Markar ESAYAN

15/16 Temmuz nedir, nereye varır?
13.08.2016
1475

 15/16 Temmuz’da, kucağımızda muazzam bir (d)evrim bulduk. Öyle gökten bir günde zembille düşmüş değildi. Tamamlanmış da değil. Bu devrim hangi mücadelelere gebe? Nasıl kurumlar yaratacak? Bu kurumlar nasıl bir sistem içinde meşrulaşıp örgütlenecek?

Akademisyenlerimiz ne kadar heyecanlıdır şimdi! Sosyal bilimcilerin bayram yapacağı günler yaşıyoruz.

Ama bir görüşe göre de, sosyal bilimler zaten modern döneme şerhli yaratılmış bir bilim dalıdır. Bilim/teknoloji/beden denen bir “dine” inanır. Sekülerleşme Tezi ile maluldür. Yani bilim/teknoloji geliştikçe maneviyat, kutsal ve din yeryüzünden buharlaşacaktır.

Dolayısıyla, 15 Temmuz’u doğru analiz edecek, bunu yapmak için iştah sahibi olacak bilim insanları da, ya bu dönemde ortaya çıkacak, ya da dönemin yeni gerçeklerine uyarlanacaklar. Yani asistan aydınlar. Siyasette Erdoğan ile başlayan organik liderlik gibi, sosyal bilimler ve akademide, halka efendilik değil, asistanlık edecek bir asistan aydın sınıfının doğmasına umarım şahitlik edeceğiz. Çünkü bu sürecin ideolojisi yazılmalı, kavramları oluşturulmalı ve kriterleri belirlenmeli.

Ben kendimce Gezi’den beri buna katkıda bulunmaya çalışıyorum. “Yerli ve milli” ve “organik liderlik” kavramlarında ısrar etmemin nedeni bu. Karşı devrimciler de bu kavramlara bilerek saldırdılar, çünkü gücünün farkındaydılar.

Mesela, 15/16 Temmuz Evrimi’nin, Fransız, Bretanya, Felemenk, İber ve Amerikan devrimlerinden farkları veya benzerlikleri nelerdir? Hangi sosyolojik, siyasal, ekonomik ve sosyal süreçler bunu evrimi mümkün kılmıştır?

Buna cevapları Zizek, Bodiou veya bizim bildirici aydınlar vermeyecek tabii. Onlar eski paradigmanın ürünü ve yaşananları karanlık ve şüpheli bulacaklar. Tabii ki Gezi vandalizmini yüceltecek, ama PKK’nın öldürdüğü bebekleri “devrim zayiatı” olarak görüp ses çıkarmayacaklar. 15/16 Temmuz ise, Sekülerleme Tezi’ni, modern sosyal bilimlerin tüm öngörülerini çöpe atıyor.

15/16 Temmuz’da darbeyi kimler önledi?

Gözlemlerimiz ve yapılan birkaç araştırma, şehitlerin profili, cevabın “muhafazakâr kesimler” olduğunu gösteriyor. Oran yüzde 80’lerde… Muhafazakârların sokağa çıkmamış olması durumunda olayın seyrinin nereye varacağını da.

Elimizdeki veri, elit kentlilerin etrafını alan, AK Parti’nin doğal tabanı olan yeni bir kentli burjuva sınıfına işaret ediyor. (Ama bu sınıf 2002’deki muhafazakârlıktan ötede bir yerde.) Kendisine uygun şekilde dönüştürdüğü bir modernleşmeden geçmiş, kentlileşmiş, bence modernleşme sürecini tamamlayıp ve onu aşarak, daha özgün, melez bir sosyoloji oluşturmuş, siyaseti hegemonize eden bir fenomene sahibiz.

Tabii kentli eski elitlerle işbirliği uzlaşma yaşanacak. Laik seçkinlerin darbeye tepki verenlerinin, muhafazakâr büyük omurga ile Türkiye’nin demokrasi kültürünü inşa etmeye katılmaları Yeni Türkiye’nin en büyük avantajı olacak. Tanzimat/Islahat’la ülkeye giren sosyolojik çelişki bitecek ve uzlaşmaya doğru gidilecek. (Ülkede birlik/yeni üst kimlik.)

“Devrimci durum”, müesses nizama denk bir devrimci gücün zuhur etmesiyle oluşur. Devrim olduktan sonra da yenilen müesses nizamın diri parçaları ve devrimden umduğunu bulamayan gruplar karşı devrimcilik yaparlar.

Biz darbeci ittifaka karşı, devrimci değil, evrimci bir süreçte karşı koyduk. 15/16 Temmuz’da ise silahlı bir darbeci güruha şiddetsiz karşı durmayı başardık.

Gördüğünüz gibi ortada birçok eski ve henüz tanıma gelmeyen yeni durumların nebulası mevcut.

Aktüele yenilmezsek, bu aktörleri yerli yerine oturtmaya çalışalım sonraki yazıda.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar