KEMAL GÖKTAŞ
İktidarın baroların yapısını değiştirmek için düşündüğü düzenlemeye karşı avukatların yürüyüşünün, siyaset ve toplumsal muhalefet açısından pek çok sonucu olacak.
Bu eylem, baro başkanlarına uygulanan polis şiddeti ve engellemesinin, bir süredir kanıksadığımız ‘demokrasi yokluğunu’ bir kez daha yüzümüze çarpması açısından önemliydi.
Yürüyüşün polis engellemesi kadar öne çıkan bir başka yönü ise Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun baro başkanları tarafından protesto edilmesi oldu.
Feyzioğlu vakası kimileri için özellikle de seçilmesine destek veren büyük bir avukat kitlesi için travmaya dönmüş durumda. Feyzioğlu’nun böyle bir figüre dönüşmesi süreci ağır ağır gerçekleşmiş olsa da gelinen noktada artık bir iktidar sözcüsü haline gelmesi şaşkınlıkla, kızgınlıkla, öfkeyle izleniyor.
‘Geleceğin başbakanı’
Feyzioğlu’nun muhalifken iktidar yanlısı bir çizgiye geldiği açık ama bu yeni çizgiye gelirken sahip olduğu düşüncelerin değiştiğini söylemek yanlış olur.
Feyzioğlu’nu ilk defa bir 10 Kasım anmasında görmüştüm. Tam tarihi hatırlamıyorum ve ne yazık ki arşiv de bana yardımcı olmadı ama AKP iktidarının ilk yıllarıydı. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın da konuşma yaptığı anma Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu binasındaydı. Anma programında konuşmacılardan ilki o tarihte benim de mezun olduğum Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’ydu. Gündemde Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi tartışmaları vardı ve aralarında yazar Orhan Pamuk ve gazeteci Hrant Dink’in de olduğu pek çok aydına bu maddede düzenlenen ‘Türklüğü aşağılama’ suçundan davalar açılıyordu.
Bir ceza hukuku hocası olan Feyzioğlu ise daha sonra Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) utanç verici mahkumiyetler almasına neden olan bu maddeyi savunuyordu. ‘Türklüğü aşağılama’ suçunun tanımlanmasının ne kadar gerekli olduğuna dair sözlerine yapay, kendini zorlayan bir coşku eşlik ediyordu.
Konuşmadan notlar alırken yanımda oturan orta yaşı geçmiş bir beyefendi Feyzioğlu’na hayranlığını belli eden mimiklerle bana döndü ve “Turan Feyzioğlu‘nun torunu” dedi ve sonra ekledi: “Geleceğin başbakanı.” “Umarım değildir” diye içimden geçirdim.
‘Öğrenci değil provokatör’
Çok geçmeden kürsüde kendini zorlayan yapay bir hamasetle konuşan bu hukuk fakültesi dekanı ile yollarımız yine kesişti. 2007 yılının kasım ayında dönemin adalet bakanı Mehmet Ali Şahin’in de katıldığı bir programı izlemek üzere Ankara Hukuk’a gittim. Okul, o yıllarda muhalif öğrenci hareketinin merkezlerinden biriydi ve öğrenciler adalet bakanını protesto etmek için salona girmeye çalışıyordu. Öğrencilerin bir kısmı okula alınmamış, bir kısmının da kantinden çıkmasına izin verilmemişti.
Şahin’in konuşmasına başladığı sırada bir öğrencinin sözünü keserek ayağa kalkması ve arkadaşlarının içeri alınmamasını eleştiren sözleri ile başlayan protesto, öğrencinin yaka paça dışarı çıkarılması ve dışarıda ona destek veren öğrencilere polis saldırısı ile devam etti. Birçok öğrenci yerlerde sürüklenmiş, cop darbelerinden yaralanmıştı.
Program bittikten sonra adalet bakanına polisin sert müdahalesini sorduğumda “Ne istiyorlar bilmek isterdim. Hukuka aykırı bir muamele gördüler mi bilmiyorum. Polisin yetki ihlali varsa onunla ilgili de işlem yapılır. Savcı ve emniyet müdürü ile görüşürüm. Ben bağırmalardan rahatsız olacak biri değilim” dedi.
Bakanı uğurladıktan sonra aynı soruyu yönelttiğim Feyzioğlu ise yaptığından övündüğünü de saklamayarak ‘okuldan dövülerek atılan kişilerin aslında öğrenci değil provokatör olduklarını, polisi de kendisinin çağırdığını’ söylüyordu.
‘Öğrenci dostu’ baro başkanı
Feyzioğlu, kariyer basamaklarını baro başkanı olarak çıkmaya karar verdiğinde ise bambaşka bir profil ile sahneye çıkıyordu.
