İlhami IŞIK
"Biz Milletiz, Türkiye’yi Darbe ve Terör’e Yedirmeyiz”.. Bu slogan bile kendi başına ne kadar ciddi, önemli, hassas ve o ölçüde değerli bir tarihsel süreçten geçtiğimizi anlatmaya yeter. Millet olma bilincinin en zor sınavından başarıyla geçen Türkiye, kendi yaşam biçimini, ilk kez, devletin içinde kümelenmiş bir terör örgütünden gelen, tehdit ve tehlikeleri bertaraf ederek modern bir istikrarlı topluluk olduğunu kanıtladı. Cemil Koçak’ın deyimi ile “halk meydanlara inince vatandaş darbe yapamadı”.
15 Temmuz “vatandaş demokrasisinden halk demokrasisine” geçişi temsil ediyor. Bu değişim ve dönüşümün bu istikamette yol aldığından zerre kadar kuşku duymuyorum. Halkın göz bebeği gibi koruduğu “peygamberler ocağı” diye kutsayıp selamladığı, varlığına kendi varlığıymış gibi baktığı “öz” ordusundan gelen bu tehdide gözünü kırpmadan karşı koyması, meydanları doldurarak darbeci odaklara geçit vermemesi, bütün dünya dillerinde, bütün kültür ve inançlarda “milletin demokrasi bilinci” olarak anılır ve hiç tereddüt gösterilmeden demokrasi kazanımları hanesine yazılır. Tarih kaydını böyle düşer.
Darbe karşıtı bir millet, otomatik olarak demokrasi cephesindedir. Kendi ülkesini darbe ve teröre yedirmeme kararlılığında olan bir millet, otomatik olarak kendi kaderini kendi ellerine almış bir millet olur. Bunun anlamı açıktır. Millet, kendisini meydana getiren bütün renklerinin sorumluluğunu omuzlamıştır. Artık millet kendini, kendi varlığından mesul tutmuştur. Zaten demokrasi de milletin kendini, kendine dair herşeyden sorumlu tutması değil midir?
Milletin bu kararlılığıyla bugün içinden geçmekte olduğumuz sürecin acil taleplerine baktığımızda, millet adına yapılması lazım gelen şeyler gün gibi ortaya çıkıyor. Darbe ve teröre Türkiye’yi yedirmeme bilinci, herşeyden önce millet düzeyinde “sağlam bir birlikteliği” gerektirir. 7 Ağustos’ta temelleri atılan “milli birlik” anlayışı, birleştirici en büyük çimento olarak her durumda gözetilmesi gereken milli bir değerdir. Hatta, bir Kürt atasözünde denildiği gibi “Bin dost az, bir düşman fazladır” özdeyişinden ilham alarak, bu milli birliğin sınırları sürekli genişletilmelidir.
Milli birlikteliklerde iktidarın pozisyonu çok önemlidir ama en az iktidarın pozisyonu kadar muhalefetin konumu ve saygınlığı da o kadar önemli olmak zorundadır. Kendini değerli hissetmeyen bir muhalefetle milli birliktelikleri sürdürmek çok zordur. O nedenle iktidara düşen en önemli görevlerden bir tanesi, muhalefetin hassasiyetlerine büyük bir özen ve duyarlılıkla yaklaşmaktır. Muhalefetin kendini değerli hissetmesi, iktidarın ona ne kadar değerli olduğunu hissettirmesiyle doğru orantılıdır.
15 Temmuz’da darbe dehşetini yaşadık. Darbecilerle hesaplaşma sürdüğü için de aslında hala o kabusun içindeyiz. Küresel güçlerin bir uzantısı olarak terör her gün kan dökmeye, can almaya devam ediyor ve biz 1974’den bu yana ilk kez “yurtdışına” çıktık. Yurtdışındaki mecburi varlığımız her an ciddi saldırılara maruz kalabilir.
Listeyi daha fazla uzatmaya gerek yok. Tehlike ve tehditler çok açık. İktidarı ve muhalefetiyle kenetlenmek ve sorunlara bu perspektif içinde çözümler aramak artık milli bir sorumluluk. Bu sorumluluk ihmale hiç gelmez. Hele bu bugünlerde. 15 Temmuz direnişi dünyadaki algıları değiştirdi ve değiştirmeye devam edecek. 7 Ağustos “Yenikapı” ruhu da bütün dünyaya “Biz milletiz, Türkiye’yi darbe ve terör’e yedirmeyiz” kararlılığını ilan etti.
Darbecilere ve teröre karşı mücadelede olabilecek en geniş birliktelikleri yaratmak, şüphesiz siyasetin işidir. Ama siyaset 15 Temmuz ve 7 Ağustos’u doğru idrak etmeden ne dilini değiştirebilir ne de kısır siyasi çekişmelere son verebilir. Yeni Türkiye gerçek anlamda eski Türkiye’yi geride bırakacaksa, bu “Biz Milletiz” ruhunu doğru okumasına bağlı olacaktır.
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025