Lale KEMAL

CHP’de yine aynı eski hikâye, yine aynı eski şarkı mı
18.07.2012
3288

 CHP’nin, partiyi iktidara taşıyacağı gibi iddialı bir çıkışla açılan dünkü kurultayı, bu köklü partinin, geçmişindeki söylemleriyle ilgili yaptığım kısa bir arşiv turunda, “Acaba bu parti, yine aynı eski hikâye, yine aynı eski şarkı ile yola devam mı ediyor?” sorusunu sormama ister istemez yol açtı. Milliyet gazetesi, 9 Haziran 1977 tarihli sayısında, Ecevit’in, “Kapımız herkese açık” sözlerini manşetine taşımış. Bugün Kılıçdaroğlu’nun, bazı gazetelere yaptığı açıklamalarında benzer söylemleri görüyoruz. CHP genel başkanı, “Kapımız sağ, sol her kesime açık diyor.”

Bence Kılıçdaroğlu’nun, bugün için en önemli ve doğru tesbiti, Yeni Şafak ’tan Murat Aksoy’a, 10 Temmuz tarihinde yaptığı, “CHP değişmezse marjinalleşir” sözleridir.

Türkiye çok değişti, taşlar yerinden oynadı, artık hiçbir siyasi parti, halkın, özgürlük, aş, iş sağlanması, vesayetin sonlanması gibi demokrasi taleplerine duyarsız kalamaz. CHP, bu talepleri karşılayabilecek olgunluğa erişebildi mi? Dünkü kurultayın sloganı olan demokrasi ve değişimi sağlayabilecek mi?. Bu soruların yanıtlarını alabileceğimiz CHP için ilk test, 2014 yerel seçimleri ile 2015 genel seçimleridir. Bu seçim sürecinde, partinin en üst karar organı olan Parti Meclisi’nin, dün başlayan kurultayda ortaya çıkacak 60 kişilik listedeki isimlerine bakmamız gerekiyor zira CHP, bu isimlerin partiyi iktidara taşıyacak nitelikte olacağı iddiasında.

PM’de yer alacak basına yansıyan olası isimlerin bir kısmı doğru çıkarsa, CHP’nin, halkla kucaklaşacağı bir iktidarı yakalamasını yine zor görüyorum. Mevcut şartlar altında, CHP’nin iktidar olabilmek için tek şansı, AK Parti’nin, bu üçüncü iktidar döneminde reform yorgunu olarak statükocu zihniyetle kendisini özdeşleştirmeye devam etmesi halidir. AK Parti, demokrasiden önemli bir geriye gidiş anlamına gelen ağırlaşan insan hakları ihlallerini önlemek için gerekli yasal düzenlemeleri yapmaz, kürtaj gibi bireysel karar verilebilecek hakları çiğneyecek dayatmacı çizgisini terk etmezse ister istemez ana muhalefetteki CHP’nin önünü açacaktır. Son zamanlarda demokrasi zafiyetleri içine girse de yapılan anketler de gösteriyor ki, istikrar isteyen halkın halen tek umudu AK Parti. CHP, iktidar partisini vatandaş için tek umut olmaktan çıkartacak politikalara ağırlık vermek zorunda. Ama en önemlisi de bu politikalar konusunda ne ölçüde samimi olduğunu göstermek zorunda.

CHP kadrolarının bir kısmı, kendilerini öyle zannetseler de, halkın olmadığı yerde siyasetin yapılamayacağı ilkesinden hareket eden Batı demokrasileri anlamında elitist yani seçkinci bir anlayışa sahip değiller. Bu kadrolarda, daha ziyade kendine demokrat, militan seküler anlayışın güçlü izlerini bulmak mümkün. Kılıçdaroğlu ve ekibi, dün başlayan kurultayı, demokrasi ve değişim olarak nitelendirseler de, partide, kendine demokrat, militan seküler zihniyetin etkinliği sürdükçe halka ulaşamaz, halkla kucaklaşamaz, AK Parti’ye alternatif olamaz. Kılıçdaroğlu, “Yeni CHP” söylemini gerçeğe dönüştürebilmek için, 1980 darbesi sonrasında oluşan ve statükodan beslenen dolayısıyla mütedeyyin ve liberal kesimi dışlayan, kendine demokrat, halka tepeden bakan eski CHP anlayışının güçlü izlerini partiden silmek zorunda.

CHP, iktidar ile arasındaki farkı halkın algılayabilmesi için gerekli olan ekonomi politikalarına henüz sahip değil, zira ekonomi kadroları halkın geçim sıkıntısını giderecek ayakları yere basan politikalar üretecek kapasitede gibi görünmüyor.

CHP’deki en önemli demokrasi zafiyeti ve AK Parti karşısındaki ezici eksikliği, darbe zihniyetiyle hesaplaşmıyor olmasıdır. Kılıçdaroğlu’nun, dünkü kurultay konuşmasında, darbe teşebbüsünde bulunmakla suçlanan ve çoğunluğu Silivri’de tutuklu olanlarla ilgili sarfettiği bildik sözleri, partisinin ne kadar demokratikleştiği kuşkularını pekiştirir nitelikteydi. Kılıçdaroğlu konuşmasında, “Silivri toplama kampını bütün dünyaya anlattık. Orada adalet yoktur. Yargıçların sanıkları hasım olarak görme alışkanlıkları var. Orada adalet dağıtılmaz, dağıtılan adaletsizliktir. Özgürlüğün kan davasıdır orada görülen” diyordu. Kılıçdaroğlu, Türkiye’de uzun tutukluluk sürelerinin, mahkumiyetleri kesinleşmemiş tüm sanıklar için kanayan bir yara olduğu ve adil yargılama hakkından hiç kimsenin mahrum bırakılmaması gerektiği vurgusunu yapmış olsaydı tüm toplumun vicdanına dokunabilecekti. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının Silivri atıflı bölümü, Türkiye’nin önünü açacak birinci kriter olan demokratikleşme hamlesini partisinin henüz yapabilecek olgunluğa erişmediğini gösteriyordu.

Kılıçdaroğlu’nun, örneğin, gittikçe otoriterleşen, özgürlükleri askıya alan bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya olduklarını savunarak, demokrasinin lütuf değil, insanların ağır bedeller ödeyerek kazandıkları bir hak olduğunu, bu haktan asla vazgeçmeyeceklerini belirttiği sözleri gibi, konuşmasında doğrular da vardı. “Demokrasinin, yolsuzlukları, ahlaki çöküntüleri kabul etmediği, demokrasilerde yöneticilerin halka hesap verdiğini” söylediği ve Türkiye’de eksikliği çok hissedilmeyebaşlanan bu önemli tespitleri de vardı Kılıçdaroğlu’nun.

Ama darbeyle hesaplaşma kültürünü geliştirememiş bir CHP’nin, doğruları, bardağın boş tarafında durmaya, görülmemeye devam edecek.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar