İhsan DAĞI
Türkiye’nin kutuplaştığı, toplumun bölündüğü, ortak değerlerin aşındığı söyleniyor uzun süredir. Doğrudur, ancak, ‘ortaklaştığımız’ bir konu olduğunu da unutmayalım: komplo teorileri. Sağcısı, solcusu, ulusalcısı muhafazakarı, Türk’ü Kürt’ü komplo teorilerine gelince birbirine benziyor. Aynı komplo teorilerine inanmıyorlar belki, ama ‘komplocu zihniyet’i birçoğu paylaşıyor. Son yıllarda o kadar yaygınlaştı ki her siyasetin tezgahında satılıyor. Alıcısı da hiç az değil. Dün Siyonistler, Sebatayistler satıyordu, bugün ‘üst akıl’, ‘faiz lobisi…’
Yaşam tarzı, ideoloji, gelir ve hatta eğitim düzeyinden bağımsız toplumun her kesimini kesen bir ortak çizgi bu. Üstelik o kadar zengin ve çok katmanlı bir ‘teori’ ki, hayatın her alanına ilişkin söyleyecek sözü var. Sanki, ‘Alaaddin’in sihirli lambası.’ İçinden her şey çıkabilir; siyasetten sağlığa, gıdadan ekolojiye ve uzaya kadar. Kapsama alanı ideolojileri de aşıyor yani. Adeta bir din bu. Tanrısız bir din.
Din sözü boşuna değil. Komplo teorileri bir düşünme biçiminden çok bir ‘inanç’ kategorisi. Bu yüzden, komplo teorilerine ‘inanmak’tan söz ederiz. Hiçbir bilgi, belge, bulgu inananın inancını değiştirmeye yetmez, tersi ispat edilemez, çünkü o bir inanç meselesidir. O inancın takipçileri kanıt dinlemez, tersine bir kanıt varsa zaten o da ‘komplo’nun bir parçasıdır. Olguları, çelişkileri görmezler. İkna olmazlar. Dünyadaki en zor şey belki de bir ‘kesin inançlı’yla konuşmaktır, özellikle komplo teorilerinin inananlarıyla…
Hem bireyler tüketir komplo teorilerini hem devletler.
Komplo teorilerine başvuran yönetimler yavaş yavaş otoriter bir rejimin temelini atar. Bu teoriler üzerinden ‘icat edilen’ tehdit ve korkular içte ve dışta şiddet kullanımını meşrulaştırır, toplumda ‘ötekileştiren’ bir kesimi sindirirken iktidarın destekçilerini konsolide eder. Böylece siyaset güvenlikleştirilir. Gezi’den bu yana iktidarın söylemlerindeki değişim iyi anlatır bu ‘komplo teorilerinin yedeğinde otoriterleşme mekanizması’nı.
İktidarlar ‘reel’ sorunlarını ‘dışsallaştırmak’ için kullanır komplo teorilerini. Bütün kötülüklerin, sorunların kaynağı, asla varlıkları ispatlanamayan bir takım gizli güçler ve kişilerdir. Halk buna inandırıldığında artık ülkeyi istedikleri gibi yönetebilirler. Ne sorumlulukları vardır ne de hesap verme zorunlulukları.
Halkın ise iki seçeneği vardır; ya iktidara/devlete karşı küresel bir komplonun varlığını kabul edecek ve devletine sahip çıkacaktır ya da bu komplonun bir parçası sayılacaktır.
Kendi dinamikleri, sorunları, talepleri olan bir toplum bilmez komplo teorileri. Dışardan yönetilen komplolar ve onların içerdeki uzantıları vardır sadece. İlgisiz konular ve olaylar tek bir noktada birilerinin ‘düğmeye basması’yla izah edilir. Gerçekte ne sorun vardır ne kargaşa ne baskı. Sadece, birileri dışarıdan ‘düğmeye basmıştır.’
Hayatın karmaşasına karşın komplo teorileri basittir. Açıklanamaz karmaşık bir şey yoktur dünyada; görünenin arkasına dikkatle bakarsan her şeyi yöneten üç-beş kişiyi, gizli örgütleri, karanlık planları görürsün.
Her şeyi, çabasız, araştırmadan, sorgulamadan bilmenin ‘konfor’u yadsınamaz. İşte, ‘komplo inançlılar’ gerçeküstü paralel evrenlerinde her şeyi izah edebilmenin keyfini ve konforunu yaşar. Dünya çok basittir. Büyük resme bakmak gerekir. Bakınca ‘üst aklı’ görmüyorsanız da şaşırmayın. ‘Üst akıl’, Tanrı gibidir; görmeyebilirsiniz onu, gizlenir, ama her şeyi o kurgular ve yönetir.
O görünmeyen ve fakat adeta kadir-i mutlak varlık ‘biz’e hep tuzaklar kurmaktadır; ülkemizi yıkacak, halkımızı bölecek, kaynaklarımıza konacak, sağlığımızı bozacak, bizi ele geçirecektir. Komplocu kafa sürekli böylesi bir varoluşsal kriz içindedir. Yaşadığı ‘reel’ sorunlardan kaçmanın bir yoludur ‘hayali tehditler ve tehlikeler’ icat etmek.
Düşünsel bir tembelliğin üzerinde yetişir, gelişir kompo teorileri. Bulaşıcıdırlar da. Bir komplo teorisine inanan başkalarına da açık hale gelir. Eleştirel ve analitik aklın inşa ettiği ‘bağışıklık sistemi’ yıkılmıştır çünkü. Hızla, evrenin bilgisine sahip ulu rahiplere dönüşür komplo teorisyenleri. Kimsenin bilmediğini bilmektedirler.
Bu ‘kutsal bilgi’ günümüzün iletişim teknolojileri üzerinden herkese kolayca ulaşır şimdilerde. ‘Siyon Önderlerinin Protokolü’nü artık tozlu kitap raflarından aramaya gerek yoktur. Sosyal medyada her an karşınıza çıkabilir, bir dost grubunun ‘çok önemli’ etiketiyle telefonunuza düşebilir.
Popülerlikleri, basitliklerinden ve de ‘yanlışlanamaz’ olmalarından ileri gelir.
Olguya inanmayan, kanıtı görmeyen, çelişkileri fark etmeyen insan türü, otoriter siyasetçiler için bulunmaz bir malzemedir. Gerçeklikle bağı kopmuş kitleler her türlü propaganda ve manipülasyon için biçilmiş kaftandır. Onlar için yalanlar gerçek, gerçekler komplodur.
Marx, “Din kitlelerin afyonudur” der ya; komplo teorileri ise ‘pudra şekeri’dir. Daha hızlı uçurur sahibini…
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023