Markar ESAYAN
Çocukken babamın dükkânına gitmek benim için harikulade bir deneyimdi. Alice’in, harikalar ülkesini birden bire, bir sihirle keşfetmesi gibi, veya uzay filmlerinde sıkça tekrarlanan bir tema olarak, jöle türünden bir zaman perdesinden kolaylıkla geçerek bambaşka bir âlemin içine yuvarlanıveriyordunuz. Demek ki, hep böyle bir gerçekötesi arayışı, görünenin arkasına, Ay’ın karanlık yüzüne doğru bir eğilim var içimizde. Orada ne var? Orada neler oluyor? Orada benimle ilgili bir sır bulunabilir mi? O bulduğum şey ile, hayatım daha anlamlı, daha heyecanlı olabilir mi? Her başınız sıkıştığında gidip enerji çubukları alabileceğiniz bir Kripton gezegenimiz olabilir mi, sadece bize özel?
Merak.. merak duygusunun uygarlık için ne kadar önemli bir sabit olduğunu söylemeye gerek var mı? Anglosaksonların deyişiyle “merak kediyi öldürse” de, hatta epeyce bir insanın canına mal olmuş da olsa, aslında uygarlığımızı yaratan “akıl” ve “ellerimiz”den sonra gelen üçüncü olmazsa olmazımız... Haliyle, meraklı insanlara sahip olmayan bir ülkenin hayat damarlarından bir tanesi kesilmiş demektir. Nedense aklıma milli kahramanımız değil, Galeano’nun Latin Amerika’nın Kesik Damarları kitabı geliyor.
Konuyu değiştirme, siyasete kayma, yazıyı bütünlüklü tut, vermek istediğin ne ise okuyucuya, onu yolda döke saça götürme. Kelimelere, harflere ve hatta ünlem, virgül ve işaretlemelere saygı duy. Onlar, bütün bir uygarlığın en küçük yapıtaşları, atomları... Cern’de hayat parçacığının bulunmasına adanmış, milyarlarca avroluk yatırımın 10 santimlik bir kablonun unutulması yüzünden berbat olduğunu unutma. Cem Yılmaz’ın Telekom reklamındaki gibi, “Karpatlar’dan 20 santim sal canım” diyerek çözülmüyor sorunlar öyle. Bunlar ciddi işler.
Sanırım konuyu babamın sihirli dükkânına bir türlü getiremeyeceğim yine de...
Haftanın belli gecelerinde ve oldukça sık, Bülent Ersoy, Emel Sayın ve Muazzez Abacı’nın –ismin güzelliğine, tınısına bakar mısınız, Muazzez.. – sahne aldığı gazinolara giderdik. Pembe Köşk, Çakıl, Maksim onlardan hatırlayabildiğim birkaçının ismi... Balıkçı Yorgo’ya da çok giderdik ama, orada sanatçı, program olmazdı. Sadece bana bir dağ yüksekliğinde gelen beyaz duvarının tepesinde, kocaman, gösterişli bir Nacar marka duvar saati olduğunu hatırlıyorum. O kocaman, yuvarlak, içi beyaz, akrep ve yelkovanı siyah saat beni öylesine büyülerdi ki, annem, iki saat gözümü dikerek ve hiçbir şey yemeyerek –o aralar o zamanki adıyla zafiyet geçiriyordum– o saate ağzımın suyu akarak bakan bir evlada sahip olmaktan pek memnun değildi.
Yorgo’nun balıkçı lokantası değil de, diğer sazlı sözlü müzikhollere –bu yerlerin başka bir ismi vardı o zamanlar, neydi hatırlayamadım– gittiğimde çok sıkılırdım. Babam ve annemin eğleniyor olmaları sıkıntımı daha da katlanılmaz yapıyordu. Önüme sürekli tepeleme gelen tabaklar ve benim tabağın içindekilerden ağzıma zinhar bir şey koymadan, İspanyolların şu Paella’sına benzer bir bulamaç imal ediyor olmamdan ben dâhil kimse mutlu olmuyordu tabii. Ne yapayım, ortalama beş saat aynı sandalyede oturmak çok sıkıcıydı ve yemek yemekten nefret ediyordum. O sıralar Dilberay nerelerde çıkıyordu bilemiyorum ama, zorunda mıydım?
İşte o sıkıcı zamanlarda masadan kaçıp kaçıp mutfağa, arabaların park ettiği alana veya gösterişli girişine çıkardım müzikholün –ismi hâlâ aklıma gelmedi ve yavaş yavaş sinirleniyorum artık.
O parlak dünyanın arka bahçelerinde, keşfetme arzusu ve merakla dolaşırken, dünyada bir şeylerin yolunda gitmediğine dair yeni bir duygu bulmuştum kucağımda. Bizim arabayı yıkayan –bu ayrıntıları net hatırlamıyorum ve kısmen uyduruyorum ama, buna benzer şeyler yaşadığıma yemin ederim– benden biraz büyük çocuğun o saatte çalışıyor olması, yaşıtım komilerin partal giysileri içinde müşterilerinin çocuğu olmamdan dolayı bana hürmet gösterirken gözlerinin içindeki saklayamadıkları öfke, daha evvel bir yazımda bahsettiğim ve asla uydurmadığım gül satan Çingene kadınının –Roman ismini fazla zorlama, sınıfsal ve kompleksli buluyorum– peştamalının arkasından beliren, uykulu ve bir F16’nın bomba sistemi gibi isyankâr gözlerini gözlerime kilitleyen o küçük kız çocuğu...
Bir şeyler yolunda gitmiyordu bu dünyada... Babamın ve annemin keyfi o anda yerinde, müzikholdeki kalabalık da çok eğleniyor görünse de, arka yüzdeki bu çelişkinin varlığı merak duygumu kamçılıyordu. O anda biri fark edip, “Nedir küçüğüm bu sıkıntın” dese, bunu asla kelimelere dökemezdim, biliyorum. Ama o dilenci yaşlı adamı kaldırımda görüp, adamın 10 santim yakınına sokularak –bunu net hatırlıyorum, adam geriye zıplamıştı çünkü– tüm detayları merakla hafızama işlediğimde, bunun dışarıya çıkacağı belliydi, hissetmiştim.
Neyse, ayrıntıları hatırlamıyorum. Eve dönünce hemen veya ertesi sabah, bir şiir yazmışım ben. Tek parça, uzunluk olarak ise o sırada ezbere ve yegâne bildiğim tek şiir olan “Korkma Sönmez”in iki kıtasına denk bir şiir. İsmi “Yaşlı adam”... Nasıl olduysa annemin, sonra babamın eline geçmiş. Eve atom bombası düşmüş gibi oldu. Tabii çok iyi bir şair olduğum ve yüce sanatımın ailemi sanatsal açıdan sarsmasından değildi bu altüst oluş. “Bizim niye herkes gibi normal bir çocuğumuz yok” ile, suçluluk duygusu ve çapını aşmış bir sevgi bulamacından bahsediyorum.
Beni psikologa götürdüler.
Yazarlar
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019