Kadri GÜRSEL
Diyorlar ki, “Suni gündem yaratma peşinde”, “Türkiye’yi Kanal İstanbul ile kutuplaştırmak istiyor”… “Kanal İstanbul’u yapamaz, para yok”… Neticede, “İktidar kurusıkı atıyor” demeye getiriyorlar. Depreşen ‘Kanal İstanbul’ inadı bir blöf mü? Hayır. Kendimizi aldatmayalım.
“Zaten yapamaz” diyenler gözlerini açsınlar: Türkiye, halkıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla bu felaket projesine karşı vazgeçilmez itiraz hakkını kullanmazsa, bu iktidar, “Yapamaz” dedikleri şeyi yapmaya başlar.
Projenin sahibi, 26 Aralık’ta bakın ne dedi: “Kimi, ‘Bunu hangi parayla yapacaksın’ diyor. Halbuki proje yap-işlet-devret ile olacaksa bizim cebimizden para çıkmayacak. Milli bütçeden bunu yapar mıyız? Eyvallah yaparız. Kaynakları bellidir.”
Demek ki neymiş? ‘Kamu Özel Sektör Ortaklığı’ adını koydukları bütçe hortumlama numarasıyla yapabilirlermiş. Realiteyle alakası olmayan, şişirme bir gemi geçiş garantisi verip geçmeyen gemilerin parasını halkın cebinden yandaş işletmeci-müteahhidin cebine hortumlamak… Geçiş garantili köprülerde ve hasta garantili şehir hastanelerinde yaptıkları gibi. Bu olmazsa, yani finansman bulamazlarsa, projenin sahibi, masrafın doğrudan ‘milli bütçe’den karşılanacağını söylüyor.
“Bizim cebimizden para çıkmayacak” derken haklı. Çünkü bu para bizim cebimizden çıkacak. Ve “Eyvallah yaparız” diyor; yapar da… Yapacağı nedir? Bir kanal mıdır, yoksa kanal açmak vesilesiyle çok başka işler midir? İşte bunu konuşmak lazım.
‘Kanal İstanbul’ açılsa da adındaki ‘kanal’ nitelemesini hak etmeyecektir; İstanbul’un Avrupa yakası bir adaya dönüşecek ama şehrin batısını bölen su, bir yol olarak faydasız ve dolayısıyla işlevsiz kalacaktır.
Boğazların talebi fazlasıyla karşıladığı, hatta İstanbul Boğazı’nı kullanan gemi sayısında yıllara göre değil artış, tam tersine azalmanın kaydedildiği vakidir. Hal böyle iken 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre geçmesi serbest ve bedava olan Boğaz’ın hemen yanına ücretli bir kanal inşa etmek, amaç gerçekten de bu ikinci su yolundan gemi geçmesini sağlamak ise, aptallık ya da deliliktir.
Çünkü ‘Kanal İstanbul’, İstanbul Boğazı karşısında herhangi bir avantaj sunmuyor. Tam tersine, kanalı Marmara’dan Karadeniz’e intikal için kullanacak gemiler açısından geçiş süresi, karşı yönden gelen şiddetli akıntı nedeniyle uzayacaktır. Deniz yolu şirketleri enayi midirler ki, hemen yanında İstanbul Boğazı adlı bedava, serbest ve geniş bir su yolu varken bu ücretli geçişi tercih etsinler?
Bu projenin sahipleri, denizcilik şirketlerine ‘Kanal İstanbul’u kullansınlar diye üstüne para ödemezlerse buradan geçecek gemi sayısı pekala ‘sıfır’ olabilir. Kanal İstanbul’dan yılda sadece bir gemi geçerse o da baskı, hatır veya yandaşlık sayesinde geçer. Hakikaten, neden yapacaksınız bu kanalı, ne için yapacaksınız?
Nafile, cevap veremiyorlar. Anında cenin pozisyonu alıp, “Kanal İstanbul’u yapacağız, Kanal İstanbul’u yapacağız, Kanal İstanbul’u yapacağız” diye, ‘tespih duası’ eder gibi tekrara başlıyorlar. Akıl, mantık ve vicdan dairesinde geçerli tek bir argümanları yoktur.
‘Güvenlik’ deseniz, o da boştur. Her iki yakası imara açılmış 150 metre enindeki daracık bir su yolundan geçecek petrol tankerleri, Kanal İstanbul adlı semti, İstanbul Boğazı’ndan daha tehlikeli bir yer haline getireceklerdir. Mesele kanal değil. Kanal, bu bahsin en anlamsız tarafı. Ve faydasız.
Bakın, “Cebinizden para çıkmayacak” dedikleri halde, geçiş garantisi verdikleri için geçmeyen araçların ücretini vergilerimizden tahsil ettikleri, borcu dolara endeksli o asma köprülerin bile halka bir faydası var, bu kanalın yok.
