Markar ESAYAN
İnsanların her konuda kaldırabileceği bir yük var. Bu sınır ihlal edildiğinde, insan hayatta kalmak için iki türlü yol deniyor. Ya güçlü davranarak o sorunları çözmeye çalışıyor ve mesafe kat ederek “ferahlıyor”, ya da o sorunlar karşısındaki duyarlılığını, insani özelliklerini kurban etmeyi tercih ediyor. Bu şablon sürekli aynı şekilde kendisini tekrarlıyor. Oysa doğru ve güçlü davranmak da mümkün. Mümkünden ziyade yaşamın bir zorunluluğu. Normali bu, anomali bu bahsettiğim çaresizliktir.
Son dönemde herkesin yüzünde bir mutsuzluk, öfke ve çaresizlik okuyorum. 90’lı yılların sonuna kadar uğursuz rakam 33 idi. 33 asker, 33 köylü, böyle giderdi insan kayıpları. Normal bir insan bunu taşıyamaz. Ya bu ölümlere karşı duyarsızlaşmak zorundasınız, ya da çözmek. Şimdi de bir 8-10 rakamıdır gidiyor. Sekiz polis Bingöl’de öldürülüyor, derken o yerin 20 kilometre kadar yakınında 200 silahsız askeri taşıyan konvoya roketatarlı saldırı yapılıyor. Şu anki kayıp sayısı 10 asker. Aynı gün Çankırı Ilgaz’da tek bir trafik kazasında 10 kişi ölüyor. Bunları anlamaya, sindirmeye çalışmak gerçekten zor. Bu kâbus döneminin, açılımların ertesinde gelmesi, barış ümitlerinin tepe yaptığı noktadan bu kadar diplere düşmek, insanı da toplumu da, siyaseti de hasta eder. Ve tuz tadını yitirirse, tuzu nasıl tatlandıracaksınız tekrar?
Evet, herkeste bir karamsarlık var ve çoğu kişi neyin nasıl çözüleceği konusunda pusulasını kaybetmiş gibi. Bu ruh durumunu paylaşmayı reddetmenizi tavsiye ediyorum. Sonuna kadar barışın mümkün olduğunu iddia ederken, iddianın ayaklarının yere basmasını sağlamakla yükümlüyüz. Barışın neden gerçekleşmediğini emek harcayarak, anlamak, öğrenmek, hataları ayıklamak ve yeniden yeniden denemek zorundayız. İkinci bir opsiyon yok. Çünkü mesela “Biz birlikte yaşayamıyoruz, yetti bu ölümler, ayrılalım gitsin” diyen “Türkler ve Kürtler”, bu ayrılık fikrine bile emek harcamış değiller. Nasıl ve hangi yönteme göre olacak bu? Halk ayrılmayı istiyor mu? Bunun maliyeti nedir? Kimsenin umurunda değil. Sadece ağır bir çaresizlik ve barışı isteyenleri saflıkla suçlama durumu, o kadar. Menzili olmayan bir mağduriyet duygusu, çiğ, tehlikeli ve çocukça.
Sanki kibritten bir ev yapıyoruz; tam bitirirken bir aksaklık oluyor ve bir yumrukla evi dağıtmaya kalkıyoruz. Bir duygu, öfke, kibir fırtınasıdır gidiyor. Nasıl diye sorduğunuzda ne barış, ne de savaş konusunda ahlak ve akıl içeren bir kararlılık var. Mesela ben de iddia ediyorum ki, Türkler ve Kürtler birbirinden ayrılmayı bile beceremezler. 10 yıl sonra yüz bin gencin ölüsü üzerinden 2010’da kaldığımız yerden aynen devam edilir. Olacağı bu.
Erdoğan Kürt barışını istedi ve örgütle bunu başarabileceğini sandı. Hâlbuki Türkiye hâlâ derin devletin kontrolündeydi. Bu ne demek? AK Parti’yi devirmek için en güçlü muhalefetin PKK’nın şiddetini gazlanması demek. Necdet Özel’in Başbakan’a tabii olmasının hiçbir anlamı yok. Silvan’dan sonra yaşananlara bakın. Hangisi normal Allah aşkına? Uludere mi? Afyon mu? Son saldırı mı?Başbakan “devlet artık benim” dediği ve reformlardan vazgeçtiği günden beri darbe üzerine darbe yiyor. Suriye’deki durum ile her şey çok daha yakıcı hâle geldi. Çünkü hükümet, hadiseye gerektirdiği ciddiyetle yaklaşmadı. Asıl derdin, Kürtlerin onore edilmesi, haklarının iane gibi gıdım gıdım değil hemen verilmesi gerektiğine ikna olmadı. Örgütle bu işi masa başında kotarabileceğini düşündü.
Her gün 10 askerin ve düzine düzine PKK’lının öldüğü bir ülkede sivil siyaset dengede ve güçlü kalamaz. AK Parti istediği kadar MHP ile flört etsin, istediği kadar milliyetçi hislere oynasın, istediği kadar duble yol, dev camiler yapsın, artık bir merkez partisidir. Bu gidişle, eğer yangın söndürülmezse, iktidar marjinallerin eline geçecektir. Açık veya postmodern darbe yapamayanların oynadığı oyun budur ve bu, PKK’nın da amacına uygun görünmekte. PKK kendisi için savaşıyor ve silahlı bir örgütü döneklikle suçlamanın, Karayılan’a gönül koymanın, kandırılmışlık hisleriyle kibre savrulmanın hiçbir rasyonel karşılığı yok.
AK Parti ne yapmalı? Başbakan öncelikle etrafında örülen sahte dünyadan çıkmalı ve asıl mücadele ettiği şeyin derin devletin farklı bir tezahürü olduğunu görmeli. Hatalarını kabullenmeli. Bu erdemdir. Hükümet muhalefet pozisyonuna geri dönmeli. Bu da devleti sahiplenmekle değil, onu dönüştürme kavgasına devam etmekle olur; yani reformlarla.
Ben Uludere ile başlayan yeni süreçte yaşanan acı olayların hiçbirisinin tesadüfî olduğunu düşünmüyorum. Bunların çoğu buram buram provokasyon kokuyor. Siyaset buradan kırılmaya çalışıyor ve hükümet de bunu doğru hamlelerle göğüsleyemediği gibi, aşırı bir alınganlık ve kibirle yanlış üzerine yanlış yapıyor.
Bu yazı, devletin geçmişte Kürt meselesi ve diğer sorunlarda yüzde yüz hatalı ve vahşice davranmış olduğu gerçeği zemininde yazılmıştır.
[email protected]
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019