Markar ESAYAN

Bir kamikaze olarak CHP
19.04.2012
3243

 Sık sık söyleniyor, ben de tekrarlıyorum, çünkü çok kritik bir gerçekliğe tekabül ediyor. “Türkiye’nin en büyük sorunu muhalefetsizlik” derken, tabii ki oy verenlerin yüzde 20 ile 25 arasındaki bir kesimini temsil eden CHP’den bahsediyoruz. AK Parti her iki kişiden birinin oyunu alma başarısını gösterirken, CHP tüm zaman dışı kalmışlığına rağmen, her dört kişiden birinin oyunu alabiliyor hâlâ. Bunun küçümsenecek bir tarafı yok. Türkiye’de demokratikleşme bu kesimin katkısı olmadan istenen bir çizgiye oturmayacak. Ama CHP’nin basiretsizliği yüzünden, her yıl milyarlarca liralık ekmeğin çöpe gitmesi gibi, bu oylar da anlamlı, ilerici, dönüşüme katkı sunan bir siyasete tahvil edilemiyor. Bu ise sadece CHP’ye, AK Parti’ye oy verenlerin değil, tüm ülkenin bir sorunu, hepimizin hayat kalitesine ağır darbe vuran bir anomali.

Türkiye, ister beğenin ister beğenmeyin sarsıcı bir değişim dalgasının içinden geçiyor. Bu değişim karmaşık süreçlerin bir ürünü. Son on yılda olanları anlamak için ne AK Parti ve tabanı üzerinde 28 Şubat’ta billurlaşan postmodern darbenin sarsıcı etkisini, ne dünyanın doksanlı yıllarda terk ettiği soğuk savaş konseptini, ne küreselleşmenin sermayenin küresel bazda kesintisiz dolaşımı için ihtiyaç duyduğu “istikrar” ve bunun sonucu olan liberal konjonktürü, ne de sosyal medya ile tavan yapan enformasyon devrimi ve internet ile bilgi tekelinin kırılmasını ihmal edebiliriz.

Kemalistlerin en büyük yanılgısı, İkinci Dünya Savaşı’nın nihayetiyle kullanım süresi dolan devlet yönetme algısının, Soğuk Savaş sayesinde kırk yıl daha sürecek “ölümcül bir hayat öpücüğü” ile diri tutulmuş olmasını kalıcı başarı olarak algılamalarıdır. ABD ve SSCB’nin kurduğu iki kutuplu dünya düzeni, üçüncü dünya ülkelerinde fiktif, içine kapalı sistemlerin yaşamasına izin verdi. Bu yapay dünyanın yarattığı donukluk, totaliter iktidarların başarısı olarak kabul edildi. Bunun Türkiye’deki anlamı, halkın çeperde tutulması, CHP’nin kentli elitlerce sahiplenilmesi, kibir zehirlenmesi ve devletin tüm zenginliklerinin bu sosyal sınıfta birikmesi şeklinde oldu.

Yani aslında biz on yıldır kabaca iki sınıf arasında kansız bir iç savaş yaşıyoruz. Darbeci yargı pratikleri ve Ergenekon, Balyoz gibi kritik davalar üzerinden yaşanan da aslında bir iktidar savaşından başka bir şey değil. Çeperdeki büyük halk kitlelerini temsil eden ve benim “Eski Türkiye’nin Yeni Partisi”dediğim AK Parti ile, vesayet, kaynaklara tahakküme devam etmeye niyetli darbeciler, onlarla iş tutan bürokrasi, siyasiler, iş çevreleri ve korkuları sürekli depreştirilen kentli, eğitimli tabanı elinde tutan“Eski Türkiye’nin Eski Partisi CHP” arasında billurlaşan bir kavga bu.

Türkiye’nin yeniden kurulması için bu “iç savaşın” yaşanması kaçınılmazdı. Halkın siyasi ve ekonomik tacizi ve bu tacizin ima ettiği soygunun imtiyazlı küçük bir kesime aktarılması sürdürülebilir bir durum değildi çünkü. Ahlaki ve rasyonel zemine geçen ve aslında içinde eski Türkiye’nin pek çok arazını hâlâ barındıran AK Parti bu savaşın galibi oldu.


Yenilgiyi gören ve bunun kesin bir bozgunla sonuçlanacağını fark edenler 28 Şubat’tan sonra Balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, AKP ve Gülen’i Bitirme Planı gibi bir sürü darbe daha deneyip başarısız oldular.
 Kibir, zamanın tersine dönemeyeceğini görmelerini engelliyordu. CHP, apartta böyle bir girişimin, derin bir ekonomik krizin veya büyük bir depremin kendisine iktidar sunmasını bekledi. Bu kötücül mucize gerçekleşmeyince, derin devlet CHP’yi siyaset yaparak iktidar etmekten başka yol kalmadığını düşünüp Baykal’ı kaset operasyonuyla hal etti ve Kılıçdaroğlu dönemi açıldı. Tek risk, vitrini kozmetik olarak düzeltirken, CHP tabanının elden kaçırılması, kontrolün yitirilmesi veya tabanın özgürleşerek CHP’yi planlanan noktadan başka bir yöne savurmasıydı.

Önlem için sağlam çıpalar gerekliydi. Bu çıpalar Ergenekon ve Balyoz avukatlığı ve iç savaşın bu davalar üzerinden sürdürülmesi formülü ile üretildi. Ergenekon sanıklarını milletvekili yapan, Silivri’yi mekân eyleyen, Balyoz için Avrupa ve ABD’de üs kuran CHP, içte kaybettiği savaşı, dışarıdan tersine çevirme yoluna girdi. Böylelikle CHP hem bir “demokratik kazadan” korundu, hem de mağlubiyet hissi ile partilerine hışım duyan tabanın özgürleşmesinin önlenmesi için oyalanacakları ciddi bir Vudu bebeği yaratıldı.

Bugün Taraf’ta Baykal operasyonu ile vitrin düzeltirken, partiye yeni yüz olarak katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve PM üyesi Umut Oran’ın Balyoz davası için Avrupa Parlamentosu üyelerine tek tek gönderdiği bir propaganda metnini okuyacaksınız. Bu ibretlik belgenin başlığı“Balyoz, Uydurma Bir Darbe Planı’nın Özeti” adını taşıyor. 2012 İlerleme Raporu’nu doğrudan etkilemeyi amaçlayan, dava hakkında çarpıtılmış, tamamen yargıya müdahale anlamında bir PR çalışması yapmış CHP’nin bu “genç ve yeni” yüzü. Yargının yaptığı Ahmet Şık, Nedim Şener gibi hataların yarattığı çatlağı, tüm yüzleşme ve derin devletten kurtulma sürecini baltalama imkânı olarak büyütmeyi amaçlayan bir iktidar üretme çabası. (Oran’ın AB- Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkan Yardımcısı ve AB Uyum Komisyonu Başkan Vekili olduğunu da hatırlatalım.)

Aslında bu açık bir intihar. Ama CHP zaten böyle bir parti ve hastalığı ile yüzleşmesini beklemek saflık olur. CHP sürekli irtifa kaybederken, Japon savaş uçakları Zeroları kullanan Kamikazeler gibi Türkiye’nin olgunlaşmaya çalışan demokrasisi üzerine düşmeyi son çare görüyor gibi.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar