Markar ESAYAN

KCK iddianamesi ve riskler
5.04.2012
3128

KCK’nın şehir yapılanması soruşturması kapsamında 147’si tutuklu, 193 kişi hakkında hazırlanan iddianame, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geçen salı kabul edildi. Savcının iddianameye aldığı gizli tanıkların ifadelerine dayandırdığı iddialar özetle şöyle: KCK, PKK’yı da içine alan bir üst yapı. Türkiye Meclisi (TM) denen bölümünde olan örgüt üyeleri Kandil’de yedi kişiden oluşan Türkiye Masası tarafından yönetiliyor ve doğrudan Sabri Ok ve Murat Karayılan’a bağlı. KCK Sözleşmesi bir anayasa işlevi görüyor. KCK zorla vergi topluyor, KCK dağa adam devşiriyor, Kandil’den gelen talimatlarla eylem yapıyor. Devrimci Halk Savaşı’nın organize eden bir yapılanma işlevi görüyor.

İddianamenin en kritik noktalarından birisi sanıkların yüzde 80’inin BDP’li olduğu ve KCK ile BDP’nin faaliyetlerinin örtüştüğü gerekçesiyle BDP’nin hukuksal durumunun incelenmesi için iddianamenin bir suretinin Yargıtay Başsavcılığı’na gönderileceğinin belirtilmesi.

Özetle “KCK ve BDP faaliyetleri iç içe geçmiştir” denerek KKC=PKK=BDP formülüne dayanmış iddianame. Dinlemelerde BDP İlçe Teşkilatlarında eylem planlanması, 101 eylemin bu planlamalar neticesinde fiiliyata geçmesi, dağa kazandırılan her eleman için Kandil’den yedi bin lira ödeme alınması gibi konular, iddianameyi ciddiye almayı gerektiriyor.

Üstelik Öcalan bile 1 Ocak 2010 tarihli görüşme notlarında “KCK ile legal siyaset ayrıdır. Belediye başkanlarının, siyasetçilerin bu oluşumun üyesi olduklarını sanmıyorum, olmamaları da gerekir” demişti, doğru.

Bu ilişkilere girmiş, faaliyetleri delillendirilmiş kişilerin yargılanması kaçınılmaz, bu da doğru. Ama davanın Kürt ve PKK sorununun siyasi çözümünün tam da merkezinde olduğu gerçeği ve kapsamının bu nedenle karadeliğe dönüşme potansiyeli çok daha dikkatli olmayı gerektiriyor. Burada 12 Eylül Referandumu’nda parti kapatmaları zorlaştıran maddenin paketten BDP’nin de katkılarıyla düşürüldüğünü hatırlatmakta fayda var.

Türkiye KCK, PKK, BDP ve taban arasındaki bu karmaşık ilişkiler bütününü yeni keşfetmiyor. Kürt açılımı namuslu ve doğru bir seyir izleseydi, bu yapılar, aralarındaki ilişki ve geçişkenlikler barışa giden yolda önemli imkânlar olarak görülecekti. Hatta bundan henüz bir sene evvel “PKK’nın BDP’lileşmesi tezleriyle” ilgili böyle yorumlar da epey prestijliydi. Birden değişen atmosferle, yılların kanlı ve acılı tortusuyla karmaşık bir ilişkiler yumağı haline gelen bu devasa yapının iyi analiz edilemediği görülüyor.

KCK’nın kapsamının, PKK’nın bölgede kurmayı planladığı otoriteyi sağlaması için mümkün olduğunca geniş tutulduğu gerçeğini tersinden okuyarak, yani özne ve nesnenin yerini değiştirerek BDP’nin kapatılmasını istemek, davanın siyasi boyutunun da göstergesi.

Elinde silah olan bir örgütün tahakkümle tüm bölgeyi ve tüm örgütlenmeleri kapsayacak şekilde dayattığı bir yapıyı, formülü tersinden kurarak aynı torbanın içine atmanın, KCK’nın önünden geçenler dâhil BDP’nin ne kadar siyasetçisi, sempatizanı varsa yargılamanın, gerçekten bu düğümü çözeceği beklenemez. Yeni Kürt Planı’nda BDP’ye önerilen muhataplık rolü, bu anlayışla mı hayata geçirilecek? Peki, kimlerle yapılacak bu?

Gelelim Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu ile ilgili iddianamedeki bölümlere...

İddianameye, Ersanlı’nın ROJ TV’nin mülakat teklifiyle ilgili bir konuşma dâhil, yaptığı bazı telefon dinlemeleri delil olarak konmuş ve bundan örgüt yöneticiliği suçu işlendiğine varılmış. Bunlardan en ilginci ise 15 Haziran 2011 tarihinde Ersanlı’nın Nuray Mert ile yaptığı görüşme. Ersanlı ve Mert “savaş dili”nden şikâyet ediyorlar. Mert, “AKP kafasından” şikâyet ediyor. Ersanlı ise “ciddiyet, insanlar ölüyor” diye yakınıyor.

Görüşmede operasyonların “savaş” gibi takdim edilmesi ve eleştirilmesi, Ersanlı aleyhine delil olarak görülmüş. Mert’in de haksız yere iddianameye sokularak zan altında bırakılması da ayrı bir konu tabii. Mert’in köşesinin elinden alınmasının ve haksızca tasfiye edilmesinin bu bakış açısıyla da bir ilgisi var mı diye sormadan edemiyor insan.

Ragıp Zarakolu ise PKK/KCK terör örgütünün hiyerarşisi içerisinde yer almamakla birlikte bilerek ve isteyerek terör örgütüne yardım etmiş. Bu yardım etme ise şöyle olmuş: Zarakolu Siyaset Akademisi’nde ders vererek, uluslararası imajını örgüt lehine kullandırmış. Öcalan’ın resminin asılı olduğu bir yerin nasıl bir amaca hizmet ettiğini anlamamış olması beklenemezmiş.

Ersanlı ile Zarakolu hakkındaki deliller işte bunlar.

BDP’nin şiddete mesafe koyamaması, açılımdaki etkisiz veya olumsuz rolü, Ergenekon sürecini AK Parti ile mücadelesine kurban etmesini eleştirmek, suça bulaşan BDP’lileri sağlam kanıtlarla suçsuzlardan ayırmak ayrı bir şey, bir siyasi pozisyonu, fikirleri, ifadeleri yargılamaya tabi tutmak ise ayrı.

Bunların birbiri ile karıştırılmasının çok ciddi sonuçları olur ve inanın kimse bunu arzu etmez.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar