KEMAL GÖKTAŞ
Yargının AKP’nin bir yönetme aracına dönüştüğünü, konjonktürel ihtiyaçlarına göre hedef seçilen kişi ve grupların yargı yoluyla baskı altına alındığını ve böylece siyasetin ve hatta toplumsal yaşamın kontrol edildiğini söylemek yeni bir şey değil kuşkusuz.n
Siyasetçilerin, sendikacıların, gazetecilerin, sanatçıların toplu şekilde evleri basılarak gözaltına alınmaları ve ardından tutuklanmaları bir devlet rutinine dönmüş durumda. O kadar kanıksandı ve normalleşti ki bu haberler, “skandal” niteliğindeki yargı uygulamalarının bile üzerinde artık neredeyse hiç durulmuyor.
Oysa siyasi iktidara bağımlı yargının her bir soruşturma işlemi ve bunun sonunda verilen kararların her biri kişisel insan hakkı ihlali olmasının ötesinde ülkeyi hukuk güvenliğinin olmadığı ve herkesin her an kendisini demir parmaklıklar arkasında bulabileceği bir karanlığı örüyor.
Sendikacılar ve insan hakları savunucularına yönelik son “operasyon” bu açıdan ayrıca üzerinde durulmayı hak ediyor.
12 Eylül’den sonra bir ilk
DİSK Genel - İş Sendikası, 180 bin üyesi ile Türkiye’nin en büyük sendikalarından biri.
Aynı zamanda DİSK Genel Başkan Yardımcısı olan Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Göksoy ve Genel – İş eski Diyarbakır Bölge Temsilcisi Serdar Ekingen son soruşturmada “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.
Bu tutuklamalar, 12 Eylül’den bu yana DİSK’e yönelik en üst düzey tutuklamaları oluşturuyor. Nitekim Genel-İş tarafından yapılan açıklamada da tutuklama kararının 12 Eylül’den sonra işçi sınıfına yönelen en ağır hukuksuzluk örneği olduğu belirtiliyor ve “Bu uygulama iktidarın geldiği noktayı, hukuksuzluğunun ve keyfiliğinin geldiği boyutu da bize göstermektedir” deniliyor.
9 yıl takip edip suç unsuru bulamadılar
Genel - İş Başkanı Remzi Çalışkan hakkında 2010 yılında, birçok siyasetçi, sendikacı ve aktivist ile birlikte “PKK-KCK terör örgütü üyesi oldukları” iddiasıyla Diyarbakır Başsavcılığı’nca bir soruşturma başlatılmıştı. Fethullahçıların yargıda örgütlü olduğu bir dönemde başlatılan soruşturmada Çalışkan hakkında da diğerlerine yapıldığı gibi “teknik takip” kararı verilmişti. Bu kapsamda Çalışkan’ın telefonları dinlenmiş, internet yazışmaları takip edilmişti. 9 yıl süren bu takip sonunda Çalışkan hakkında hiçbir suç unsuru bulunmadığı için 18 Nisan 2019 tarihinde “takipsizlik” kararı verilmişti. Kararda, Çalışkan’ın örgütsel bağlantısının bulunduğuna dair herhangi somut bir delil olmadığı belirtilmişti. Başsavcılık bu kararın ardından Çalışkan hakkında iletişimin dinlenmesi ve kayıt altına alınmasını ilişkin dijital ve fiziksel kayıtların imha edildiğini de bildirmişti.
Yani devlet Çalışkan’ı 9 yıl takip ediyor, telefonlarını dinliyor, e-maillerini okuyor ama hiçbir suç unsuru bulamıyor.
Fakat, konjonktürel gereklilikler, yani siyasi iktidarın ihtiyaçları bitmiyor: Bu takipsizlik kararından 3 yıl sonra, 2022’de Çalışkan hakkında bu defa Ankara’da yeniden aynı suçlama ile bir soruşturma açılıyor. Üstelik bu soruşturmadan haberdar olan Çalışkan, Ankara Başsavcılığı’na giderek hakkında yürütülen soruşturmada ifade vermek istediğini belirtiyor ancak savcılık ifade almayı reddediyor.
Devletin koruma önerisi, “silah taşıma” ruhsatı
Tüm bunlar olurken Çalışkan, sendikal faaliyetlerine devam ediyor, şehir şehir geziyor, yurtdışına çıkıyor, bakanlarla görüşüyor. Dahası, Ankara Valiliği, 2021 ve 2022 yılında iki kez Çalışkan’a yazı göndererek “terör örgütlerinin yayınlarında kendisini hedef gösterdiğini” belirterek uyarıyor ve koruma talebinde bulunabileceğini belirtiyor. Koruma talep etmeyen Çalışkan ise bu tehditler nedeniyle silah ruhsatı almak için başvuruyor ve kendisine “silah taşıma ruhsatı” veriliyor.
Bakanla randevusunun olduğu gün evi basıldı
Çalışkan, 26 Kasım tarihinde Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan’la asgari ücret ile ilgili randevusuna gideceği gün gece evi basılarak gözaltına alındı. Çalışkan, çoğunu tanımadığı 14 kişiyle birlikte bir “terör” soruşturmasının hedefindeydi.
İfade vermek istedi, reddedildi, evi basıldı
Çalışkan’ın avukatları, daha önce iki kez savcılığa giderek hakkındaki soruşturmada ifade vermek istemesine rağmen, bir sendika genel başkanının neden evi basılarak gözaltına alındığını sorduklarında savcı, “O zaman soruşturma olgunlaşmamıştı” karşılığını verdi. Üstelik Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikası Federasyonu Türkiye Temsilcisi olan Çalışkan, gözaltına alınmadan bir gün önce federasyonun toplantısına katılmak için gittiği Belçika’dan dönmüştü.
Gizli tanık yanına itirafçı
“Olgunlaşmış” soruşturmada neler var? Öncelikle bu tür soruşturmaların “vazgeçilmezi” bir gizli tanık… Ancak Anayasa Mahkemesi’nin somut olgular olmadığı takdirde tek başına gizli tanık ifadesi ile tutuklama kararı ve ceza verilemeyeceğine ilişkin içtihadı nedeniyle olacak ki, gizli tanığın yanına bir de kimliği açık olan itirafçı yerleştirilmişti. Gizli tanık ve itirafçı ifadelerinde, Çalışkan’ın 2014 yılında Kandil’de 30 gün teorik ve askeri eğitim aldıklarını iddia ediyordu. Ancak soruşturma makamlarının gözden kaçırdığı bir sorun vardı, o da Çalışkan’ın Kandil’e gittiği ileri sürülen tarihte devletin teknik takibi altında olmasıydı.
Dahası 9 yıl süren bu teknik takipte biri suç unsuru bulunmayıp dosya kapatılmıştı. Şimdi gizli tanık ve itirafçı ifadelerine dayanılarak ağır bir suçlama getiriliyordu.
Çalışkan, bu iddiayı ifadesinde reddetti ve Kuzey Irak’a iki kez gittiğini, ilk ziyaretin Iraklı sendikacıların daveti üzerine gerçekleştiğini ve ikinci kez de oradaki akrabalarını ziyaret etmek ve alışveriş yapmak için gittiğini anlattı. Üstelik, gizli tanık ve itirafçı ifadelerinin aksine 30 gün değil, her birinde 2-3 gün kaldığını anlattı.
Çalışkan ve diğerleri, gizli tanık Ulaş’ın hakkında suçlama yaptığı ilk kişiler değildi. Ancak Ulaş’ın iddialarına dayanılarak açılan birçok davada mahkemeler beraat kararı vermişti.
Örgüt üyeliği “delilleri”
Çalışkan’ın önüne konulan diğer “deliller” ise yine bildik türdeydi. Banka hesabından bazı kişilere yaptığı para transferleri, katıldığı gösteri ve basın açıklamaları, HTS kayıtları… Çalışkan’ın sendikanın otel ve uçak rezervasyonlarını yapan firmanın sahibine, cezaevindeki kayınbiraderine, sendikanın örgütlenme uzmanına para transferi yapması, 2015 yılında Kobane sınırında IŞİD’e karşı DİSK’in çağrısıyla gerçekleşen basın açıklaması, 10 Ekim Gar katliamından sonra yaptığı sosyal medya paylaşımları da “delil” olarak sunuldu. Çalışkan’ın kendi sendikasının ve KESK üyeleri yaptığı telefon görüşmeleri de bu kişiler hakkında soruşturma olduğu gerekçesiyle “örgüt bağlantılarına” delil olarak gösteriliyordu.
“Siyasi fraksiyonlardan uzak sendika”
Sendika toplantılarında sık sık hiçbir siyasi fraksiyonun sendikanın üstünde olmadığını ve siyasetin sendikal örgütlenmeyi belirleyemeyeceğini vurgulayan Çalışkan, ifadesinde de sendika içindeki siyasi yapılara mesafesini şöyle anlatıyordu:
“Ben Genel İş Sendikası Başkanı olduğumda sendikanın 28.000 üyesi vardı. Tamamıyla siyasi fraksiyonlardan uzak işçilerin hak ve söz sahibi olduğu, yönetimi işçilerin belirlediği bir anlayış ile sendikayı yönettim. Bu sayede üye sayımız 185.000’e ulaştı. Tamamıyla işçilerin söz sahibi olduğu, hiçbir terör örgütüyle iltisaklı ve irtibatı bulunmayan bir sendikanın içerisindeyim.”
Ağırlıklı olarak belediye işçileri arasında örgütlü olan Genel-İş Sendikası’nın başkanı Çalışkan’ın dikkat çektiği bir konu da kayyımlarla sendika başkanı olarak yaptığı görüşmelerdi. İfadesinde bu konuya dikkat çeken Çalışkan “Benim işçilerin haklarını korumak amacıyla kayyumlarla görüşmelerim tepki çekti. Sendikamızın hiçbir siyasi oluşumla ilgisi olmayıp işçilerin tamamıyla hak sahibi olduğu bir oluşum içerisine girdik” dedi.
Çalışkan, ifadesine ve avukatlarının bütün itirazlarına rağmen diğer 8 kişi ile birlikte gizli tanık ve itirafçı ifadelerine dayanılarak tutuklandı. Yani yargı, 9 yıl boyunca teknik takip altında tutmasına rağmen suç unsuru bulamadığı, devletin “terör örgütlerinin tehdidine” karşı koruma önerdiği, kendisini savunması için silah ruhsatı verdiği, hakkında “terör soruşturması” yürütülürken bakanlarla baş başa görüşen, sendikada siyasetle arasına mesafe koyduğu için eleştirilen, Türkiye’nin önde gelen bir sendika başkanını “terör örgütü üyesi olduğu” iddiasıyla tutuklamış oldu.
Soruşturmada diğer tutuklananların durumu da çok farklı değil… DİSK’li sendika başkanının ve diğerlerinin, bu ve benzer gerekçelerle ailesinden, sevdiklerinden, hayattan koparılması yeterince vahim ama asıl korkutucu olan bu tutuklamaların memleket açısından bir rutine ve üzerinde durulmayan bir kanıksamaya dönüşmüş olması…
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.02.2025
4.12.2024
7.11.2024
6.05.2024
1.08.2020
11.07.2020
28.06.2020
24.06.2020
20.06.2020
9.05.2020