Markar ESAYAN
Bireyin atomize olmasının olumsuz sonuçlarından bahsediyorduk. Modern özgürlük, bireycilik, sahicilik arayışı, önceki mana merkezli anlam ufkundan koparak yola koyuldu. Böylelikle dünyanın büyüsü bozuldu ve insanlar yasak meyveye bir ısırık daha atarak hayatın anlamı/kimliklerini kendi başlarına yaratabileceklerine ikna oldular.
Öyle oldu ki, bu durumun kendisini sorgulamak bile unutuldu. İnsanın çevresindeki her şey projeler için gerekli hammaddeler haline geldi, anlamın içi boşalmış oldu ve hala da boştur. Dolu gibi gösteren çoğu şey, hayatın sonuna kadar insanı oyalamaya dönük, havada uçuşan köksüz eylemlerdir.
Bu kritik değişim “kendini gerçekleştirmek” diye bilinen yeni bir ihtiyacı merkeze koydu ve insanlar onsuz yaşayamaz hale geldi. Önceki yazıda belirtmiştim; modern öncesi birey, kendisini Büyük Varoluş Zinciri’nin ve cemaatin bir parçası olarak tanımlıyor, ondaki yerini tayin ederek huzur/anlam buluyordu. Modern insan için artık kutsal veya insan üstü bir anlam ufku yoktur. Anlamını kendisi tayin edecektir. Buna kendini gerçekleştirme ihtiyacı diyoruz.
Böylelikle modern birey, girdiği tüm toplumsal ve özel ilişkiye bu araçsal akılla bakar oldu. Soru, “Kendimi gerçekleştirmek adına, bu ilişkiden ne kazanıyorum”dur. İlişki, ister bir toplulukla, ister bir dostla yaşansın veya ister bir gönül ilişkisi olsun, alışveriş sürdükçe optimal bulunur, fayda bittiğinde ilişki de biter. Bu durum, aslında toplumla ve özel kişiyle bütünleşmeyi imkânsız hale getirir, bağlantı kayışı kopmuştur.
Oysa anlam, kişinin anlamlı ötekiyle girdiği ilişkide, onunla kendi arasında keşfettiği farkında oluşur.
İki hayati damarın kesilmiş olduğu varsayılabilir. İlki siyasal yurttaşlık bilincindeki hafıza/şuur kaybıdır. Bunu haftaya işlemek üzere not edelim.
Bir diğeri de insanın sevgi ihtiyacı, ikili ilişkilerdir. Kendisini gerçekleştirmeyi birinci sıraya koyan kişi için ilişki ikincil bir seviyeye iner. İlişki kişisel doyuma/kariyere/olumlanmaya hizmet etmelidir demiştik.
Ama modern kültürün aşkla ilişkisinde “hasar” bununla kalmaz, metafizik alana sirayet eder. Aşk’a kendini gerçekleştirmenin kozmolojisini yüklemek iki türlü işlevseldir.
Bireyciliğin sadece kendisini önemseyen tavrında, doğal olarak gerçek bir ilişkiye, sevgiye ulaşılamayacaktır. Bunu detaylıca anlatmıştık. İhtiyaçlar tükendiğinde veya tatmin edilmediğinde ortaya çıkan manevi ufuk ihtiyacını modern Aşk kavramı karşılar. Bu türden Aşk, kanımca modern zamanlarda kovulmuş/kaybedilmiş manevi hayatın yerine ikame edilmiştir. “Aşk var, ama ona ulaşamamak benim (veya diğerlerinin) kusurumdur. Böylelikle aşk transandantal/aşkın bir nitelik kazanır.
Birey, kendi kimliğini kurarken, kendisini fetişleştirme yoluna saptığını hiç fark etmeyecektir. Aşk’ın, bir ilişkiyi bina etmek, emek vermek, “ilişki” adında üçüncü bir şahıs/dünya yaratmak, almaktan çok vermek olduğu yaklaşımı artık geçersizdir. Aşk, bizim kendimizi gerçekleştirmemizin batınileşmiş bir nesnesidir artık. Aşka yaklaşımdaki bu değişim kritiktir.
Kendini gerçekleştirme, olumlama, kimlik edinme süreci, geçici bir dizi ilişkiye bağlandığında, keşfettiğimiz kimlik değil, bazı vakit geçirme biçimleri olur. Böylelikle Aşk da hiç ulaşılamayacak bir ideal olmakla bu zaafı örten oyalama haline gelir.
Bir türlü ulaşılamayan Aşk tasarımıyla, iyi yaşamın düsturları, daha üst bir anlam ufkuna değil, hayatın, seçimlerin, bireyin kendisine (harcıaleme) bağlanacaktır. Huzuru bulacaksam, bu, sıradan yaşamımın içindeki eylemlerimle olacak. Huzuru bulamıyorum, çünkü âşık veya zengin olamıyorum; ama her an olabilirim, olamıyorsam bu benim yeteri kadar çaba göstermemem veya doğru kişiye rastlamıyor olmam nedeniyledir.
Hasılı, bu türden bir araçsal aklın, insanları bir nebze özgürleştirmekle birlikte insan yaşamının mahrem alanları dahil her yönünü ele geçirdiği, durmak bilmediği ortada. İnsanlar böylelikle kendilerini aşan şeyleri, büyük sorunları, toplumun genelini yok sayma eğilimine kaptırdılar kendilerini.
Lakin…
İnsanın kendisini gerçekleştirmesi, sahiciliği çağdaş anlamda yeniden yorumlama çabası, bireysel özgürlük arayışları, bunların hepsinde değerli olan bir şey vardır. Bu da bu eğilimlerin arkasındaki ahlaki güç/arayıştır. Bunu da yok sayamayız.
Charles Taylor’ın ifade ettiği gibi, amaç, yok saymak, topyekûn reddetmek, modern hikâyeyi tamamen değersizleştirmek değil; insanın arayışının altında yatan ahlaki nosyonu yerli yerine oturtmaktır. Yani bir tür düzeltme işine girişmek.
Çünkü özgürlüğümüz ve aklımızın imkânları tamamen yitirilmiş değil. Yapılacak çok şey var daha…
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019