Osmangazi Köprüsü, misal, İzmit Körfezi geçişini karayolundan kısaltıyor. ‘Kanal İstanbul’un ise tek faydası, iktidara yakın küçük bir zümreye… Türkiye’nin bu kanala ihtiyacı yok, sadece iktidarın ihtiyacı var. Çünkü kanalın geçeceği güzergahta yıllar önce kapatılan tarım arazileri ederinin çok üzerinde bedeller ödenerek istimlak edilirse birileri kamunun parasını ceplerine indirip büyük vurgun vuracaklar, imara açılan bu alanlar her zaman olduğu gibi kayırılan şirketlere tahsis edilecek, projeler paylaştırılacak.
Keza, kanalın inşası için yapılacak ‘ihale’nin kamuyu tarihsel boyutlarda zarara uğratması nasıl önlenecektir? İster ‘Kamu Özel Sektör Ortaklığı’ adlı kenardan dolanma numarasıyla yapılsın, ister bedeli milli bütçeden karşılansın, günümüzün şeffaf olmayan sözde ihale süreçlerinde hikayenin sonu hep aynıdır. Bu yönüyle ‘Kanal İstanbul’, netameli projelerin üzerini örtmek için kullanılan bir ‘mega naylon proje’dir.
Terazinin bir kefesinde bu gerçek var. Diğer kefesinde de ‘mega felaket’ gerçeği. İstanbul’un su rezervlerini kullanılmaz hale getirmek, şehri susuz bırakmak, ormanlarını, tarım arazilerini, Küçükçekmece Gölü’nü telafisiz biçimde yok etmek, Marmara Denizi’ni mahvetmek, yıllar sürecek bir hafriyat terörüyle şehrin batısını toza, çamura bulamak, ulaşım külfetini daha da büyütmek…
‘Kanal İstanbul’ Türkiye’nin mega felaketidir, iktidar çevrelerinin ise mega menfaat projesi… Bu iki kutup arasındaki çelişki ve bu çelişkinin doğurduğu gerilim olağanüstüdür; Türkiye’nin vardığı noktada, tarihseldir. Ve bu bağlamda bir iktidar düşünün, o kadar acz ve çaresizlik içinde ki seçmenini iler tutar yanı olmayan ‘Kanal İstanbul’ gibi bir projenin ekseninde konsolide etmenin derdine düşmüş.
“İsteseniz de istemeseniz de yapacağız” diyor… “Neden, ne için yapacaksınız” diye soranlara doğru dürüst bir cevap veremiyor ve fakat sorgulayanı, itiraz edeni dönüp seçmenine şikayet ediyor. Seçmeni de güya “Yap, yap, yap!” diye tempo tutacak. Bu iş bu kadar basit mi? Dar bir zümrenin çıkarı için bir şehrin, bir ülkenin geleceğiyle oynamak, parasını çarçur etmek bu kadar kolay olabilir mi?
Biliyorum, farkındayım, sert bir ifade olacak ama daha azı, ‘Kanal İstanbul’ denen durumu tanımlamakta kifayetsiz kalır: ‘Kanal İstanbul’ bir ihanet projesidir. Şehrin insanlarına, şehre, kaynaklarımıza, doğaya ve bütçemize olan muazzam maliyetinin yanında, bu maliyeti haklı gösterecek herhangi bir faydasının bulunmaması, ‘Kanal İstanbul’u başka bir sözcükle nitelendirmeyi engelliyor. Dolayısıyla, varsın iktidar ‘Kanal İstanbul kutuplaşması’ndan heybesinde sakladığı bir erken seçim için medet umsun…
İktidarın tezleri o kadar zayıf, ülkenin şartları iktidarın o kadar aleyhinde ki bu ihanet projesinin gerçek yüzünü halka bıkmadan usanmadan anlatmayı başarabilen bir muhalefet, kutuplaştırma planlarını da boşa çıkarır, hiç merak etmeyin.
En doğrusu, ‘Kanal İstanbul’ hususundaki inat ve ısrarın kendisine faydadan çok zararının dokunacağına iktidarın ikna olmasıdır. Bunun yolu da halkın bu histerik projeye onay vermediğinin ve ‘Kanal İstanbul’ inadının bedelini iktidara ilk fırsatta ödeteceğinin görülür hale getirilmesinden geçiyor.
2020’de ülkemizin zamanını, enerjisini ve kaynaklarını ‘Kanal İstanbul’ gibi anlamsız ve zararlı konular için değil, elbirliğiyle demokrasi, hukuk devleti ve barışın inşası için harcamasına imkan veren günlerin gelmesini temenni ediyor, tüm okurların yeni yılını kutluyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2020
5.03.2020
26.02.2020
20.02.2020
17.02.2020
4.02.2020
19.01.2020
9.01.2020
6.01.2020
3.01.2020