İhsan DAĞI
Tamam, savaş kötüdür, insanlar ölür, ülkeler yerle bir olur. Ama savaşta herkes kaybetmez.
Bazıları da kazanır; kimileri iktidar kazanır kimileri de para. Savaşı işte bunlar ister. Peşlerine de ‘vatan-millet-Sakarya’, ‘ulusal onur, milli çıkar’ söylemleriyle kitleleri takmaya çalışırlar. Henüz bu başarılamadı, Metropoll’ün eylül anketine göre halkın ancak yüzde 17’si Suriye ile olası bir savaşı destekliyor. Ancak görülen o ki son birkaç haftadır kitleler ‘savaş fikri’ne hazırlanıyor. Çünkü savaşı pişirenler bilirler ki kitleler olmadan savaş olmaz. Şimdilik hazırlık psikoloji/fikir bazında. Yarın ‘gerek görüldüğünde’ hazırlıklar başka biçimlere dönüştürülür. Savaş, ‘kazananların’ yaptığı bir iş değildir, savaşı ‘kaybedenler’ yapar, onlara yaptırılır. Kazananlar savaşa en uzak noktalardadır. Ama nutuklarda en önde görülürler. Bakmayın siz onların ‘gerekirse hep beraber ölürüz’ deyip bayrak sallamalarına. O gün geldiğinde, cephelerde sadece halkın çocukları olur.
Birileri adım adım Türkiye’yi tehlikeli sulara sürüklüyor. Savaşı değil savaşta kazanacaklarını sananlardan oluşan bir savaş lobisi Ankara üzerine çalışıyor. Bunun tehlikelerini önceki gün Abdullah Bozkurt Today’s Zaman’da gayet etraflıca izah etmişti. Ama kimsenin izahat, uyarı falan dinlemediği bir dönemden geçiyoruz. Üstelik Suriye krizinde gelinen nokta manipülasyona da provokasyona da çok açık. Siyasi iktidar savaş istemiyor olabilir, ama gittiği güzergahta savaş riski büyük; istemiyorlarsa bile mecbur bırakılabilirler. İşte, istemeye istemeye bir ‘sınır savaş’ı başladı. Eskiden diğer Ortadoğu ülkeleri arasında gördüğümüz karşılıklı top atışları Türkiye-Suriye sınırında ‘rutin’ hale geldi. Yarın ağır bir provokasyonla karşılaşıldığında ‘topyekûn’ savaş da kaçınılmaz olabilir. Üstelik provokasyonların ‘karşı taraf’tan gelmesi de şart değil. Hükümetin aldığı ‘tezkere’ adeta pimi çekilmiş bir el bombası. Bugün savaşa uzak değiliz diyenler, Balyoz planlarında Türkiye’nin Yunanistan’la bir savaşa girmesini sağlayacak provokasyonların neden hazırlandığını düşünmeliler. Düşünülecekler listesi uzun; Akdeniz’de savaş uçağımız nasıl düştü? Uludere neden ve nasıl oldu? Rusya’dan Suriye’ye giden uçak kimin istihbarat bilgisiyle indirildi? CIA mi, MOSSAD mı? İstihbarat neden Türkiye ile paylaşıldı? Temkinli olmalıyız. Sadece savaş değil, savaş ihtimali ve savaşa hazırlık ortamı bile Türkiye’nin son on üç yıllık ‘yeniden inşa’ sürecini akamete uğratacaktır. Toplum odaklı demokrasi, refah ve özgürlük arayışı yerini, devlet odaklı güvenlik, savaş ekonomisi ve disiplin anlayışına bırakacaktır.
Savaş veya savaşa hazırlık durumu on yıldır gömülmeye çalışılan ‘derin devlet’i diriltecektir. Derin devlet dediğimiz yapı ‘kontrgerilla’nın üzerine kurulmuştu; NATO çerçevesinde bir işgal durumunda ‘sivil direniş’ örgütlemek için kurulan ‘gizli devlet’ti bu. Silahı, komutanı ve askeriyle bir ‘gizli ordu’. Savaşa kalkışan bir devlet böyle bir ‘gizli ordu’ kurar. En kötü ihtimali düşünmek gerekir çünkü. Ne gibi? İran, Irak ve Suriye ile topyekûn bir savaş gibi… Hatta belki işin içine Rusya’yı da katmayı önerenler çıkacaktır. Yetmez, içerde ‘düşmanla işbirliği yapma’ ihtimali görülen unsurların kontrolü, tacizi, sindirilmesi gerekir. Bunun için de gayri-resmi resmi yapılar tarafından karşı gruplar ‘örgütlenmelidir’.
Savaştığınız ülkeyi işgal etme planları yapıyorsanız da ‘gizli devlet’e ihtiyacınız olur. Girdiğiniz ülkede siviller örgütlenecek, direnişçiler eğitilecektir. 1950’lerden itibaren Kıbrıs’ta yürütülen ‘derin devlet’ faaliyetlerini hatırlayınız. Yetmez, savaşacağınız ülkede cephe gerisine sızacak, sabotajlar yapacak, halkı kışkırtacak ‘gayri resmi’ ekiplere ihtiyaç olacaktır. Düşman devletin liderlerine, kritik noktalarına saldırılar planlanacaktır. Savaşa hazırlanan bir ülke bu hazırlıkları yapar. Yani ne yapar? Kendine bir derin devlet kurar, zaten varsa o derin devleti ‘uyandırır’. İhtiyacı olacaktır çünkü, veya ihtiyacı olacağı fısıldanacaktır kulağına. Böylece savaş ortamı gören derin devlet dirilir. Peki nereye gelmiş oluruz böylece? Başladığımız noktaya olmasın sakın!
‘Olsun, bu benim derin devletim’ diyorsanız başka. O zaman diyecek bir şey yok... Siz yine de şu ‘savaş lobisi’ne bir bakın, kim bunlar?
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023