Lale KEMAL
Türkiye bugün, birkaç yıl öncesine göre daha az özgür, daha az şeffaf. Etkisi biraz kırılan vesayet rejiminin baskılarının benzerini biz vatandaşlar yeniden yaşar olduk.
2001 mali krizi ve yolsuzluk batağında binlerce eğitimli insanın dahi işsiz kaldığı derin sorunlar içinde boğuşan bir Türkiye’ye, 2002’deki iktidarıyla birlikte attığı reform adımlarıyla nefes aldıran hükümet, kim derdi ki bugün, ülkeyi eski ceberut, hoyrat devlet anlayışıyla yönetme seçeneğini tercih etsin.
Başbakan Erdoğan, eski Sovyet politbüro uygulamalarını aratmayan biçimde diğer parti liderlerinin yaptığı gibi dünkü mutat salı konuşmalarında, Türkiye’de basının artık özgür olmadığı tespitini yapan Amerikan merkezli Freedom House’a çatıyordu. Keza Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, Türkiye’de basının özgür olmadığına dikkat çeken dış çevrelere, yanlış algı içinde olduklarını yani basına baskı olmadığını ileri sürüyordu.
Algıyla gerçekleri birbirine karıştırarak, geçmişin ve bugünün sorumluluklarını ne yapsak da üzerimizden atamayız. Gerçek olan, Türkiye’nin, özgürlüklerden, demokratik hukuk devleti ilkelerinden uzaklaştıkça son 10 yılda kazandığı saygın devlet olma özelliğinden uzaklaştığıdır.
2003 ve onu takip eden birkaç yılda atılan reform adımları, AB ile başlatılan üyelik müzakereleri, Kıbrıs sorununun çözümünde izlenen cesur politikalar, Türkiye’yi, hiç yaşanmamış göreceli bir istikrar dönemine taşımış, bölgesinde Müslüman kimliği ve demokrasi kültürü ile örnek alınacak ülke konumuna getirmişti. Toplumun yaşayarak hissettiği bu istikrar dönemi, algının değil atılan gerçekçi adımların ürünüydü.
Kim derdi ki, hem 2001 ekonomik krizi hem de yolsuzluklara karşı vatandaşın, o günün koalisyon hükümetine tepki olarak iktidara taşıdığı AK Parti, 17 Aralık’ta ortaya çıkan büyük yolsuzluk operasyonu ile önlenemez yükselişini, artık bugün olmasa da ileride kaçınılmaz olan bir düşüş dönemine bıraksın.
İktidar, şunu görmeli; antidemokratik uygulamaları eleştiren herkes yaftalanarak bir korku iklimi yaratılıyor. Bu yaratılan korku ikliminin en tehlikeli yanı, devletin elindeki sonsuz gücün bu güçten mahrum muhalif vatandaşlara karşı silah olarak kullanılıyor olması. Ortada orantısız bir güçle, hukuk dışına çıkılarak verilen bir savaş var.
İktidarın devletten aldığı güçle yarattığı korku iklimi algı değil gerçek.
10 bini aşan polisin, yüzlerce yargı mensubunun yerlerinin değiştirilmesi operasyonu, kamu kurumlarındaki tasfiyelerle devam ediyor. Yaşın yanında kuru da yanıyor, polisteki tasfiyeler ile ülke güvenliği riske atılıyor, birlikte çalışması gereken MİT ile güvenlik güçleri arasındaki husumet had safhaya varmış durumda.
Moralleri dibe vurmuş emniyet mensupları, günlük asayiş sorunlarına dahi el atamaz hale getirilmiş durumdalar.
İktidara, seçilmişler dışında ortak olmaz. Geçmişte darbeler yoluyla iktidara ortak olan atanmış bürokrat muktedirlerin ülkeyi ne hale getirdikleri ortada. Dolayısıyla hükümet, yasa dışı yollara başvurduğundan şüphelendiği emniyet görevlisi ya da savcısından her kimse, kontrolünü ele geçirmediği bir bağımsız ve tarafsız yargı yoluyla hesap sormalı. Aksi, şimdi yaratılmış olan korku iklimini olanca gücüyle içimizde hissettirirken, dış dünyadan da bizi koparıyor.
Yakın coğrafyasındaki Müslüman ülkelere, öne çıkan demokrat kimliği ve Avrupa değerlerine bağlı bir ülke olarak dünyada örnek gösterilen Türkiye’den eser yok artık. Bu bir yanlış algı değil, gerçek.
Kaba gücüyle, kavga çıkararak, mızıkçılık yaparak yani maraza çıkartarak istediğini elde ettiğini sanan bir Türkiye geri döndü.
AİHM’nin, 40 yıl önceki Kıbrıs işgali gerekçesiyle Türkiye’ye yeni kestiği 90 milyon Euro ya da 258 milyon liralık ceza, ceberut devletten kalan bir hesap.
İktidar, eskisi gibi demokratik hukuk devletini kurma yoluna hızlı bir dönüş yapmazsa Ermeni meselesinde de vatandaşın sırtından çok tazminatlar ödenecek.
Vergilerimizi, hoyrat politikalarına heba eden, geçmişimizi çaldıkları yetmezmiş gibi geleceğimizi de çalmakta olan karar vericilere dur demek de yine biz vatandaşların görevi.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
25.06.2016
18.06.2016
11.06.2016
4.02.2016
28.05.2016
14.05.2016
7.02.2016
30.04.2016
24.04.2016