Dekan iken polisi öğrencilerin üzerine salan Feyzioğlu, 2010 yılında Ankara Barosu başkanı seçildikten sonra bir anda ‘demokrat’ olmaya hatta protesto hakkını kullandıkları için gözaltına alınan öğrencilere destek vermeye başlamıştı. Feyzioğlu o kadar ‘demokrat’ olmuştu ki, ODTÜ’de Erdoğan’ı protesto ettikleri için gözaltına alınan öğrencilerin sorgularına avukat olarak bile giriyordu!
Aslında öğrenci dövdüren dekandan öğrencilere destek veren baro başkanına dönüşürken de Feyzioğlu hep aynıydı.
Pragmatizm olarak bile açıklanamayacak bir ‘duruma göre hareket etme’ rahatlığı, ancak hedefi olan bir kişiye özgüydü. Feyzioğlu’nun gözü yükseklerdeydi. Nitekim baro içindeki ittifakları oluştururken de gözü kara bir pragmatizm ve oportünizmle hareket ediyor ve bundan da sonuç alıyordu. Nice kendine demokratım, solcuyum diyen avukat, Feyzioğlu’nun neferi oluvermişti.
Feyzioğlu, hedefine doğru giderken çok kısa süre de olsa muhalif rolünde oynadı.
Oysa yapıp ettiklerinin arkasında hep devletçi ve otoriterliğe meyyal bir dili vardı, bunu hiç saklayamadı.
Çok kısa sayılacak sürede hükümet yanlısı konuma sürüklenmesi de bu açıdan hiç şaşırtıcı değildi.
Bir ara CHP’nin liderliğine heveslendi ama bunun mümkün olmadığını görmesi üzerine dümeni kırdı. Belki de bir ‘proje insanı’ olarak kendisine biçilen görevleri eksiksiz yapıyordu.
Safını seçerken zorlanmadı
Feyzioğlu tıynetindeki biri, AKP’nin MHP, bir kısım ulusalcılar, Perinçekçi tayfa ve Mehmet Ağar, Tansu Çiller gibi adları derin devletle ayrı anılmayan isimlerle kurduğu ittifaka elbette kayıtsız kalamazdı. İdeolojisi ve söylemi ile kendisine yakışanı yaparak safını seçti ve ‘rahat etti’.
Feyzioğlu’nun temel motivasyonunun siyasi kariyer mi olduğu yoksa bambaşka bir düşünce evreninde mi ilerlediğini bilemeyiz. Ama hakkındaki ‘derin devlet’ iddialarına ilişkin “Ben devletin menfaatlerini hukuk çerçevesinde korumakla görevli bir örgütün başkanıyım” diye yanıt vermesi bu konudaki önemli bir ipucu.
Türkiye‘de avukatlar ve barolar, hukuku ve demokrasiyi savunmak konusunda güçlü bir gelenek yarattı. Ama ne yazık ki büyük bir hata yaparak kritik dönemde Feyzioğlu’nu başkan yaptılar.
Rekor oyla seçilmişti
İktidarın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına yönelik ilk hamlesi olan baroların yapısının değiştirilmesine karşı yürüyen avukatlar, iktidara olduğu kadar Feyzioğlu’na da kızıyor. Oysa Feyzioğlu, çok da kendini gizlemediği profiliyle 2010’da Ankara Barosu’nun, 2013’de de Türkiye Barolar Birliği’nin başına geçti. Avukatların desteği o kadar büyüktü ki, Feyzioğlu 2017 yılında ikinci kez başkan seçilirken tek aday olarak seçime gitmiş ve 504 delegeden oy kullanan 486 delegenin 419’unu almıştı.
Elbette avukatların Feyzioğlu’nun ilk dönem baro başkanlığından memnun olmaları bu sonucu sağlamıştı diyebiliriz. Ama daha da önemlisi, Feyzioğlu’nun bu dönemde de gizlemediği ve Atatürkçülük örtüsü altında ileri sürdüğü otoriter, milliyetçi ve devletçi görüşlerin avukatlar tarafından destekle veya en azından kayıtsızlıkla karşılanmasıydı.
Şimdi avukatlar ve baroların, iktidarla giriştikleri bu kavgada Feyzioğlu’nu o koltuğa oturtmaları konusunda özeleştiri yapmaları bile gereksiz bir detay haline geldi.
Türkiye’de yaşanan kutuplaşmaya birçok isim verilebilir ama Feyzioğlu olayı sırf iktidara karşı diye ‘demokrat ve özgürlükçü’ olmayan yaklaşımlara ve kişilere destek vermenin sonunun nereye varacağını görmek bakımından da derslerle dolu…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları









































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
28.06.2025
5.02.2025
4.12.2024
7.11.2024
6.05.2024
1.08.2020
11.07.2020
28.06.2020
24.06.2020