İlhami IŞIK

İdlib ve konuşmadıklarımız
14.02.2020
587

Her şey gözlerimizin önünde olmasına rağmen bizler sadece duymak istediklerimize inanmak istiyoruz. Peki durum ne? Neler oluyor Suriye'de? İdlib neden ve niçin en önemli yer oldu?

 

Yine İdlib’i yazmak durumunda kaldım ve galiba yazmaya devam edeceğim.

 

Geçen yazıda “en zorlu dönem” demiştim. Evet zorlu bir döneme girdik.

 

Aslında “Ne oluyor” sorusunu sormadığımızdan olup bitenler konusunda da yeterli bilgiye sahip olamıyoruz.

 

Tuhaf olan da bu ya!

 

Her şey gözlerimizin önünde olmasına rağmen bizler sadece duymak istediklerimize inanmak istiyoruz.

 

Peki durum ne?

 

Neler oluyor Suriye'de?

 

İdlib neden ve niçin en önemli yer oldu?

 

Bu soruların cevabı tüm ezberlerin bir tarafa bırakılmasında yatıyor.

 

Artık yeni sorular sormanın vakti geldi, geçti bile…

 

Suriye'de kim haklı?

 

Kim haksız?

 

Bir zalim diktatörlük var mı?

 

Yok mu?

 

Yüz binlerce insan öldürüldü mü?

 

Milyonlar vatansız kaldı mı?

 

Soruların bir anlamı kalmadı bugün…

 

Ve artık kimse bu soruları sormuyor bile!

 

Ne acı bir tablo…

 

Yok edilen bir ülke…

 

Toprağın da ağladığı bir coğrafya,

 

Ama bugün için anlamını yitirmiş çığlıklar bunlar.

 

Dünyanın Arap Baharı'na yüz çevirmesi ile başlayan bu dram Suriye'de katillerin kahramanlık serüvenine dönmüş durumda.

 

Ve şu anda yapılan tek şey, Esad’ın meşru hale getirilmesidir.

 

Bu meşruiyetin önündeki ana engellerden biri de ve en önemlisi de İdlib.

 

Kendine muhalif diyenlerin son kalesi,

 

Ve hiçbir çıkış da görünmüyor.

 

Gelelim İdlib için düşünülen senaryolara…

 

Üç senaryo masada:

 

İlki 'Astana süreci' denilen Türkiye, Rusya ve İran’ın ortaklaşa yürüttüğü süreç ve bu sürecin genel anlamda Suriye’ye özel olarak da İdlib’e bakış acısı.

 

Ortakların yüksek sesle birbirlerine söylemediği ama sonuç olarak hayata geçirilen gerçek, Suriye’de hakimiyetin Esad'ın eline geçmesidir.

 

Rusya ve İran bunu kan, ölüm ve katliamlarla hayata geçirmeye çalışıyor, sürecin diğer ortağı Türkiye ise bunun kansız olması için çaba gösteriyor.

 

Yani her iki halde de kazanan Esad oluyor.

 

Türkiye’nin içinde bulunduğu zorluklar, PKK tehdidi ve ABD ile yaşamış olduğu sorunlar nedeni ile ancak kansız devir teslime yönelik girişimleri olabiliyor.

 

Ne yazık ki Astana’da kabul edilen çatışmazlık ve silahsızlandırma anlamını yitirmiş durumda

 

Son bölge olan İdlib’i de ele geçirmek istiyorlar.

 

Her ne kadar kendimize söylemesek de Astana süreci Esad’ı kalıcı hale getirmek isteyen bir sürecin stratejik hedefi olmuştur.

 

Ve Rusya bir an evvel bitirmek istiyor.

 

Ama önünde Türkiye’nin bu süreçten ağır hasar görme kaygısı engel olarak duruyor. Ve Türkiye’ye PKK’ye yönelik güvenceler verirken İdlib’de bulunan muhalifleri tıpkı Halep’te olduğu gibi ikna etmesini istiyor.

 

Bu gerçekleşmesi imkansız bir istek.

 

Çünkü muhaliflerin gidebilecekleri başka bir İdlib yok.

 

Tek çare teslim olmaları…

 

O da düşünülmüyor bile…

 

Türkiye hem müzakere ediyor hem de HTŞ'yi terör örgütü listesine alıyor.

 

Havuç ve sopa göstererek…

 

Ama HTŞ şimdiye kadar Türkiye’nin istediği cevabı vermedi ve vermeyecek de!

 

Esad’ın varlığı sisteme entegre olma önünde en büyük engel ve bu durum her şeyi kilitliyor.

 

İkinci senaryo ise Türkiye’nin Rusya desteği ile İdlib’e girmesi.

 

Böyle durumun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin son 7 yılda durduğu yer ile yaptıkları ve söyledikleri bir çırpıda biter!

 

Ve sonuç olarak İdlib tekrar rejime devredileceğinden Esad için mücadele eden bir Türkiye fotoğrafı tüm coğrafyada yeni kırılmalara sebep olur.

 

Üçüncü senaryo ise Rusya ve Suriye ordusunun saldırılarını fırsat bilen ABD ve müttefiklerinin Esad’a yönelik bir operasyon yapmaları…

 

Bu durum sorunun tekrar başa dönmesi anlamına gelir ki, gelişmeler bugün itibari ile Türkiye ve Rusya arasında derin bir kırılma yaratmış görünüyor ve Türkiye üçüncü senaryoya doğru sürükleniyor.

 

Ama şimdiye kadar yaşananlar öyle çok bilinmeyen denklemler yarattı ki sorunun nereye doğru evrileceği konusun a karar vericiler bile nerede durdukları konusunda net değiller.

 

Türkiye son 5 yılda geldiği durumun 180 derece değişen bir tablosu ile karşı karşıya kalacak gibi.

 

Bunu analiz etmek için birkaç yazı yazmak daha gerekiyor galiba.

 

Biz de öyle yapacağız.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar