Kürşat BUMİN
Bir müddettir aklımdaydı; üç yıla yakın bir paydostan sonra ilk yazımı bu ‘çılgın’ tanım -ve de dileğe- ayırmak istedim.
Ortada bu sıfatı hatırlatan fazlasıyla ‘açıklama’ ve ‘yorum’un dolaştığı muhakkak; ama ‘BİR’in yakın çevresinden seslendirilen bu ‘organik’lik meselesi bu yığının içinde kendisinden söz edilmeyi fazlasıyla hak ediyor. Çünkü her şeyden önce bu mesele başımıza örülmeye çalışılan‘politik tasavvur’un ne derece korkutucu olduğunu bir ‘başdanışman’ın ağzından doğrudan -ve iftiharla- tarif ediyor.
Bu ‘başdanışman’ (Söz açılmışken: Bunların hepsi mi ‘başdanışman’?) Cumhurbaşkanı Erdoğan’a özellikle anayasa-başkanlık gibi konularda‘başdanışmanlık’ yapmak için kadroya alınan bir şahsiyet. Mehmet Uçum’dan söz ediyorum. Yakın zamanda peş peşe söyleşiler veren ve fütursuzca “Erdoğan’la birlikte temsili liderlik yerine organik liderlik geldi” diyen-diyebilen Uçum’dan.
İçinizden soranlarınız vardır mutlaka: Tavuğun, yumurtanın vs. ‘organik’olanını anladık ama anayasasında niteliklerinden birisinin ‘demokratik’olduğu yazan bir cumhuriyette bu ‘organik lider’ de nereden çıktı?
O, halkın kendisiymiş
‘Organik lider’ problemini yerimizin elverdiği ölçüde gözden geçirmeden önce, Uçum’un bu problemi hepten içinden çıkılmaz hale getiren bir açıklamasını daha aktarayım: “Tayyip Erdoğan’ın liderliği, diğer siyasi liderler gibi değildir. O halkı temsil eden bir lider değildir. O halkın kendisidir.”
Görüyorsunuz iş giderek hepten ‘korkutucu’ bir hal almaya başladı…!
‘Başdanışmanlar’ içinde yer alan bu başdanışmanın ‘başkanlık sistemi’ temasını kamuoyuna ısındırmak için icat edilen ‘yerli ve milli model’e ilişkin sarf ettiği şu sözleri de bir kenara koyalım: “Türkiye’nin Osmanlıdan beri başkanlık geleneği var. Yerelimize bakın: Mahalle muhtarı, belediye başkanı, kalkınma bölgeleri… Anadolu insanında da başkanla sorun çözme kültürü var. Yani bize en uygun seçenek başkanlık sistemidir.”
Bu sözlerin gerçeklikle yakından uzaktan ilgisi olmadığı muhakkak. Bu analizden olsa olsa ‘muhtarlar’ meselesinin tahminimizden çok daha ciddiye alındığı sonucunu çıkarabiliriz. Bu gidişle belli olmaz; eğer yeni anayasa yapılırken bir senato ihdas etmek de akla gelirse, bir de bakmışız ki ‘Külliye’de sonu gelmeyen seansların sonuçlarından birisi olarak bu ikinci meclis ‘muhtarlar’dan oluşuvermiş!
Dönelim biz asıl meselemize:
Erdoğan’ın bir ‘organik lider’ ya da ‘halkı temsil eden değil, halkın –bizzat- kendisi’ olduğu yolundaki tespitlerin bizleri, yani bu ülkenin şunca yıldır ‘organik lider’ kâbusundan kurtulmaya ve ‘temsil’ adı verilen o değerli kuruma daha bir çeki düzen vermeye çalışan insanlarını isyan ettireceğini tahmin edememek için illaki ‘başdanışman’ mı olmak gerekiyor?
Demokrasinin en güzel tariflerinden birisi, iktidarın artık kişisel ve kolektif niteliğini terk etmesi ve bu alanın ‘boşaltılması’ değil miydi?
O dönem kapandı
Geleneksel toplumlar Fransız Devrimi kapıya dayanana kadar kendilerini‘organik’ bir birlik olarak tasavvur ediyor ve varlıklarını ‘kralın iki bedeni-cismaniliği’yle özdeşleştiriyordu. Bu özdeşlik tabii olarak devlet-toplum özdeşliğini de beraberinde getiriyordu. Farklı biçimde söylersek, devlet-halk-iktidar üçlüsünün toplamının bir büyük ‘BİR’ oluşturması gibi bir durum.
Eskinin dünyevi ve uhrevi olmak üzere iki iktidarın sahibi prens-monark-kralı dünün ve bugünün muhafızı, yarının tek habercisiydi. Bir başka ifadeyle ‘organik’ toplumun ‘organik’ liderleriydi. Demokrasinin doğuşu ve bunun sonucu olarak devlet-toplum özdeşliğinin ortadan kalkması ortaya yepyeni bir iktidar ve politika anlayışı ve pratiği getirdi. Yani‘organik toplum’ ve onunla birlikte ‘organik lider’ dönemi artık bir daha açılmamak üzere –kimilerinin arzusu hilafına- maalesef kapanmış bulunuyor.
Sadece monarşilerin değil 20. yüzyıla ait acı bir deney olan totalitarizmin‘organik liderleri’nin devri de artık geride kalmış bulunuyor. Artık ne kendisine aşkın bir ilkede temel arayan bir ‘kral’ ne de onun yerini kapmaya niyetlenmiş bir ‘halkların babası’ kaldı dünyada. Halk egemenliği artık bu türden belirlenmiş bir imaj tarafından temsil edilemez. Artık kimse iktidarın toplumla kaynaştığı yanılsamasını dayatamaz. İktidar ile toplum ilişkisinin kaçınılmaz olarak bir karşıtlık ilişkisi barındırdığını kimse inkâr edemez.
Peki ama ederse ne olur? Ederse onu bekleyen, hâlâ hatırlarda olan‘Egocrate’ imajının bir (Marx’ı hatırlayarak söylersek) ‘fars’ından başka bir şey değildir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
7.02.2018
21.04.2018
11.04.2018
27.03.2018
23.03.2018
10.03.2018
2.02.2018
16.02.2018
8.02.2018