Markar ESAYAN
Temelde eşanlamlıdırlar…
Modern totaliterlik önce dili ele geçirmenin elzem olduğunu çözmüştü. Çünkü kendini mutlaklaştırma niyetinde olanlar, dünyaya yeni ve eşsiz/öncesiz bir fikirle ortaya çıktıklarını isbat etmek isterler. Bu iddia açık ki aptalcadır; o nedenle, Mustafa Kemal’in yaptığını bir şekilde yapar, mesela alfabeyi kökeninden kopararak gelecek nesillerin hafızalarının kendileri ile başlamasını sağlarlar.
“Mazi, bilinmesi anlamsız/faydasız olan bir çöplüktür. Tatsız hatıraları, köhne gelenekleri unutmakta sayısız fayda vardır. Geçmişin hafızada yer tutması sadece geleceğin inşasına ket vuracak, ilerleme için engel teşkil edecektir.”
Böyle böyle “Hakikat” totaliter rejimlerde keskin ve tahammülsüz bir kavram haline gelir, tek elde toplanır.
Hiçbir ideoloji/iktidar kullanma biçimi, teorik olarak insanların kendilerine mutlak başlangıç olarak kabul etmesini sağlayacak sağlam bir içerik sunamaz. Hakikat’in tamamını kapsayacak bir ideoloji olamayacağı herkes tarafından kabul edildiği halde, insanların ideolojilere bu sıfatı yüklemeleri sıradandır.
Nitekim, işte SSCB yetmiş yıl, kemalizm daha da uzun yaşayabilmiş, ciddi biçimde bağlılar edinebilmişlerdir. İddia/icra ile gerçek arasındaki mesafe bu kadar uzakken, olgu ile deneyim birbirini bu kadar yalanlarken, bu uzun ömrü neye borçluyuz acaba?
Çünkü insanlar birkaç basit teknikle yanıltılabilmektedir. Yolun başında mazi ve dilin fethedildiğini ifade etmiştik.
Sonrasında ise ideoloji sahipleri, mega hakikatler vadederek küçük hakikatleri itibarsızlaştırmaya koyulurlar. Tüm insanların eşitliği, sınıfsız toplum ve tam adaletin önerildiği bir zeminde, “Ben açım” diyen kişinin sesi duyulmayacak, duyulsa bile bu o kişinin heretik/revisyonist olarak suçlanmasıyla bir linçe dönüşecektir. İdeoloji mega hakikati temsil etme gücüne bir ulaşmaya görsün, tüm küçük hakikatler orada erimekle mesul hale gelir. İş işten geçtikten sonra, bir kısım insan, ortada yeni bir fikir olmadığını, ancak türlü yalan/cebir ile ele geçirilen gücün ideolojinin vaadinin yerini aldığını fark ederler. Yani kitleye götürülen şey, hizmet değil, şiddetin ikna ediciliğidir.
Mutlakın yerini parti, cemaatin yerini bürokrasi, ibadetin yerini geçit törenleri, vecibelerin yerini de vatandaşın bürokratik görevleri almıştır. İçeriğin kofluğunu kamufle etmek için cazgır bir propaganda ve etkili psikolojik teknikler devreye girer. Bu cazgır propaganda, içinde eser miktarda gerçeklik de bulundurarak kitlelerin zihnini bozguna uğratırlar. Böylelikle, vaat ile hakikat, iddia ile vakalar arasındaki uzlaşmaz çelişkiler bir süre için giderilir. Ödül/ceza sistemi bolca devrededir.
İnsanlar, güçlü bir hengame içinde, ideolojinin mantığının, sosyal güç tabloları ile ikame edildiğini uzun süre anlayamayabilirler. Öyle bir hal olur ki, komünizmde olduğu gibi, siyasi dava, hakikati yaratır hale gelir. Böyle bir durumda, proleterlerin değil, politbüronun ne düşündüğü, dünyayı nasıl tanımladığı uhrevi bir hale ile sarılır.
Devrim statükoya, ideoloji de iktidar kullanma pratiğine dönüştüğünde, verili rejim kendi imtiyazlılarını üretir. Yukarıda özetlenen tekniklerin yarattığı mistifikasyonu, rejimin imtiyazlıları tarafından şiddetle korunacağı ortadadır. İmtiyaz bilinci, bu bilgiyi kendisinden bile saklayacak, aşırı halde inanmış/ahlaklı kişiler olarak ortada dolanacaklardır.
Haliyle, bu mistifikasyon, kitleler tarafından deşifre edilebilirler. Çünkü bir kazıklayan varsa, orada bir de kazıklanan vardır. İmtiyazlıdan uyanış beklemek beyhudedir. Bir dahaki değişim, savunacak hiçbir imtiyazı olmayan dezavantajlılardan gelecektir.
En güçlü iktidar, ortalıkta hiç görünmeyen, Kafka’nı Dava’sındaki “erk” mertebesine ulaşmış olandır. Onu herkes bilir, hisseder, görür gibi olur ama o hiçbir noktada tüm çıplaklığıyla tezahür etmez; etmez çünkü elektrik gibi her yerdedir.
Lenin’e göre devrimin iki şartı vardır. 1) İnsanların mevcut rejimden hoşnutsuz olması, 2) Zamanın değişen etkisi ile rejimin kendilerine karşı itiraz edenlere güç kullanacak mekanizmasının felç olması.
Bu durumda, eş zamanlı veya birbirini tetikleyecek gelişmeler sonucunda, insanlar ideoloji ile vakaların ters düştüğünü fark ederler. Bu ideolojinin çöktüğü noktadır. (Bknz. Kürselleşme, enformasyon devrimi, 28 Şubat ve sonrası Türkiye.)
Hakikati inşa etme ve benimsetme gücünü yitirmeye başlayan ideoloji, gerçekliklere taviz vermeye başlar. (Tanklı tüfekli, kesin netice verecek bir askeri darbe yapamamak.) Bu çaresizlik mistifikasyonda önce küçük, sonra derin yırtıklar açar ve bu kaçınılmaz biçimde bir ihtilalin çırası olur.
Akıllı/ahlaklı iktidarlar, olgu ve hakikatlerden kopmazlar, ilahlıklarını ilan etmezler, imtiyazlı sınıf yaratmazlar, halka cephe almaz, daha yumuşak bir hakikat fikrine sıcak bakarlar.
Öyle ki, iktidardan düşseler bile ektikleri daimi olacaktır. Çünkü düzenin sahibi artık bir politbüro değil, halkın kendisidir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019