prof. Dr. Zühtü Arslan, Prof. Dr. Yavuz Atar, Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Prof. Dr. Levent Köker ve Prof. Dr. Serap Yazıcı’dan oluşan bir akademik heyet tarafından hazırlanmıştı taslak. AKP de bu taslağı benimseyerek tartışmaya açmıştı.
AKP’nin kendi anayasa teklifine dönmesi, muhalefetin de parlamenter rejim şartıyla anayasa görüşmelerine başlaması neden olmasın? Böyle bir süreç siyaseti de toplumu da ekonomiyi de ayağa kaldıracaktır.
Sonuçta AKP ya kurucu nesliyle birlikte kaybolup gidecek ya da Türkiye’yi normalleştirerek kendi varlığını yeniden üretecek. Başka seçenek yok. AKP’nin ikinci yolu seçmesi halinde bir sonraki seçim ‘Türkiye’nin sultanı kim olacak?’ sorusuna bir cevap aramaktan çıkarak demokratik bir yarışa döner, Türkiye normalleşir. Dolayısıyla, Türkiye ve AKP için yeni bir anayasa ile parlamenter rejime dönüş en rasyonel çıkış yolu.
Buyurun, Özbudun taslağının başlangıç bölümünden başlayalım:
‘Herkesin insan haysiyetinden kaynaklanan evrensel hak ve hürriyetlere sahip olduğu inancıyla hareket eden, her türlü ayrımcılığı reddeden, farklılıklarımızı kültürel zenginliğimizin kaynağı olarak gören bir eşitlik anlayışına sahip biz Türk Milleti; insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyetin kurum ve kurallarını düzenleyen bu Anayasayı, egemen irademizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemâl Atatürk’ün çağdaş uygarlık hedefi ile ebedî barış idealine olan bağlılığımızın ifadesi olarak kabul ve teyid ederiz.’
Var mı itirazı olan?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023