Markar ESAYAN
AK Parti’nin Türkiye’nin son on yılına damga vurabilmesinin altındaki saik, halkın değişim talebinin taşıyıcısı olması ve bunu önemli ölçüde başarması oldu. Hatta AK Parti, bu on yılda başarılan işlerin önemli bir bölümünü darbecilerin muhasarası altında ve en zayıf olduğu çıraklık döneminde yaptı. Çünkü, değişimi isteyen doğal bir koalisyon oluşmuştu. Bu koalisyon, devletten darbeli ötekilerin, Cumhuriyet tarihinde yaşanmış zehirli tasarruflara karşı ortak bilincini ima ediyordu. Soğuk Savaş’ın bitmesi, küreselleşme rüzgârları ile birleşince, kaçınılmaz bir durumdu yaşanan. Tam da bu nedenle, AK Parti, vesayete karşı, halk desteği ve AB üyeliği üzerinden evrensel hukuk kurallarına ihtiyaç duydu, ilkesel davrandı. Bizdeki kabul doğru değil; siyaset ilkeyi dışlamaz. İlkesel, ahlaki siyaset yapmak ve güçlü olmak her zaman mümkündür. Hatta en kalıcı başarı, zekâ ve emeğin, ilkeler ve vicdanla birleştiği bir siyasetle gerçekleşir.
Son zamanlarda dillendirilen liberal aydınlar ile hükümet ve yanlısı kesimler arasındaki zımni ittifakın bittiği yönündeki suni tartışma da bu nedenle önemli. Demokratik koalisyon, ilkesel zemin yarattığı için üzerinde durulacak bir alandı. İlkelerden sapma yaşandığında ise “liberal aydınlar” denen çevreden gelen itirazlar şımarıklık veya kibir olarak etkisizleştirilmeye, böylelikle AK Parti’nin bozulan imajının makyajına girişildi. Askerin yapması halinde manşetlere taşınacak, en keskin sözlerle eleştirilecek bir hadise, (Taraf bu yolu açmadan gıkları çıkmıyordu ama) ucu –Uludere, Şike gibi– hükümete dokunuyorsa ya görmezden geliniyor, ya da bizzat meşrulaştırılıyordu. Buna da gönülleri elvermiyorsa, sürekli kemalizme veya CHP’ye vurularak köşeler savılıyordu. Ergenekon davası da allahtan onlara hâlâ birkaç laf etme rahatlığı sağlıyor. Gerçekten öyle düşkün yazılar okuyorum ki, yüzüm kıpkırmızı oluyor. Kelli felli insanların iktidara yaranmak ve kaptıkları pozisyonları elde tutmak için türlü şaklabanlıklar yapmasına şahit olmak hoş bir durum değil gerçekten.
Öte yandan solcu değil kemalist olduklarını bir türlü kabul edemeyen, böylelikle gittikçe tükenen bir grup da yine benim demokrat demeyi tercih ettiğim bu kesimlere yüklenmeye devam ediyor. Bu büyük bir nefret ve aslında psikiyatri biliminin alanına giriyor. Yenildiği düşmanının gücünü, ona yenilmiş olduğu için yücelten patetik bir durum bu. O düşmanı alaşağı eden Taraf gibi bir mecra, estetize edilmiş bütün o hikâyeyi yerle bir etti. Ülkedeki türlü değişime sırf AK Parti’den –Müslümanlardan– geldiği için kategorik olarak karşı çıkan bu kesim, AK Parti tökezledikçe, “Sizin verdiğiniz meşruiyet ile sivil diktaya dönüşen AKP bakın neler yapıyor” savını ciddi bir argümanmış gibi dillendiriyor. Hatta içlerinden biri, “Yetmez ama evet diye diye Hrant’ı öldürttüler” bile demişti.
Ben bunlara kemalist meczuplar diyorum.
Solun bu bölümü, hayatta bir karşılıkları olmadığı için etkili ve güçlü tek muhalefet odağı olan Kürtlere yamanma yarışına girdiler. Emek vermeden özne olma çabası, geçmişte halktan ümidi kesip askerlerle iş tutmaya sürüklemişti onları. Şimdi de AK Parti’yi ancak Kürt hareketine aşılanarak devirebileceklerini düşünüyorlar. Böylelikle, dostum Vahap Coşkun’un ifadesiyle kendi fantezilerini Kürt sorunu gibi acılı bir mesele üzerinden gerçekleştirmek gibi yine acz ve tembellik içeren bir tekrar içindeler. Bu durum, BDP’nin kendi tabanı ile uyumsuz söylemler ve taktikler geliştirmesine de yol açıyor. Özellikle bir yöntem olarak şiddetin reddedilmemiş olması, mağdur şiddeti ile devlet şiddeti arasında hiyerarşi kurmaktaki ortaklık, bu zehirlenmeyi daha tehlikeli kılıyor. Tabii ki sol, sivil, barışçı Kürt eşitlik hareketine destek vermeli. Bence herkes vermeli. Ama mağdur şiddetini alttan alta fiştekleyerek, zaten travmatik bir geçmişe dayanan Kürtleri kullan at mantığı ile sömürmüş oluyorlar. BDP de siyaset yapma zeminini böylelikle kırmış oluyor.
Başbakan’ın Uludere ile ilgili açıklamalarını okudunuz. Benim gerçekten nutkum tutuldu. Öfkelenemedim bile. “Tazminatsa tazminat”, “TSK, Ahmet’le Mehmet’i nasıl ayırsın”, “Özür diledik işte” türünden bu sözler, ilke, zekâ ve vicdandan taviz vermenin insanı nerelere kadar savurabileceğinin bir örneği. Hepimiz biliyoruz ki, Uludere, AK Parti’nin Ankara’ya hâkim olduğunu ilan ettiği kavga sürecinden önce yaşansaydı, yani müsebbibi “iyi” değil, “kötü” askerler olsaydı, bugün yer yerinden oynuyor olurdu.
AK Parti’nin türlü hataları oldu. Ama en büyük ve en affedilemez olan Uludere’ye giden süreç ve sonrasında sergilenen tutumdur. Bu, AK Parti’nin geleceğini etkileyecek bir kırılma yaratmıştır. Bunu hâlâ görememek ve telafisine girişmemek bir akıl tutulması olsa gerek.
Tabii timsah gözyaşlarını ayırt edebilirseniz, bu durumdan en çok kazançlı çıkan Ergenekon devletini özleyenler ve tabii ki devlet içinde bu zihniyete sahip görünürde uyuyan hücrelerdir. Bugün Türkiye’deki demokratikleşme sürecini durdurabileceği varsayılan iki etken var: Kanlı bir Kürt savaşı ve ciddi bir ekonomik kriz.
Demokrat kalemleri ortaklaşa linç edeceğinize, hepimizin içine yuvarlanacağı bu derin kuyuyu kazmaya bir son verseniz ve ne olur biraz ilkeli olsanız diyorum.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019