Kerem ALTAN
Hem Erdoğan’la Davutoğlu’nun, hem de bu ikisinin işaretiyle HDP’li vekillere yönelik saldırılarını köşelerinden ve sosyal medyadan başlatan kiralık kalemlerin hedef göstermesi sonucunda (hepsinin açıklamaları, yazıları ve paylaşımları arşivlerde duruyor), Ankara’da HDP’li Ahmet Karataş boğazından bıçaklandı…
Karataş’ı bıçaklayan “maskesiz” E.A verdiği ifadede, “Son dönemde meydana gelen sokak olayları ve güvenlik görevlilerinin pusuyla şehit edilmesinden etkilendiğini” söyledi…
Böylece ilk Hrant Dink cinayetiyle karşılaştığımız “etkilenen çocuklar” yeniden devreye sokulmaya başlandı…
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a da Diyarbakır uçağında sözlü saldırıda bulunuldu…
Star gazetesi ise olayı Demirtaş’a hitaben, “Diyarbakır uçağında demokratik tepki” diye verdi…
Demirtaş zaten yaşanacakları görmüş ve “Hükümetin hedefi benim” diye uyarmıştı bundan bir-iki hafta kadar önce…
Sanırım sözlü ve bıçaklı saldırılarla yürürlüğe konulan “HDP projesi”nin en önemli nedenlerinden biri de yaklaşan seçimler… Köşk seçiminde Demirtaş “tehlikesi”ni iliklerine kadar yaşayan iktidar “derin devlet” oyunlarıyla rakibini alt etme ve her geçen gün azalan oylarını biraz olsun arttırma peşinde…
Zaten son çıkan haberlere de bakılırsa, HDP’yi “dönüştürme” planları olan hükümetin Demirtaş’tan kurtulup başka isimleri partinin başına getirme arzusu da kulislerde konuşulmaya başlanmış…
Tabii ki tüm yaşananların tek sebebi bu değildir fakat bu ihtimalin de konumuzla hiçbir ilgisi olmadığı iddia edilemez bana kalırsa…
Bu arada apar topar yayın yasağı kararı alınan Bingöl suikastlarıyla ilgili bir gerçek ortaya çıktı…
Emniyet’in raporuyla, cinayette kullanılan silahların, Erdoğan ve Davutoğlu’nun olaydan hemen sonra “cezalandırıldıklarını” “müjdeledikleri” kişilere ait olmadığı kanıtlandı…
Hatta Davutoğlu, AKP’lilerin genlerindeki kurnazlığı bastıramayarak, devrim diye nitelenen güvenlik yasasının önemini vurgulamak için fırsat bu fırsat demiş ve şunları söylemişti olaydan hemen sonra: “Acı değil mi? Bingöl’de şehit edilen iki kardeşimizi şehit edenlerle ilgili bilgi geldiği halde bu savcılık tarafından işleme konmadı.”
6-7 Ekim olaylarının tüm sorumluluğunu peşinen HDP’ye yıkan iktidar mensupları ise HDP’nin, cinayetlerin aydınlatılması için Meclis’te araştırma komisyonu kurulması taleplerini ısrarla reddetti…
Tuhaf… Çünkü ölen onlarca insanın günahını bağıra çağıra hedef göstererek başkalarının üzerine yıkmak isteyen hükümetin ve cumhurbaşkanının, bu konuda HDP’den daha istekli olması gerekirdi… Olmadılar, olanı da engellemekten geri durmadılar…
Ne onlar ne de medyadaki uzantıları bu konunun üzerine gitmek istiyor… “Yeni Türkiye”nin “yeni vesayetçileri”nin türlü türlü huylarından biri de bu işte…
Tabii şunu da belirtmekte fayda var… Bir hukuk devletinde işlendiği iddia edilen suçların karşılığının adil bir yargılanma olması gerekirken, ülkenin cumhurbaşkanı ile başbakanı birer mafya reisi gibi konuştuğu ve davrandığı için 90’ların yargısız infaz alışkanlığı “Yeni Türkiye”nin “teamülleri” arasındaki yerini en önden aldı ve kim olduklarını bile bilmediğimiz insanlar “oyuncak başbakan”ın deyimiyle oracıkta “cezalandırıldı”…
“Yeni Türkiye”de işler böyle mi yürüyecek?
Hiçbir kanıt olmadığı halde insanlar suçlanacak ve infaz mı edilecek?
Hani “Yeşil” ölmüştü?
Köşe yazarından cumhurbaşkanına kadar herkes bir “Yeşil” oldu çıktı “Yeni Türkiye”de…
“Cezalandırıldılar”, “öldürüldüler” dedikten sonra yargılanmadan “cezalandırılanlar”ın o cinayetlerin failleri olmadığı da ortaya çıktığına göre bu “müjde”yi verenlere ne olacak?
Ne olacak? Hiç...
Mimarlar Odası’nın tabiriyle “Alaturka tuvalet taşına” benzeyen saraylarında yeni derin operasyonlarını planlayacaklar, altından kalkamadıkları barış projesinin sorumluluğunu başkalarına yıkmak için yine demeçler verecekler, hedef gösterecekler, sonra da çıkıp “yaşanan bu saldırıları kınıyoruz tabii ki” diyecekler…
Ak Saray demişken şunu da söyleyeyim… Bu görgüsüzlük de çok konuşuldu… “O paraya neler neler yapılırdı” gibi…
Hiçbir şey yapılmazdı…
Piyangodan para çıkmış da boşa harcanmış gibi davranmaya gerek yok… Yapılacak olsaydı, o işlerin hepsini yapacak zenginliğe sahip bir ülke zaten bugüne kadar boş durmazdı…
Hastane de yapardı, okul da yapardı, iddia edildiği gibi uzaya da giderdi, hatta istese bunların hepsini uzayda da yapardı…
Bu, Ak Saray’ı onaylıyorum anlamına gelmiyordur umarım…
Ak Saray’ın hepimizin işine yarayacak büyük bir kazanım olabileceğini düşündüğüm için bu konuda daha soğukkanlıyım belki de…
Bu çirkin saray, AKP seçmenine destekledikleri partinin içyüzünü gösterdi bence…
Bencillik, yoksulların hallerine karşı aldırmazlık, insanların acılarına karşı vurdumduymazlık, gösterişçilik, müsriflik, görgüsüzlük, insanların vergileriyle oluşan devlet hazinesini kendi kesesi olarak kabul eden beleşçilik, padişah özentiliği, halkı küçümseme, seçmenini “ne yaparsam yapayım beni desteklemek zorunda” diyerek çantada keklik görme, insanların vicdanını aşağılama...
Bütün bunlar o sarayın bin odasından her gün Türkiye’ye yayılıyor…
O sarayın her resmi, bu ülkenin yoksullarına kimler tarafından yönetildiklerini gösteriyor…
Ne yapılırsa yapılsın, gerçek bu kadar çıplak anlatılamazdı…
Mimarinin bu kadar işe yaradığı başka bir “esere” rastladınız mı siz?
Röntgen cihazı gibi saray...
Alıp iktidarın önüne koyuyorsun, ciğerine kadar gösteriyor…
FAKİR AMA “ŞANSLI” GENÇ
Bu Ak Saray konusu oldukça eğlenceli aslında…
“Uzun”un, gelen tepkiler karşısında birkaç laf etme gereği hissetmesi de hem içinin hiç de rahat olmadığını gösterdi hem de olaya iyice neşe kattı…
Söylediğine göre kaçak saray meğerse milletinmiş…
Daha oraya kongre merkezi ve cami de yapılacakmış…
Üstüne üstlük bir de kurayla seçilen vatandaşlar da belli zamanlarda misafir edilecekmiş “uzun”a…
Katılım koşullarıyla ilgili net bir bilgi olmaması endişe verici tabii…
Eğer sadece başvuranlar arasında seçilmiyorsa o vatandaşlar, yani vatandaşlık numarası olan herkesin o kurayı kazanma “şansı” varsa eğer, kazanıp gitmeyenler de makul şüpheli yerine konacak veya polis zoruyla götürülecek herhalde…
Bende bu şans varken, milyonlarca kişi arasından o piyango bana vurur…
Yalnız her ihtimale karşı şunu önceden net bir şekilde belirtmek isterim ki, gasp edebilecekleri ya da çaktırmadan cebimden yürütebilecekleri ne beş kuruş param, ne de dikili bir ağacım var…
Belki bu “uyarı” beni şimdiden kuradan çıkarmaları için yeterli olur… Ben onlar gibilerin pek işine yaramam…
İTİBAR MESELESİ
Dediğim gibi konu, üzerine en sert yazıların da yazılabileceği, çeşitli şakaların da yapılabileceği kadar “doğurgan”…
“Uzun”, “kaçak saray”ını, “Buralar bir ülkenin itibar makamıdır” laflarıyla yutturmaya çalışıp duruyor…
Cumhurbaşkanlığı makamı için de öyle diyorlardı fakat o makamın ne hale geldiğini de gördü bu ülke sayesinde…
Ayrıca daha Ak Saray tartışmaları zirve yapmadan hemen önce sessiz sedasız geçiştirilen “Joe Biden vakası”, itibar konusunda gösterilen hassasiyette de her zamanki ikiyüzlülükten yine vazgeçilemediğini açıkça ortaya koyuyor…
Biden’ın Türkiye gezisi öncesi, zamanlaması özenle seçilmiş, “Ben Erdoğan’dan asla özür dilemedim” çıkışı, “uzun”un kalan itibarının ne hale geleceğinin bir fragmanı gibi…
Çünkü Biden, Türkiye’nin IŞİD’e verdiği desteği itiraf ettikten sonra, bizim “uzun” kendisi hakkında “Benim için tarih olur” demişti…
Ardından, “öyle demek istemedi”, “özür diledi” lafları sardı etrafı, hatta “İşte Türk’ün gücü” temalı hamasi sloganlar aldı başını gitti havuz medyasında…
Biden’ın özür yalanlaması sonrası ise konuyla ilgili bir şey çıkmadı bizimkinin ağzından…
Eminim Türkiye’ye geldiğinde Biden’a da, “Ben öyle bir şey demedim… Laflarımı çarpıtmışlar… Ben, ‘Biden’ın doğum tarihi ne zaman?’ diye sordum, basın sözlerimi böyle yansıttı, bir de basın özgürlüğü yok diyorsunuz” bile diyecektir…
Yandaşlar da hemen, “Erdoğan’dan Biden’a basın özgürlüğü konusunda tarihi ayar” başlıklı algı çalışmalarına başlar ve bu konu da kapanır gider…
“Uzun” da yurtta ve dünyada beş paralık olan itibarını milletin paralarıyla yaptırdığı saraylarla toparlamaya çalışır…
Bu “uzun” her itibar kaybında bir saray yaptıracaksa yandık valla…
Memlekette ağaçtan fazla saray olacak demektir…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014